24. Bölüm

520 77 101
                                    

İki ay. Koskoca iki ay geçirmiştim yalnız başıma. Artık yaşadıklarımın hayal olduğunu düşünmeye başlıyordum. Göğsümde olan büyük boşlukla, özlemle ağladığım zamanların dışında ilk zamanlara göre biraz daha iyiydim. En azından kendimi derslere verebiliyordum, çünkü yalnızlık durumuma alışmaya başlıyordum.

Bugünlerdeyse Noel ve yılbaşı nedeniyle iki hafta tatilim vardı. Bende artık bana kasvetin ötesinde hissettiren bu ülkede biraz olsun kalmak istemiyordum. Uçaktaydım, hem uzun zamanın ardından heyecanlı hissediyordum hemde geride bıraktıklarım nedeniyle buruk. Ancak yolculuğum iyi geçmiyordu. Beynimin 'biz gidiyoruz', gözümün de 'sabit duruyoruz' sinyalleri nedeniyle midem bulanıyordu. Ayrıca yolculukta uyuma alışkanlığım olmadığı hâlde uyuyup uyanıyor, uyuyup uyanıyordum. Gözlerim ağrıyor, başım dönüyordu. Bu yüzden yolculuğum uzun ve çekilmez geçiyordu. Yine de en azından uzunca süre uyuyabildiğime şükrediyordum. Yoksa uçaktan atlayacak kadar hasta hissediyordum.

Çok insan olmaması nedeniyle koltuğu açtım, yattım. Normalde bunu yapan biri de değildim, yatan yolcular olsa da çekiniyordum. Ancak şimdi ayakta duracak takatim yoktu, biraz daha kendimi oturmaya zorlarsam ya bayılacaktım ya da kusacaktım.

Yatar pozisyona geçtiğimde birden başımın ağrısı ve gözlerimin ağrısı geçti, vücuduma rahatlık geldi ama aynı zamanda midemin kasılması nedeniyle yüzümü buruşturdum. Bacaklarımı kendime çekip ellerimle karnımı tuttum. Ancak geçmedi, bulanmaya devam ettiğinden hemen ayaklandım ve kendimi tutarak, yutkunarak, dişlerimi sıkarak tuvalete girdim. İnsanlar umarım bu sesi duymazlardı ama yapacağım bir şey yoktu. Olabilecek en sessiz şekilde midemin varını yoğunu klozete boşalttım. Ortaya çıkan iğrenç görüntü yine midemi bulandırırken bir daha, safra kustum.

Bedenimi zorla doğrulturken gözlerimi kapatıp sifona basatım ve iki adım ötedeki musluğun önüne geçtim. Suyu açıp ağzımı çalkalarken kollarımla evyeye dayanıyordum. Kollarımdan bacaklarımdan can çekilmişti.

İki dakika kadar orada durup kendime kısmen geldiğimde tuvaletten çıktım, tekrar yerime gidip uzandığımda daha rahat hissediyordum. Bir an önce uçaktan inmek, eve gidip yatmak istiyordum. Bir de annemin yemeklerini yersem daha iyi olacaktım. Uzun zamandır iştahsız olmam hasebiyle yemek yemeyişimden oldukça zayıflamıştım. Zaten zayıf olan bedenim sekiz kilo vermiş, göğsümde kemiklerim sayılıyordu. Yanaklarım, konuşurken içe doğru çukurlaşıyordu. Kendisiyle övündüğün kalçalarım ve baldırlarım gözle görülür şekilde erimişti. El ve ayak bileklerimse incelikten kırılacak gibi durduğu için korkuyor ve dikkatli hareket ediyordum.

Durumuma alıştığım için mi bilmiyorum ama birkaç gündür iyidim, yemek yemek istiyordum, iştahım geliyordu. Şimdi de annemin yemeklerini düşünmek ağzımı sulandırıyordu.

Hafif cenin pozisyonunda yatarken zihnimdeki karmaşık düşünceler ve sorularla birlikte yine uykuya daldım. Bu sefer gerçekten yorgundum ve yatar pozisyonda olduğum için uzunca uyurum diye düşünüyordum ama bana kısa gelen bir uykunun ardından uçağın sallandığını hissetmemle birlikte uyandım. İniyorduk.

Yattığım yeri, dağınıklığı düzenleyip uçağın camından dışarı bakıyordum, neredeyse uçak piste inmek üzereydi. Bende montumu giyip büyük el çantamı kucağıma koyarken bacağımı sallayarak büyük bir sabırsızlıkla inmeyi bekledim. Evime, büyüdüğüm yere bir an önce varmak ve güzel anılarımla deşarj olmak istiyordum.

Nihayet uçaktan inip yolcu karşılama alanına bir büyük bir küçük bavulumla çıktığımda annemi gördüm.

"Hey!" Büyük bir mutlulukla el sallayıp yanıma gelirken gülümsedim. Orta yaşlarda bir kadın gibi durmuyordu, ruhu hâlâ genç kızdı.

Graduati || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin