2.BÖLÜM: "UMUT"

248 65 245
                                    

2.BÖLÜM: "UMUT"

Umut zehirli bir yılan gibiydi. Önce seni ısırır, bir şey olmadığını düşündüğün anda zehir çoktan kana karışmaya başlamış olurdu. Bazı zehirlerin panzehiri olmazken, bazılarının panzehiri de zehrin ta kendisidir.

Umut kavramı da benim için öyleydi. Umut etmekten hiç vazgeçmiyordum. Umutlarımı toprağa ekerken büyümesini bekliyordum. Büyümediğini fark ettiğim umutları artık sulamayı bıraktığımda ise umut filizlenip, büyüyor bir sarmaşık oluyordu.

Sarmaşıklar ruhumu sararken, beni yanıltmayan tek gerçeğin umut olduğunu bir kez daha anlıyordum.

Hayat; bazen sarmaşıklara tutunup yükselmeme izin verirken, bazen de sarmaşıkların beni boğmasına seyirci kalıyordu. İnsanlar gibi hayat da garipti.

Şafak sökerken uyanmıştım. Aslında hiç uyuyamamıştım. Gökyüzü kızıllarını mavilere karıştırırken yatağımdan kalkıp, antreman odasına gelmiştim. Gece boyu durduramadığım düşüncelere esir olmuştum.

Tehlikeleri ve öldürme odaklı olmalarıyla meşhur olan nemea aslanlarını yalnızca element ya da büyüyle durduramayacağımız kesindi. Bu yüzden ok, bıçak ve silah çalışıyordum.

Her yerde nam salan gümüş oklara sahiptik. Saplandığı yeri anında çürütmeye başlıyordu ve bunu yaparken oldukça hızlıydı.

Bıçaklar özel büyülere ve zehirlere sahipti. Ufak bir kesik bile bedende büyük yaralara yol açabilirdi.

Silahlarımızda ki özel sanguis kurşunu ise girdiği bedendeki kanı donduruyordu. Kan akışını hızlandırıp yavaşlatarak; bütün acı sınırlarını zorluyor, uzun ve işkenceli bir sona neden oluyordu.

Açılan kapı sesiyle birlikte düşüncelerimden sıyrılmıştım. Gelenin kim olduğunu anlamak için bakışlarımı elimdeki silahtan çekerek siyah mat kapıya yönlendirdim. Larren. Kapının önünde durmuş düz bakışlarını mavilerime uzandırıyordu.

"Günaydın Mirena. Erkencisin," dedi sorgulayıcı bir sesle.

"Günaydın Larren. Geceye hazırlık yapıyordum, ilk günden aslanlara yem olmak istemiyorum," dedim alayla ciddiyetin karışık olduğu ses tonumla.

Larren'ın bu saatte kalkması şaşırılacak bir şey değildi o yüzden ona aynı şekilde karşılık verememiştim. O hep erken kalkardı.

Benim gibi gülerek gözlerimin içine baktı bir süre. Larren garip davranıyordu. Bu tavırları beni tedirgin ediyor, ters giden bir şeyler olduğunu düşünmeme sebep oluyordu.

"Dün, biz gittikten sonra babamla ne konuştunuz Larren?" diye sorarak endişelendiğim diğer bir konuyu da gün yüzüne çıkarmış oldum.

"Görevle ilgili detayları konuştuk, önemli şeyler değildi," dedi gözlerini benden kaçırarak.

"Peki ben neden şuan benden bir şeyler gizlediğini düşünüyorum," dedim net bir sesle.

Gözlerini bir süre etrafta dolaştırdıktan sonra mavilerimle birleştirdi. Bir sorun vardı, tedirgindi. Ama neden? Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra bana birkaç adım atarak yaklaştı tam ağzını konuşmak için aralamışken, siyah mat kapı sert bir şekilde açılmıştı.

Gözlerim ilk Trixy'i odağına alırken peşinden Tsar ve Flavus'ta girmişti. Onlarda benim onları süzdüğüm gibi bizi süzdükten sonra bu garip bakışmayı bozan ses Larren'a aitti.

"Evet, herkes toplandığına göre konuşmaya başlayabiliriz," dedi gergin bir sesle. Anlaşılan biraz önceki konuşmamızın etkisi hala geçmemişti.

SINIRIN KORUYUCULARIWhere stories live. Discover now