5.0/Final

25.3K 1.7K 618
                                    

Eveet yine bir veda anındayız :') Asel'e ve İmamcığımıza temelli veda etmiyoruz tabi özel bölüm atacağım ara sıra ;)

Ayrıca final'i paylaştıktan sonra panoma küçük bir sürpiz bırakacağımm genelde sevmediğim bir şey aslında ama birden bire aklıma geldi bakalım nasıl olacak

Öyleyse bölüm sonu görüşürüzzzz ❤️

3 yıl sonra...

Önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına iten Hamza'ya kaşlarımın altından bakmaya çalışırken bana gülümseyip önünü açtığı yanıma ufak bir öpücük bıraktı.

"Yemek yapmayı bu kadar seveceğini düşünmemiştim."

Açıkçası ben de yemek yapmayı seveceğimi düşünememiştim. Her şey Hamza etrafta moralsiz moralsiz gezdiği vakitler birlikte aşçılık kursuna gitmemizle başlamıştı. Tabi Hamza sadece yumurta kırabiliyordu ama yapacak bir şey de yoktu.

"Keşke sen de sevseydin de arada da sen yapsaydın canım eşim. Malum senin benden fazla boş vaktin var."

Hamza sırıtarak yanağımdan makas aldığında başımı iki yana sallayıp doğradığım sebzelerime geri döndüm.

"Biliyorsun ki benim boş vakitlerim ya senin sorularını cevaplamakla ya da mahallelinin sorularını cevaplamakla geçiyor."

Ah tabi... Bizim mahalleli. Bir buçuk iki yıla yakın bir süre Mardin'de kalmamızın ardından Hamza tayinini tekrar Yalova'ya istemişti. O sürede Melih biten okuluyla Eskişehir'e dönmüş böylece ev bize kalmıştı.

Yalova'da eski mahalleye gelebilmek için araya biraz torpil katmış olabilirdik ama mahallemi özlemiştim. Manav Şemsettin, kasap Rüstem derken muhabirimiz Gülay teyze bile burnumda tütmüştü. Tabi Hamza'yı her imama yaptıkları gibi pervane ediyorlardı ama o da Hamza'nın enayiliği.

"Sofrayı kurar mısın? Bitmez üzere."

"Tamamdır, emrinizdeyim kraliçem."

"Sayın kralımı bu kadar yormak istemesem de, bir zahmet."

Hamza sofrayı kurduğunda dibdibe oturmuş yemek yiyorduk. Romantik filmlerdeki gibi mum ışında karışıklıklı yemek isterdim istemesine ama her şeyde olduğu gibi masada da dibdibeydik.

Hamza 'yı dışarıdan gören ketum, sert, olgun veya buna benzer sıfatlardan biri olacağını düşünürdü ama eve girdiğimiz an pamuk şeker kıvamında bir adam oluyordu. Sanırım insanların görmediği yanlarını görmek kalbimi ısıtan pek çok şeyden biriydi.

"Aç bakayım ağzını Asel'im. Geliyor uçağımız."

"Tamam dur ben de yapacağım."

Çatalıma batırdığım patatesi ona uzattığımda o da bana uzatıyordu. Aynı anda yediğimizde gülmekten yemeği neredeyse yüzüne püskürtüyordum ki çok şükür öyle bir şey olmadı.

Patates soslu Hamza olurdu sonra.

Yemekten sonra birlikte camiye gitmiştik. Hamza akşamı kıldırdıktan sonra her akşam yaptığımız yürüyüşlerden birine çıkmıştık. Gelen geçene selam verirken gördüğüm dondurmacıyla Hamza'nın koluna asılıp peşimden sürüklemeye başladım.

İmam Sorunsalı | Texting ✓Where stories live. Discover now