↬Yirmi Birinci Bölüm↫

17 2 0
                                    

Son günlerin verdiği yorgunlukla beraber yolda ilerlerken sık sık nefesimi üflüyordum. Tek istediğim eve gidip birkaç saatte olsa uyuyabilmekti fakat yetiştirmem gereken bir sunum ödevi vardı ve bir türlü bitmek bilmiyordu.

Çok geçmeden kütüphaneye geldiğimde hiç beklemeden içeri girmiştim. Giriş kaydımı yapıp ilerlediğimde aynı zamanda etrafa bakınıyor, boş yer arıyordum.

En sonunda büyük olan masanın iki sandalyesini boş gördüğümde o tarafa ilerlemiştim. Tek sandalye boştu ama önünde bir defter ve bir de kalemlik vardı. Karşıya geçip boş yere oturduğumda gözlerim orta boylu defterde takılı kalmıştı.

Kapağında kocaman harflerle 'PROMİSE' yazıyordu.

Bir an günlük olabileceğini düşünsemde bir günlüğün bu kadar büyük olacağını sanmıyordum. Omuz silkip önüme döndüğümde ödev için hazırladığım sunum dosyasını çantamdan çıkarmıştım.

Ne kadar süre olduğunu bile bilmezken ağrıyan belimle doğrulup gerilmiştim. Bakışlarım duvarda asılı olan büyük saate kaydığında geleli bir buçuk saat olduğunu görmüştüm.

Derince içime çekmiş olduğum havayı dışarı üflerken etrafa bakınmıştım. Masada sadece iki genç kızın beraber test çözdüğünü görmüştüm. Bu sırada karşımda kalan sandalyeye döndüğümde kimse yoktu. Sahi geldiğimden beri de geldiğini hiç görmemiştim.

Kaşlarım çatılırken gözlerimi deftere sabitlemiştim. En sonunda merakla elime alıp içini açtığımda ister istemez dudaklarım aralanmıştı. Harika çizimler vardı ve gerçekten hayran bırakacak cinstendi.

Yavaşça sayfaları çevirerek herbir resmi incelediğimde dudaklarım gerilmişti. Yapan kimdi bilmiyordum ama kesinlikle yetenekli olduğu kesindi.

Sayfaları çevirmeye devam ederken gördüğüm resimle birlikte durmuştum. Kalbimin teklediğini hissettiğim sırada parmaklarım defterin üzerinde gezmişti.

Bu portredeki tıpkı bana benziyordu.

"Ama gözleri çizilmemiş..." Kaşlarım çatıldığında gözlerimi alttaki imzaya sabitlemiştim.

Gece...

"Ciddi mi?" Şaşkınlık içinde konuştuğumda onun Nur olabilme olasılığını düşünüyordum. Burası küçük bir kasabaydı ve onun olma ihtimali, daha önce gördüğüm çizimlerini de düşünürsek, onun olma ihtimali çok yüksekti. Peki eğer bunu çizen oysa, bunun benim olma ihtimali yüzde kaçtı?

Yüzümde ufak bir tebessüm oluştuğu sırada arkamdan sarılan kollar ile içimin ısındığını hissetmiştim. Gülümsemem büyürken onun sesini işitmiştim.

"Sabahtan beri burdayım ders çalışmaktan beynim sulandığı için defterimi unutmuşum geri almaya gelmiştim ama bazı konularda yakalanmışım sanırım, hm?"

Sesinden güldüğü anlaşılırken yüzümü ona çevirmiştim.

"Ne zamandan beri beni çiziyorsun Gece?" Kollarını bedenimden ayırmış ve karşımdaki, boş sandalyeye oturmuştu. Ellerini yanağına yaslayıp sandalyede öne kaymıştı.

"Ah, sanırım bunu yanıtlayamayacağım."

İkimizde kıkırdadığımızda gözlerim yüzünde takılı kalmıştı. Gülmek, bu ona fazlasıyla yakışıyordu. Gözlerinin kısılması, dudaklarının gerilmesi ve düzenli dişlerinin görünmesi...

Hepsi muazzam bir görüntüydü.

"Çizdiğin bütün her şey kamerayla çekilmiş gibi."

"Tanıştığımızdan beri aklıma her gelişinde, gökyüzünü ve güzel yüzünü resmederken buluyorum kendimi. Bağımlılık mı diye düşünüyorum bazen. Başımı her kaldırdığımda sanki bulutlar senin yüzünü çiziyor bana. Sonra bir anda bulutları kıskanıyorum, onu bu kadar güzel çizmeye hakkınız yok diyerek."

Gözlerimin sulandığını hissetmiştim. Yutkunurken önümdeki defteri onun önüne itmiştim. Bu sözler benim için çok anlamlıydı. Sevildiğimi hissettiriyordu. Elimle portredeki boşluğu göstermiştim.

"Ama sanırım gözlerimi çizmeyi unutmuşsun."

Kıkırdayıp başını iki yana sallayarak eğmişti. Bir süre sessiz kalıp ciddiyetle yüzüme baktığında gerilmiştim.

"Bana o kadar güzel bakıyorsun ki Gökyüzü'm, kainattaki en değerli varlıkmış gibi hissediyorum kendimi." Demiş ve derince nefes vermişti. "Her şeyini çiziyorum ama gözlerine gelince yapamıyorum."

Nefesimi tutmuş ve dişlerimi sıkarken bulmuştum kendimi. Buğulanan önümle birlikte gözlerimi kaçırmıştım istemsizce. Bu kadar sevilmeye hazır mıydım, bilmiyordum. Belki de korkuyordum.

Gitmesinden, tam sevildiğimi hissettiğim sırada sevgisinin azalmasından ya da çekip gitmesinden. Ellerini tutmaya korkuyordum. Tam elimi uzattığımda ya geri çekilirse ve yaralarımın üzerine düşersem ve tekrar kanarlarsa ne yapacağımı bilemiyordum. Bu zamana kadar kendimi her şekilde tedavi eden kendimdim. Ama onun varlığına alışırda tekrar yaralandığımda, bunca zaman nasıl üstesinden geldiğimi unutursam... İşte bundan deli gibi korkuyordum. Büyük bir çıkmaza girmek, istediğim bir şey asla değildi.

Ellerimde hissettiğim sıcaklıkla tekrar ona dönmüştüm. Sulu gözlerime bakıp burukça gülümsemişti.

"Gözlerin kahveye benziyor ama yağmura hazırlanan bulutlu gökyüzü gibi bakıyorsun."

İşte bu da artık koptuğum yerdi. Kütüphanede olduğumuzu unutmuştum çoktan. Dudaklarım arasından kaçan hıçkırıklarımla birlikte yanaklarımda ıslanıyordu.

Uzun zaman olmuştu öyle değil mi?:)


Gece ile Gökyüzü ile kalın♡

'01.10.2022

Karanlığın DostuWhere stories live. Discover now