0.5

33.8K 2.1K 479
                                    

İftarda barbekü yapıyorumdur; ne yapalım paramız bunlara yetiyor dkkdkd

Oy ve yorumlarınızı bekliyoruuuum ☘️

"Açım ulan açım!"

Hayat felsefem ramazan boyu böyleydi. Açtım. Midem yaşadığı boşluk sebebiyle psikolojik sorunlar yaşıyordu ve ben açtım.

Kısa ve net; açlık hissi başa belaydı. Yine de gün içinde bol bol sürekli bunu yaşayan insanları düşünüp katlanmaya çalışıyordum ama evden dışarı çıktığımda burnuma dolan döner kokuları ile midem ağlıyorum sayın seyirciler diyordu.

O yüzden ramazan aktivitem evde yatmak, okulda yatmak ve iftardan sonra da yiyebildiğim kadar yemek oluyordu.

"Asel, uyan evladım teravihe gidiyoruz! Bugün yeni imam kıldırır belki, daha başlamamış ama. Kız kime diyorum? Asel!"

Ve ev aktivitemi bölen annemin yakında terlik de geliyor çınlaması yaratan sesinin odamda yankılandığı andayız. Yattığım yerden oflayarak kalkıp üzerime yeni aldığım feracemi geçirirken masada duran etiketle bakıştık.

Bağrım yanıyor, bağrım.

Namaz kılmanın bile bütçesi olduğu bir devirde benden okumamı bekleyen herkese yazıklar olsun ama yine de okuyacağım çünkü açlığa dayanamam. Yemek yemek için para lazım, para için iş lazım iş için de okumak lazım.

Her şekil okuyacağıma göre okuyayım bari dedim ki sanki birileri bana 'okumak ister misiniz Asel hanım' gibisinden sorular sormuştu. Yok yani bir milli eğitim bakanı olsun ziyaretime hiç gelmemiştir. Halbuki devleti ben kurtaracağım, nerede ilgi alaka?

Devleti kurtarma planı; yatmak.

Başıma taktığım eşarbı düzelterek odamdan çıktığımda ev ahalisinin beni kapıda beklediğini görüp sırıtarak yanlarında ki yerimi aldım.

"Bu saygıyı ödüllendirmek isterdim sayın Doğan familyası ama öğrenciyim. Kısaca beş kuruşu olmayan garibanım o yüzden dönüşte bana dondurma ısmarlayabilirsiniz."

Babama kaşlarımı kaldırarak baktığımda başını iki yana sallayarak ayakkabısını giymeye geçmişti. Ablam da peşinden gittiğinde annem senden olmamış bakışları eşliğinde dikilmeye devam etmişti.

"Hayırdır anne?"

"Asıl sana hayırdır kızım?"

"Anne radar mısın nesin, tamam ben aldım Müberra'nın oyuncağını. Geri veririm yarın nedir sanki?"

Müberra kuzenimdi ve benim çocukluğum aksine lüks bir çocukluk sürüyordu. O yüzden ara ara fark ettirmeden bir iki oyuncağını almışlığım vardı ama dünkü annemin gözünden kaçmamıştı sanırım.

"Ne oyuncağı Asel ne diyorsun? Ben şaşırıyorum sadece, normalde basma eteğinin üstüne saçma sapan bir bluz giyen kızım pahalı feracesini giyiyor."

"Anne giymeyeyim mi? Hevesimi alamadım ne yapayım, cami halkına bir göstereyim. Komşu teyzeler bir görsün ama değil mi? Sonra Asel de ne özensiz kız oluyor."

Annem tek kaşını kaldırıp bir süre beni incelediğinde aklımdan annemin iftarda yediklerini geçiriyordum. Hayır kadıncağız acayip bir şeyler de yememişti ki böyle olsun. Annemi arkamda bırakıp terliklerimi ayağıma geçirdiğimde ablam terliklerime yüzünü buruşturuyordu.

Altı üstü Kayu vardı, nedir sanki? Kayu yasaklı kişi mi, aranan zanlı mı, kellik suç mu?

"Yine giydi şu terliği, yakacağım yakında o olacak."

"Bugün Asel nasıl gömülür, Asel nasıl canından usandırılır günü galiba. Ben önden gidiyorum, siz de arkamdan Nurella gibi kombinime puan verirsiniz artık."

Eşarbımı savurarak sokakta ilerlemeye başladığımda tek katlı evlerin tek tek açılan kaşılarıyla gördüğüm herkese selam verdim. Mahallemiz biraz ucundan garipti. Her türlü insan vardı ve yeni gelenler sadece imamlar olunca herkes tanışmak için biraz garip yollar deniyordu.

Bir ara uyanık manav Şemsettin amca imam amcayı da alarak meyve bahçesine gitmiş, "Hoca adamsın meyveyi daha tasavvuflu toplarsın," diyerek tüm gün çalıştırmıştı. Günün sonunda para vermesi gereken yerde, "Hoca adamsın işin gücündür namazdır, parayla ne işin olur," demişti. Günün yorgunluğuyla çıldıran imam da ben sizinle mi uğraşacağım fikriyle çekip gitmişti.

Ya müftülük düzgün imam getirmiyor ya bizimkiler adamın işini yanlış anlıyor. Orası epey muamma.

Camiye yaklaştığımda kapıdaki kalabalıkla kaşlarımı kaldırıp konuşmalara kulak verdim.

"Bir ara bizim meyve bahçesine gidelim hocam, gençmişsin de ne güzel."

Manav Şemsettin yeni avına doğru cilveyle yaklaşıyordu... Av tehlikede, tekrar ediyorum av tehlikede çünkü Şemsettin onu genç sandı! Artık bahçeyi tavaf edelim diye sepet sepet hasat çıkartırdı bu.

"Yok olmaz, önce hayvan çiftliğine geçelim hocam. İnek seçerken yanımda tavsiye verirsin. Hangisi imanlı inekse onu alacağım, ramazan vakti gavur inek mi yesin mahalleli?"

E, filin nalı!

Kalabalıktan sesler yükselmeye devam ederken arada duyduğum tok sesle kaşlarım kalktı. Daha önce mahallede bu sesi duymadığıma emindim. O sıra kalabalığa yaklaşmış, daha net görmeye başlamıştım.

Kalabalığın ortasında konuşan kişiyi görünce gözlerim öyle bir açılmıştı ki yerlerinden fırlayacaktı. Yerimde sendeler gibi olduğumda iç sesim bana neler deniyordu ki?

"İnşAllah hepinize yardım etmeye çalışırım ama şu sıralar pek müsait değilim."

Bu bir salaklık bildirgesidir; imam yirmili yaşlarında çıktı ve tipi benden güzel. Sıradaki bildirgemiz Asel Doğan kişisinin utanç zırvalıklarıdır. Keyfili seyirler!

Kesssstiiikk! Bölüm hakkındaki düşünceler?

İmamın genç olduğunu öğrenen Asel anlık;

Fotooooo!!!!!!!

Diğer bölüm yarı böyle yarı mesaj olacak ;) Tanışma yakındır :)

Yeni kurguyu beğendiniz mi?

Allah'a emanet olun! Sevgilerimle ❣️




İmam Sorunsalı | Texting ✓Where stories live. Discover now