4.7

4.6K 449 190
                                    

Bu bölüm bir şey ortaya çıkıyo 🤭




Doğum günümden sonra Umut'la tekrar konuşmamıştık. Dün gördüğüm kâbus yüzünden gün boyu kendime gelememiştim zaten. Bugün ise elimde fotoğrafla Umut'un kim olduğunu aramakla meşguldüm. Karakola gitmeden önce ufakta olsa araştırmak istemiştim.

Gözlüklerim yüzümde değildi. Her ne kadar gözlüklerimi takmak istesem de bu durumda takmak aptallık olurdu.

Evran'ın arkadaş grubunun sıkça takıldığı kafeye gittim. Buradan sonra da karakola gidip tanık olduğum olayları anlatacaktım. Ailemin de haberi vardı, her şeye karşı tedbirliydik.

Burnunun dibindeki katili göremeyip onun kurbanı olacak kişi olmayacaktım.

Gösterdiğim telefonumun ekranına bakan Mert "Sen bu adamı neden arıyorsun ki?" diye sordu.

Neden aradığımı sorgulamak yerine tanıyıp tanımadığını söyleyip geçseydi her şey çok daha kolay olabilirdi. Her fotoğrafı gösterdiğime aynı açıklamaları yapmak zorunda mıydım?

"Bak Mert, seninle toplasan üç beş kere konuşmuşluğumuz anca var. Seninle tanışmamı sağlayan Evran'dı. Şimdi buradaysam tek sebebi bu fotoğraftaki adamı tanıyor olabilme ihtimalin. O yüzden bu tarz soruları geç ve bana cevap ver. Bu adamı tanıyor musun?"

Kaşlarını kaldırarak alayla konuştu. "Ne yani sen tanımıyor musun? Tamam fotoğraf eski diye değişik çıkmış falan da tanımamış olamazsın."

O tanıyordu.

En kötüsü ise benim de tanıdığım biri olduğunu biliyordu.

Kalp atışlarım hızlanırken gerginlikten soğuk terler atmaya başladım. "Tanıyor olsaydım şu anda bu konuşmayı yapıyor olur muyduk? Saçma sapan cevaplar vermek yerine bana kim olduğunu söyle, fazla zamanım yok."

Telefonumu tekrar bana uzatırken yüzünde kınayan bir ifade vardı. "Sevgilinin çevresinde olan insanlardan bu kadar uzak mıydın sen?" telefonumu sertçe elinden alıp dalgınca ekrandaki fotoğrafa baktım.

Umut'un kim olduğunu öğrenmeye yaklaştığımı hissettikçe nefesim daralıyordu. Bir kelime kadar uzağımdaydı şimdi, bir ses kadar yakınımdı.

"Konuyu daha uzatacak mısın?"

"Sadece sana şaşıyorum." parmağıyla telefonumdaki fotoğrafı işaret etti. "Bu Ünsal Güntürkün. Hani eski sevgilinin ağabeyi... Çok eski bir fotoğrafı."

Kulaklarım uğuldarken elimi kalbimin üzerine bastırarak sakinleşmeye çalıştım. Elimin altındaki kalbimin vuruşları sancı doluydu.

Ben yaşadığım şokla sessizliğe gömülürken o sözlerine devam etti. "Nerden baksan on yılı vardır. Üzerine efekt falan eklenmiş."

Sahte bir alayla güldüm. "Saçmalama." Böyle bir ihtimalin düşüncesi bile ürperticiydi. Umut'un verdiği tüm ip uçlarını düşününce... Yine de ben onun kardeşinin sevgilisiydim. Bunu hangi amaçla neden yapmış olabilirdi?

Gözlerimin önünden anılarım bir şerit misali akıyordu.

Fotoğrafa baktım. Zihnimde zar zor beliren Ünsal Güntürkün'e benziyordu.

"Ünsal abi ile daha önce tanışmadın mı sen? Adam o kadar da değişmemiş. Görünce anlaması çok zor değil."

Onu gördüğüm günü tekrar hatırladım. Varla yok arası, belirsiz bir anıydı. "Sadece bir kere gördüm, o günde kafam pek yerinde değildi."

Evine dahi uğramayan kırklı yaşlarında bir bilim insanı. Midem bulandı, yüzümü buruştururken bu kez elimi karnıma bastırdım.



Ne düşünüyorsunuz?

Instagram: lefazen

Cesetleri Kayıp KatilWhere stories live. Discover now