2. Bölüm

1K 114 69
                                    

Ayaklarım önümdeki kalıplı bedeni takip ederken kalbim göğüs kafesimi yararcasına atıyordu. Heyecan, korku, merak; hepsini bir arada hissediyordum.

Yeni Çağın Katedrallerine benzeyen Üniversite de Doktorun şahsına ayrılmış ve ona ait olan odanın kilitli kapısını açtığında benimde içeri girmemi beklemiş, girdiğimin ardından da kapıyı kapatmıştı. Ne yapacağımı bilemeyerek yerimde durup etrafıma bakındım. Odanın her bir yanı kütüphaneydi. Ahşap, eskitme dekorasyonlu kütüphanenin ortasına kurulmuş harika bir ofisti.

Odun masanın üstündeki dağınık kağıtlara öylesine bir bakış atıp kendi yerine geçerken önde duran iki, tekli koltuktan birini patpatlayarak "Otur." Dedi. Bende dediğini yapıp koltuğa oturdum ve gelecek görev ihtimallerini düşündüm. Daha önce hiç asistan olmamıştım ve nasıl, ne yapacağıma dair hiçbir bilgim de yoktu.

Gözlerimi kocaman açmış öğretmenime dikkatle bakarken önce önündeki dağınıklığa baktı. Sonra da sabır dileyen bir nefes alıp ellerini dirsekleriyle masaya koyup parmaklarını birleştirmişti. Düz bakışlarını bana çevirdiğinde yüzüm hafif kızarmıştı, kucağımda olan ellerimi yumruk yaptım. Bu adamın soğuk bakışları beni geriyordu.

"Ben bir şey söylemesem ağzımdan çıkacak lafı dinlemek için sessizce bekleyecekmişsin gibi duruyorsun." Bu sözler bir şeyi farketmeme neden olmuştu. Adamın içi samimiydi ancak duruşu, doğuştan soğuktu.

"Şey, evet. Bana buraya gelmemi söylediniz sonuçta. Bende açıklamanızı bekliyorum."
Bay Oh, Dahiliye Doktoruydu. Ancak aynı zamanda psikologmuş ve işini severek yapıyormuş gibi sürekli insanlar hakkında analiz yapıyordu.

Yani onun hakkında ki ilk izlenimimdi bunlar.

Söylediğim şeye başını sallamış ve karışık kağıtlar, dosyalar arasından gözle görülen orta kalınlıktaki dosyayı aldı. Ardından ilk sayfasını açtığında hadsizlik yapmamak adına dosyadan başımı çevirdim.

"Kim Jongin. Gwangju Fen Lisesinden 99,45 ortalamayla mezun olmuş. Seoul National Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuş. Bende bir Koreli olarak bu üniversitenin ne kadar yüksek başarı ile aldığını biliyorum. Yani ne kadar yüksek puan yaptığın belli oluyor. Dönemlerini zaman zaman 100 tam puan ile bitirmişsin. Ancak 98'in altına hiç inmemişsin. Üniversiteyi bitirirken de, Yüksek Lisans sınavında 100 tam puan yapmışsın." Dosyada gözlerini gezdirip söylemiş, bitirdikten sonra da dosyaya bakıp kaşlarını kaldırarak başını hafif ritimlerle sallamıştı. Ardından gözleri beni buldu.

"Böylesini ilk defa görüyorum. Nasıl başardın?"

İşte bu, kesinlikle beklemediğim bir şeydi.

Yanaklarım kızarırken gülümsedim. Gerçekten merak ediyora benziyordu.

"Argo bir kelime kullanarak açıklayabilir miyim?" Ben böyleydim, hissettiğimi her zaman söyleme taraftarıydım. Ancak karşımdaki her açıdan büyüğüm olduğu için izin almam gerekti.

"Çok aşırı bir söz olmadıktan sonra elbette."
Yüzünde, sorumu sorduğumdan beri olan; çatık kaş ama buna tezatlık oluşturan hafif tebessümle birlikte 'ne de cüretkâr' ifadesi beni cesaretlendirmişti. Ve sonucunun kötü olacağına dair en ufak bir hissiyatım yoktu.

"Açıkçası, diğerlerini bilmem ama ben hayvan gibi çalıştım." Söylediğimle birlikte dişlerini gösterek gülmüş, omuzları sarsılmış, sessiz tonda gülüş sesini duymuştum.

Kendini tutmaya çalışmış ancak sonunda gülmeye başlaması beni mutlu etmişti. Çünkü az önceki gergin hâlim uçup gitmiş, yerini kıpırtılara bırakmıştı.

Graduati || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin