2. 3. Bölüm |M|

788 70 66
                                    

Yorum sınırı koymak istemiyorum, lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın. Bende yazmaya hevesleneyim♥️

Küçükken babam sürekli, büyüyünce onun olduğu makama geçeceğime dair beyin yıkaması yapardı. Tam olarak benim yerime geçeceksin demezdi, bunların güzel yanlarını benimle paylaşırdı. Zevk, sefası iyi hoştu da büyük bir yapıyı yönetmek küçüklüğümden beri yapmaktan korktuğum ve başaramayacağımı düşündüğüm bir şeydi. Çünkü ne kadar zeki olunursa olunsun ticaret kafası başka bir dünyadı ve ben o dünyanın içinde babamı batırabilirdim. İlk başlarda bu yüzden istemedim. Sonra, ortaokula giderken elime bir yerden, bir şekilde Doktor Strange çizgi romanı geçti. Biraz eskiydi ama ciltli bir çizgi romanın kalitesi akıyordu ve beni içine çekmişti. Bir taneydi, bende eve gidince babama hepsini istediğimi söylemiştim. O da okul tatile girdiğinde istediklerimi almıştı.

O günlerde sırf çizgi romanları merak ettiğim için erken kalkıyor, kahvaltı hazır olana kadar yatağımın içinde okuyordum. Kahvaltımı hızlıca bitirip koşarak odama çıkıyor ve kaldığım yerden bir dahaki yemeğe kadar devam ediyordum. Sonra gecenin bilmem kaçına kadar, uykusuzluktan oturduğum yerde uyuklayana dek okuyordum. Sadece Doktor Strange'i değil, en sevdiğim kadın çizgi roman karakteri Storm ve kurt adamım Wolverine'den, DC karakterleri Batman, yeşil fener ve dahasını içselleştirerek okumuştum. En sevdiğim evren DC olsa da, Doktor Strange tam olmak istediğim karakterdi. Hem de bence en yakışıklısıydı. Ortaokuldayken hâlâ somut düşünüyordum, hayallerimle yaşıyor, olağanüstlüklere inanıyordum. Bu yüzden acilinden bir doktor olmam gerektiğine o zaman karar vermiştim. Bir de sağlam meslekti, hem ailen de desteklerdi.

Okul hayatım boyunca doktor olmaya çabalarken liseye geçtiğimde daha gerçekçi düşünürken bunlar oldukça fantastik hayaller Jongin, demekten kendimi alamıyordum. Yine de şu yaşımda bile bunların olacağına inancım biraz olsun vardı ama kendime saklıyordum, karşımdaki dalga geçebilirdi. Yani kastettiğim şey, doktor olduktan sonra ellerinden marifetler çıkan bir büyücü olmaktı. Ancak elbette, yaşım gereği ilerisi hakkında düşünürken daha gerçekçiydim. Üniversite ve doktora bittikten sonra bir aile kurabilirdim, kiminle olacağını düşünmüyordum, partnerimin cinsi belli değildi ama varla yok arası o zamanlar kızlar canlanırdı zihnimde. Sadece istediğim şey doğurabilen de olsam beni kabul edecek birinden iyi bir baba olmaktı. İstediğim, o zamanlar farkedemediğim yönelişimle partnerim değildi, hayalim bir çok çocuğumun olmasıydı. İşten geldiğimde yorulsam da onlarla harika geçireceğim vakitten sonra dinlenecek olmam ömür boyu sürebilirdi.

Evet, hayalim buydu. Ömür boyu düşünsem Afrika'nın bir ucunda, aşık olduğum adamla kalacağım aklıma gelmezdi sanırım. Şimdi yaptığım şeyse ayaklarıma kadar gelen, hırçın olmayan okyanus dalgalarını yanağıma dayadığım elle seyretmekti. Gökyüzü, geçen hafta cumartesi geldiğim gibiydi. Bu cumartesi de gökyüzü, kararmaya dururken; mor, turuncu ve pembe gibi renklerini sergiliyor, meltem rüzgârıysa insanın ruhunu dinlendiriyordu. Doğrusu çok güzel bir hava vardı ve çok güzel bir yerde bulunuyordum. Sadece, daha mutlu olmayı isterdim.

Oturduğum, üstü donatılmış kare masayı Sehun donatmıştı. Ben yataktan kalkıp yüzümü yıkadıktan sonra onların bu şıklığı yanında beyaz bir şort ve kısa kollu beyaz bir tişört giymiştim üstüme. Sehun, bu sefer yalın ayak çıkmam gerektiğini söylediğinde kendisi de öyleydi. Evden dışarı adımımı attığımda kumların üstünde mum vardı, uğraşılmıştı. Evin biraz ötesinde güzelce kurulmuş bir masaya kadar çekti beni. Şaşırmıştım, böyle romantik bir havada, güzel bir atmosfer oluşturmuş.

Şimdiyse ayaklarıma değen dalgalar beni gülümsetirken ayaklarımı yirmi yedi yaşında değil de yedi yaşında bir çocuk gibi su gelince sallıyordum. Gülümsememi bozmadan gözlerim onları aradı. Okyanusu seyretmeden önce hemen geleceğiz diyerek yanımdan ayrılmışlardı. Şimdiyse kızım, benim bitter hâlim olan çikolata çocukların elinde sevilirken şaşkınca güldüm. Bu görüntü çok hoştu, dünyanın yönetiminin çocuklar eline bırakılması gerektiği kadar harikaydı. Aralarında en büyük olanı -yine de yaş olarak küçüktü- kızımı hafif hafif havaya zıplatırken Leo'nun sevinç çığlığıyla onlar da seviniyor ve gülüyorlardı. İki tanesi bana dönüp onlara güldüğümü görünce bana ışıltılı gülüşleriyle el salladılar. Bende onlar gibi kocaman gülüp onlara el salladığımda Sehun evden çıkıyordu. Elinde hasırdan güzel bir büyük kutuyla indiğinde çocukların yanına gidip kutuyu onlara verdi ve başlarını hızlıca okşayıp Leo'yu kucağına aldı. Sonra çocukların kimi sekerek, kimi gülerek kumsaldan ayrıldılar.

Graduati || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin