Azer Kurtuluş İşte... (Kesit)

553 48 29
                                    

Kesit bölümdür. Tamamlamaya vaktim yoktu, ama devamı gelecek.


Karaca oturduğu yerden yerde oynayan kızıyla küçük İdris'i izliyor. Saadet'in içeriden çayları getirmesini beklerken seslice ofluyor tekrar ve bakışlarını cama çeviriyor. Azer Kurtuluş birkaç gündür ortada yok ve adam eve gelirse dünyayı ona dar edecek. Gelirse tabii...

Adamın iyi olduğunu biliyor, çünkü kapıdaki adamlar da Yılmaz da oldukça sakin. Ama nerede olduğunu bir türlü söylemiyorlar, bu da Azer'in birileriyle uğraştığını anlamasına yetiyor Karaca'nın. Halbuki kaç defa demişti adama, 'artık bir adım geride dur' diye. Ama Azer Kurtuluş söz dinleyen bir adam değil. İşin kötüsü, her seferinde gönlünü almayı başarıyor kadının. Bu sefer Karaca kararlı ama, gelirse süründürmeden affetmeyecek onu.

Düşüncelerine boğulmuşken Saadet elinde çaylarla içeri geçip yanına oturuyor. Karaca'nın dalgınca dışarı baktığını görünce hafifçe gülümseyip önüne koyuyor bardağı.

"Kızım yapma şöyle, gelecek adam işte! Hem durumu iyiymiş, sabret sen de azıcık."

Karaca iç çekip çayından bir yudum alıyor. Koçovalı evindeki kadınlar da dahil bu adamların bütün eşleri çok sabırlı belli ki. Bir mafyayla evli olunca evde kalıp beklemek uyumak ve uyanmak kadar doğal. Ama herkesin görmezden geldiği bir nokta var. Herhangi bir kadın değil bu, Karaca Kurtuluş.

"Abla, bekle bekle nereye kadar? Telefon açmamak ne demek?" diyor konuşurken daha da öfkelenerek. Saadet onu yatıştırmak için konuşurken, yerde oynayan kızının kalkıp ona doğru yürümesiyle dikkati dağılıyor Karaca'nın.

"Anne?"

Eğilip oynarken dağılmış saçlarını düzeltiyor Gamze'nin. Kızlarının adı çok bariz bir şekilde Karaca'nın aşık olduğu gamzelerinden geliyor kocasının.

"Efendim güzelim?" diyor Karaca sevecen bir ifadeyle. Babası bütün sinirlerini zıplatmış olabilir ama kızına hiçbir şey yansıtmamakta kararlı Karaca.

"Babam nerde?"

Kızının yaklaşık üç gündür sürekli sorduğu soruyla iç çekmemek için dudaklarını kemiriyor Karaca.

"Gelecek kızım, dedim ya gelecek diye." diyor sakin kalmaya çalışarak. Öfkesi elbette kızına değil.

"Ama ne zaman?" diyor Gamze son heceyi uzatarak. Karaca hatırlıyor, babası en son kızına söz vermişti dondurma yemeye gitmek için. Gamze'nin heyecanını ve isteğini anlasa da elinden bir şey gelmemesi daha da sıkıyor Karaca'nın canını. 

En sonunda asfalyaları atmış gibi ayağa fırlıyor ve Saadet'e dönüyor.

"Abla, sen çocuklara iki saniye bir bakarak olsana." diyor ve arkasından sorular soran Saadet'e aldırmadan dış kapıya yürüyor. Kapıda duran Mehmet'e yanaşıyor ve sertçe kapatıyor arkasından evin sokak kapısını.

"Çağır herkesi buraya." diyor çenesini sıkarak.

Mehmet ve evi koruyup kollayan bütün adamlar, yengelerinin ne kadar sinirli olduğunun farkında. Çok nazik ve güler yüzlü bir kadın aslında Karaca, ama belli ki öfkesini saklayamıyor artık.

O yüzden ikiletmeden dediğini yapıyor ve bir ıslıkla çağırıyor adamlarını. Karaca biraz ileriye yürüyüp sesinin evin içine gitmeyeceğinden emin oluyor. Bütün adamlar onu dinlediğini gösterircesine ellerini kendi önlerinde kenetleyince, yüksek ve sert bir sesle soruyor.

"Azer Kurtuluş nerede?"

Gözlerini hepsinin üzerinde gezdirirken adamlar bakışlarını yerden çekemiyorlar. Karaca öfkeyle elini saçlarına daldırıyor ve ona bakmaya cesaret edebilen tek kişi olan Mehmet'e dönüyor hırsla.

"Beni delirtmeyin. Abinizi korumak için susuyorsanız, pişman ederim sizi. Azer Kurtuluş'un gazabı korkunç olabilir, ama onun altında kalacağımı sanmayın sakın."

Karaca'nın sesi o kadar tehlikeli çıkıyor ki, Mehmet gözlerini kırpıştırıp hızla iki yana sallıyor kafasını. Belli ki Azer Kurtuluş kendine göre bir eş seçmiş. İkisinin kavgalarının nasıl olduğunu tahmin bile edemiyor adam.

"Yok yenge, vallahi billahi biz bilmiyoruz! Bize sadece evden ayrılmayın dendi." diyor hızlıca konudan sıyrılmak için. Karaca gözlerini kısıp ellerini göğsünde birleştiriyor ve kafasını sallıyor ağır ağır.

"Peki. Madem öyle, bir anlaşma yapalım sizle."

Adamlar tereddütle birbirlerine bakarken Mehmet kadını daha da öfkelendirmemek için ellerini kaldırıyor havaya.

"Estağfurullah ne anlaşması yenge? Senin lafın emirdir bize."

Karaca bu tavra tek kaşını kaldırıp memnun bir şekilde kafa sallıyor.

"İyi. O zaman Azer Kurtuluş'u bulup buraya getiriyorsunuz."

Söylediği şey bahçede bir atom bombası etkisi bırakırken birinin konuşmasını bekliyor Karaca. Adamların rahatsız olduğu çok belli, yıllardır hizmet ettikleri adamı nasıl yakalamaya çalışacaklar ki? Bir kere racon buna izin vermez. Zaten bu evin bahçesinde kızıyla oynayan Azer Kurtuluş'la dışarıdaki Azer Kurtuluş bambaşka adamlar. Karısı ve kızı için yalnızca adamın yumuşak karnı, aksi takdirde baltasına uzanıverir hemen.

Mehmet tereddütle söze giriyor.

"Yenge, gözünü seveyim yapma. Biz abinin karşısına çıksak ne diyebiliriz ona? İkiniz karşısında da boynumuz kıldan ince."

"Size yaka paça buraya getirin demedim Mehmet." diyor Karaca bu sefer daha sakin bir tonlamayla. 

"Benim kızım kaç gündür babasını sayıklıyor, ben arayabildiğim herkesi aradım... Madem bütün seçeneklerim tükendi, o zaman Azer Kurtuluş'u bulun. Ve ona deyin ki, eğer bu gece bu eve dönmezse, Karaca Kurtuluş burayı ateşe verir."

"A-ateşe mi verir?" diyor Mehmet kendine engel olamadan. Karaca tehlikeli bir gülümsemeyle bakıyor adama.

"Kendisi de sever bir şeyleri ateşe vermeyi. Eğer Azer Kurtuluş bu gece bu eve gelmezse, kızıyla karısını alevleri takip ederek bulmak zorunda kalacak."

Eforsuzca kestiği racondan sonra derin bir nefes alıyor ve adamlara dönüp tekrar gülümsüyor Karaca.

"Size kolay gelsin, hadi bana eyvallah."

Hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp evine giriyor tekrar. Saadet belli ki dışarıda olanları duymuş, gözleri kocaman açık Karaca'ya bakıyor çünkü. Bu ise pek umrunda değil Karaca'nın. Azer'in gece geleceğini adı gibi biliyor çünkü artık. Karaca bir tehdit savurdu diye değil, o adam buraya gelmezse Karaca yine de terk etmeyecek çünkü Azer'i. Azer de bunu biliyor zaten. Asıl mesele, Karaca'nın böyle bir racon kesmiş olması. Kendi adamlarına bunları söylemişse, belli ki tahmin edebileceğinden de daha çok sinirlenmiş.

Gamze'yi kucağına alıp yanaklarından öpüyor art arda ve gülüyor.

"Baba yarın sabah burada olacak kızım. Söz." demesiyle Gamze de bir kahkaha atıyor. 


AzKar HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin