3.8

21.8K 1.7K 292
                                    

Sınav haftam bir bitmedi galiba can vereceğim böyle bir hafta yok :') atın beni denizlere...

Bu arada multi cidden şaka mıııııı *-*

Yaşadığım ayrılık Leyla ile Mecnun'un ayrılığı kadar acıydı. Yine de çölde Hamza aramayacağım için bir bakıma şanslı olabilirdim.

Düşününce çölde de Hamza isminde çok insan evladı vardır. Nereden bulacağım ben koca adayımı kumların ortasında?

Bu hayatta her ihtimali düşünmek lazım.

Fakat şu an bu ayrılık Huriyegül sinsisi yüzünden gerçekleşiyordu. Şeytan diyor al eline ayır kocasıgülden ama ben vicdanlı olduğumdan hiç böyle şeytan gel el at havasında değilim.

Peki ne mi oluyor?

Ben kamp alanına ,ki gerçekten çadırda kalacağımı düşünmemiştim, gelmiş bulunuyordum. Bir saat önce bindiğimiz otobüsten inip ormanlık bir yere gelmiştik.

Sabahın bilmem kaçı olduğundan dolayı Hamza ile de görüşememiştik ve ben helal olduk olalı yüz yüze görememiştim bile. Resmen evlenip uzak kalıyoruz hâle bak!

"Toplanın gençler! Çadırları şu alana kuruyoruz, kızlar sağ tarafa erkekler sola kursun. Ortada yemek işlerini falan hallederiz."

Huriyegül'e ters bakışlarımdan atarak sırtıma astığım eşyaları kenara bırakıp çadırı kurmaya giriştim fakat kuramıyordum. Malum hiç çadır kurmayı da öğreneyim lazım olur dememiştim.

Kurmaya yarım saat harcayıp yine de kuramadığım çadırımla ortada kaldığımda diğerleri çoktan sağda solda gezmeye çıkmış eğleniyordu. Tek aptal ben miyim koskoca ekipte?

Yanlışlıkla sayısal sınıfın dersine giren sözelci gibiyim tam şu an. Öyle bir çaresizlik.

Çadırla uğraşmayı bırakıp sırtımı ağaca yaslayarak oturduğumda kollarımı dizlerime sarıp başımı kollarıma yasladım. Daha geleli yarım saat oldu ama ben çoktan sıkıldım.

Yanıma birinin oturduğunu hissederek başımı kaldırdığımda bana doğru gülümseyerek bakan Hamza ile yüz yüze geldim. O da sırtını benim gibi ağaca yaslamış ama boy farkından dolayı başını bana doğru eğmişti.

"Birinin beni özlediğini hissettim ama şöyle bir bakınca ben daha çok özlemişim."

Ben burada olmasına ne tepki vereceğimi şaşırmışken bir de gözlerimden ayırmadığı gözleriyle böyle şeyler söylemesi kalp atışlarımı ani bir maratona sokmuştu.

Evet sayın din kardeşlerim, rotamız tahtalı köy mevkisidir.

"Eee haydi ama kim daha çok özledi atışması yapmayacak mıyız? Cümlelerimi bile düşünmüştüm."

"Ben şaşırdım... Şaşkınım yani... Şok oldum biraz da."

"Tamam Asel, derin bir nefes al. Üçü de aynı manada ve sen şokta değil bimdesin. Orası daha ucuz rahatla."

Nereye gülüyorduk?

Görüldüğü üzere ortamda tek kötü espiri yapan ben değilmişim. Bendeki mizah bozukluğu ödülünü alkışlar eşliğinde Hamza'ya uzatıyoruz.

"Evlenince daha çok konuşursun sanıyordum ama suskunlaştın sanki. Bir rahatlık çöktü sanki."

"İki şaşırdık diye yanlış anlaşılmasın, bu çene arasız iki saat konuşabilme kapasitesinde."

"Demek öyle?"

Sırıtıp, "Öyle," dediğimde elleriyle yanaklarımı sıkmaya başlaması bir oldu. Ellerim havada yüzümdeki sırıtımayla öylece kaldığımda o da durmuştu.

Ben kırpıştırdığım gözlerimle ona bakarken elini ensesine atmış sağa sola bakmaya başlamıştı.

"Bir an fazla tatlı gözüktün, kendimi tutamadım. Canın acıdı mı?"

"Yok... Acımadı galiba."

Ben o sıra yaşıyor muydum ya, Allah Allah hiç haberim yok.

Hamza güldüğü sıra arkadan gelen bağırmayla yerimde zıplayıp hızla ayağa kalktım. İşte başımız şimdi beladaydı.

"Asel Doğan! Kampa tanıdık gelmeyecek maddesine ne oldu?"

Yerde oturmaya devam eden Hamza'yı kolundan tutup çekiştirdiğimde ayağa kalktığı gibi peşimden koşturmaya başlamıştım. Bu Huriyegül azara boğmadan buradan uzaklaşmak lazımdı.

Arkamdan koşarken birden önüme geçen Hamza koluna yapışan elimi çekip avucuna aldığında gözlerim ellerimizde kalmış şekilde koşmaya devam ettim.

Bir yerden sonra Huriyegül geride kaldığında ormanın ortasında öylece durup gülmeye başladık. Ellerimizin hâlâ ayrılmamış olmaması arada gülmemi kesse de çok düşünmemeye çalışıyordum.

"Seninleyken bu kadar güldüğümü görse anneme kal gelebilir."

"Normalde gülmüyor musun ki?"

"Pek değil."

Gülümsediğimde bana bakıp gözlerine benden ayırmamasıyla bir kaç kez öksürsem de galiba yavaş yavaş bunlara alışacaktım. Tüm bunlar bana öyle yabancıydı ki normal sayılan çoğu şey bende ters etki yapıyordu resmen.

Ömrüm kısalmasa keşke.

"Hamza."

"Ne?"

"Şey diyeceğim-"

"Onu demiyorum, bana Hamza mı dedin sen?"

Omuz silktiğimde bir kaç büyük adımda bana yaklaşıp omuzlarımdan tutarak beni kendine çekmişti. Resmen bana sarılıyordu!

"Ne zamandır bunu bekledim biliyor musun sen? Resmen hocam deyip durdun travma oluştu, camidekiler hocam deyince ağlayasım geliyor."

İstemsizce güldüğümde kollarımı ben de ona sarmıştım. Verdiği güven hissi bir yana sanırım bundan sonra Hamza'ya yapışık kanguru yavrusu gibi dolanacağım. Kerpeten gelse bile ayıramaz yani.

"Hamza'm da diyeyim mi?"

Duraksadığını hissettiğimde derin bir nefes alıp vermişti.

"Bundan sonra asker arkadaşım desen koymaz be Asel'im!"

"Peki asker arkadaşım."

Beni kendinden uzkalaştırdığında gülerek omzuna vurdum. Bazen çok tatlı duruyordu ya, acaba ben de onun yanaklarını mı sıksam? Kısasa kısas denen bir şey var sonuçta, haksız mıyım?

Bu arada o gelen Huriyegül mü?

Kesssstiiiiiik! Bölüm hakkındaki düşünceler?

Huriyegül fan clup ldkdkkdd ah be :')

Hamza artık beni bulur musun? Sana hediye alyans vereceğim, bu ne tatlılıkkkkkk be *-*

Asel soru sormadı, merak ettiği bir şey olmadı tribünler şaşkııııın jdjdkd omen tonrem

Diğer bölüm text olacakkkk ;)

Allah'a emanet olun! Sevgilerimle ❣️

Instagram: @geceandchocolates

İmam Sorunsalı | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin