'Kimin için Atıyor Bu Yürek'-3

429 45 44
                                    


Herkese selam! Son günlerde bölüm isteyenin istediğini yazıyorum gibi bir durum oldu, inanın ben de bilmiyorum neden gaza geldiğimi :) Neyse, bu bölümün de bir sonu istenmişti, buna da gelmiş oldu. Sırada Ander Sevdaluk var. Onun dışında istek bölüm (sıfırdan ya da bir serinin devamı gibi) varsa yazabilirsiniz. Yanına sayı koymadığım bölümleri genelde tek part olarak yazıyorum bu arada, bilginize.

Öpüldünüz çiçekler, çok güzel bir gün geçirin :))))


Azer, Karaca'nın başında beklerken, yaptığı şeyleri düşünüyordu.

İlk defa hırsızlık yapışını, halka tatlısı çalışını düşündü. İlk defa o pis kimyasalları taşıdığı günü düşündü. İlk defa silahına uzandığı anı düşündü. İlk defa kardeşlerinden birini kaybettiğini düşündü. Ve bütün bunlarla çok basit bir sonuca vardı.

Başına gelenleri hak ediyordu.

Mutsuz olmayı ve asla iyileşmeyecek yaralara sahip olmayı hak ediyordu. Bunlarla bir şekilde barışıktı da aslında, kendisine gelecek darbeleri bu vakte kadar hep hoşgörüyle karşılamıştı Azer; sanki bunlar Tanrı'nın ödemesini istediği bedeller gibiydi. Ama şimdi bulunduğu durumu anlayışla karşılayamıyordu.

İşlerin biraz biraz farkındaydı aslında. Karaca'nın kendisinden alınması, dünya güzeli, teni bembeyaz, saçları gece karası ve güldüğünde dünyaya ışığı getiren kadının mezara girmesi; Azer Kurtuluş'a verilecek en büyük cezaydı. Ama Azer'in derdi ceza çekmek değildi. O hazırdı zaten her cezaya; bunun Karaca'nın yaşamını yitirmesi olduğunu kaldıramıyordu bir tek.

Karaca ölmeyi hak etmiyordu.

Azer başına gelecek her şeyi benimserken, Karaca uzun bir ömür yaşamayı, kendi çocuklarını ve torunlarını kucaklamayı bekliyordu çünkü. Bir hata ki Azer'e aşık olmuş ve ondan vazgeçmemişti... Ama bunun bedeli ölüm olmamalıydı.

"Sana daha çok yalvarmalıydım." Derken buldu Azer kendini. KAraca, kafasını yasladığı yerden kaldırıp anlamsız gözlerle Azer'e baktı. Dakikalardır kendi düşünceleriyle boğuşan ve sessiz kalan adam şimdi konuşmuştu çünkü.

"O ne demek?" Dedi boş bakışlarla.

"Biz sevgili olduktan tam bir ay sonra, kapına dayanmıştım. Hatırlıyor musun?"

Karaca'nın durup düşünmesine bile gerek yoktu. Azer ile geçirdiği ve mutluluğu her hücresine kadar hissettiği bir aydan sonra, Azer Kurtuluş kapısına gelmişti. Karaca bunun bir jest olduğunu sanıyordu, ancak adam ondan ayrılmak için gelmişti.

Karaca'dan ayrılmayı da tam başaramamıştı aslında. Kadına, ondan ayrılması için yalvarmıştı.

"Sen zeki olansın, sen benden daha akıllısın. Ne olur ayrıl benden, beni sevmeyi bırak!" Derken Karaca'nın oturduğu koltuğun önüne çökmüş, kadının dizlerine sarılmıştı.

Azer Kurtuluş, bir kadının dizlerine sarılı bir halde yalvarmıştı.

Kendi canı yanacaktı elbet ama Karaca onu bırakırsa, güvende olacağını biliyordu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı ve Karaca ondan ayrılmadı. Azer ona yalvarmasına rağmen, sevdasının arkasında duracak kadar cesur bir kadındı çünkü.

"Ben, sana aşığım Azer." Demişti her kelimenin üzerine basa basa. Ona iyice anlatmak ister gibi, adamın hafızasına kazımak ister gibi.

"Ben sana aşığım ve senden vazgeçmeyeceğim."

Bunları öyle içtenlikle söylemişti ki Azer o gece tekrar inanmıştı hayatın mucizelerine. Ne yaparsa yapsın, Karaca onu bırakmıyordu. Bunu, o gece bir nimet saymıştı.

AzKar HikayeleriDove le storie prendono vita. Scoprilo ora