'Ben mi Sevmedim Seni'-3

669 53 103
                                    


Karaca elindeki bitmiş kutu bira şişesini iki avcuyla kıstırıp küçülttü. Etrafın sessizliği bu yüksek teneke sesiyle bölündü. Derin bir nefes alıp elindekini ileriye doğru fırlattı ve ellerini arkasına koyup bekledi.

İş yerinde asla içmezdi, asla. Ama bugün farklı bir gündü ve kendine izin vermişti. Amcasının ona hediye ettiği ve bu zamana kadar açmaya kıyamadığı şampanyayı patlatmıştı kutlama yapmak için. Biten şampanyayı kutularca bira takip etmişti. Kapısı çalınıncaya kadar.

Şirketin bu katında kimsenin kalmadığından adı gibi emindi aslında; hiçbir çalışanına bu halde yakalanmak istemediğinden emin olmuştu herkesin gittiğine. Ama belli ki Karaca Koçovalı'nın bile tahmin edemediği şeyler vardı.

"Gel." dedi kaçmanın mantıksız olacağının farkına varıp. Kapı aralandı ve içeriye giren kişiyle kaşlarını kaldırdı Karaca.

"Ooo, amca. Hoşgeldin."

Salih Koçovalı gördüğü manzarayla dudaklarını birbirine bastırıp cebindeki ellerini çıkarttı ve yeğenine baktı.

"Hoş bulmadım ama." dedi arkasından kapıyı kapatırken. Karaca'yı sık sık ziyaret ederdi ve kız her gördüğünde daha da güçlü, daha da parlıyor gibi geliyordu ona. Çukur'u terk ettikten sonra okulunu tamamlamış ve bir şirkette yönetici pozisyonuna geçmişti Karaca. Bir zamanlar çektiği acılar hiç var olmamış gibi gülümsüyor ve ışıldıyordu. Onun bu hali mutlu ediyordu Salih'i. Çukur'un ve getirdiklerinin yara izleri vücudunda hiç olmamış gibi gitmişti ve bu kız iyileşmişti.

En azından bu manzarayı görene kadar öyle olduğunu sanıyordu. Karaca tüm gün hiçbir telefonu açmamıştı ve biraz soruşturduktan sonra öğrendiği şeylerle kapısına dayanmıştı en sonunda.

"Herkes her istediğini bulamıyor işte, kısmet..." dedi Karaca gülerek. Gerçekten de komik bulmuş gibiydi çünkü sırıtışı içtendi.

"Ne bu halin?"

Karaca, esprisinin ortamı hafifletmediğini fark edince suratını buruşturdu. Masanın arkasından kalkmak için sandalyesini ittirdi ama tekerlekli olduğunu unutmuştu ve beklediğinden daha da geriye yuvarlandı. Bu onu tekrar güldürürken, Salih çatık kaşlarıyla kızın konuşmasını bekliyordu.

"Bir şeyim yok amca. Son gelen hesaplamalarda sıkıntı var, zarar etmişiz-"

Karaca'nın cümlesi, Salih'in cebinden çıkarttığı bir deste kağıdı sertçe masaya fırlatmasıyla bölündü. Karaca sertçe yutkunup masaya atılan fotoğraflara baktı. Çoktan görmüştü bunları. Hatta o kadar uzun süre bakmıştı ki bu fotoğraflara, her bir detayını ezberlemişti. Lanet ederek, küfürler savurarak ve bolca göz yaşı akıtarak.

"Şirket zarar etmiş, öyle diyordun değil mi?"

Salih'in alaycı sesiyle alt dudağını dişleyip bakışlarını kaldırdı Karaca ve amcasınınkilere dikti gözlerini.

"Peki, madem biliyorsun meseleyi; konuşmamıza gerek yok."

Fotoğrafları masasından kaldırmak istese de onlara değmeye korktuğundan elinin tersiyle itti bir kenara doğru.

"Bu fotoğraflar ne Karaca?"

Salih Koçovalı'nın tüm odayı inleten sesiyle yılgın bir nefes alıp sandalyesine daha da çöktü Karaca. Amcası gelene kadar yeterince sarhoş olduğunu düşünüyordu ama bu konuşmayı yapmak için hala yeterince sarhoş değildi.

"Yalan söyleyeyim, inanmış gibi yap ve git amca. Rica ediyorum." dedikten sonra ağır ağır masanın altına eğilip bir kutu bira daha çıkardı. Sesli bir şekilde açıp içerken, Salih tespih tuttuğu eliyle suratını ovuşturdu. Sabır çektiği belliydi.

AzKar HikayeleriOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz