16. Bölüm (1. Kısım)

2.8K 300 88
                                    

Marcus, efendisi olduğu malikanenin kapısını yumruklarken hayatında zamanı yetiremediği bugünkü gibi bir gün daha olmadığını düşünüyordu. Her şey ve hatta herkes, buna Marcus'un kendi de dahildi, sanki Yeşil Koru'ya vaktinde ulaşmasını engellemek için el birliği yapmışçasına gününü bir sorunlar yumağı haline getirmeyi başarmıştı.  

Sabah, sadece çayla geçiştirdiği kahvaltıyla başlayan programındaki gecikme; gün içinde büyüyerek devam etmişti. Aslına bakılırsa parlamentoya ucu ucuna yetişmeyi başarmıştı, hatta bu yüzden keyfinin yerine geldiği bile söylenebilirdi ama bir önceki yasa teklifiyle ilgili görüşmenin birkaç saat sarkması, doğal olarak Marcus'un konuşmasının da birkaç saat sarkmasına neden olunca keyfi yeniden kaçmıştı. Nihayet kürsüye çıktığında, en azından akşam yemeğinde Yeşil Koru'da olabileceğini düşünerek rahatlamıştı. Ne var ki değindiği konunun radikalliği yüzünden sık sık konuşmasına ara vermek zorunda kalmış, çoğunlukla da seviyesiz sataşmaların hedefi olmuştu. 

Konuşmasının salonda yarattığı infial; Marcus yerine geçtiğinde de devam etmiş, hatta artarak devam etmiş ve Marcus, anlamlı-anlamsız, sayısız soruya cevap vermek zorunda kalmıştı.   

Lord Radcliff, "Bu utanç verici!" demişti. "Karılarımızın bizi boşamak isteme hakkı nasıl olabilir?"

Lord Thane, "Kadınlara böyle bir hak verilmesini nasıl teklif edebilirsin Thorne?" diye sormuştu şaşkınlıkla. "Bunun düşüncesi bile saçma! Akıllarından çok duygularıyla hareket ettiklerinin farkında değil misin?"

"Değil tabii!" diyerek gülmüştü Lord Tornton koca göbeğini zıplatarak. "Ayrıca tür olarak ne kadar zekadan yoksun olduklarının farkında da değil."

O zamana kadar sesini çıkarmadan oturmaya devam eden ve Marcus'un hala parlamentoda görmeye bir türlü alışamadığı Stoneville Dükü, tembelce konuşmaya katılmıştı:

"Lordum, sanırım siz de iki memesi olan bir inekle evlenmediğinizin farkında değilsiniz." Lord Tornton'ın sinirden kızaran suratına aldırmadan, "Sizi bilmem ama şahsen ineklere tahammülüm yoktur!" diyerek alay etmeye devam etmişti.

Tornton, asla altta kalmak istemeyen biri olduğu için fırsatı kaçırmamış ve "Sizin ineklerin bazı bölgelerine karşı ne kadar geniş bir tahammülünüz olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ekselansları." diyerek adama karşılık vermişti. 

Salonda yükselen kahkahalar, Stone'un sadece müstehzi bir ifadeyle gülümsemesine neden olmuştu.

"Haklısınız lordum ama o sıralar evli değildim ve utanç duyarak belirtmeliyim ki şekli ne olursa olsun meme görmek benim için yeterliydi." Salon yeniden kahkahalarla inlerken aslında Stone'un geçmişinden hiç utanç duymadığı, tüm dişleri ortada sırıtmasından belli olmuştu. Yanında oturan kayın biraderinin sinirli bakışlarına aldırmadan, "Ama Lord Tornton..." diyerek devam etmişti. "Evlendiğim kadın, sizi temin ederim ki, ancak benim komutlarımla hareket edebilen, akılsız ve kendi kararlarını vermekten aciz bir yaratık değildir. Düşesim kelimenin tam anlamıyla benim eşimdir! Gerçek eşim! O, bana hem bedenen hem de ruhen denktir."

Dükün konuşmasını takip eden tuhaf sessizliği; Lord Radcliffe'in etrafına bakarak, "Stoneville'in karısına aşık olarak tam bir burjuvaya benzediğini düşünmeyen var mı?" diyen alaycı sesi bozmuştu.  

Salonda yeniden yükselen kahkahalar; ağır bir zarafetle ayağa kalkarken Lord Radcliffe'e, öğretmeninin karşısında ceza almayı bekleyen bir öğrenci mahcubiyetiyle, yanaklarının kızarıp başını korkuyla öne eğmesine neden olan bakışlar atan Sebastian St. James'in en az o bakışları kadar soğuk olan sesi yüzünden son bulmuştu. 

BOŞA GEÇEN YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin