9.BÖLÜM: "HANÇERİN SIRRI"

203 88 579
                                    

9.BÖLÜM: "HANÇERİN SIRRI"

Görünmez iplerle birbirine bağlıydı hayatlarımız. Bu ipleri göremiyorduk ama hissedebiliyorduk demiştim kısa bir süre önce. Şimdi ise durum bundan çok daha farklıydı.

İpler gayet görünürdü aslında onları görmek istemeyen bizlerdik. Gördüğümüz ipleri de keserek bağları koparıyorduk.

Bir ip. Bir bağ.

Bu kadar basitti her şeyi geride bırakmak. Bazen söylenmesi gereken çok söz vardır. Bazen bazı şeyleri haykırarak anlatmak isteriz. Ama anlamazlar. Duymak istemezler çünkü işlerine gelmez.

Olmuş ve olabilecek her şeyden biz sorumluyuz. Ama bazen bunu kabullenmeyiz. Bir şeyleri düzeltmek için çabalamayız ve insanların bizde bıraktığı enkaz olduğu gibi durur.

Zamanla düzeldiğini sanırız ama hayır, zamanla düzelmez.

Biz o enkazların üstüne yenilerini yapmaya çalıştıkça iyileştik sanırız ama hayır, iyileşmeyiz.

Çabalarımızın boşa çıktığını fark ettiğimizde ki o an çok acı vericidir. Bunu sindirmek çok zordur. Bazı şeyleri kabullendiğimizde ise çaba kendini geri plana atar. Bundan sonra devreye sessizce bir köşede durmak ve yeni duruma alışmak kalır.

Kendisine 'Sınırdaki Kral' diyen birisinden aldığımız tehditin üzerinden saatler geçmişti. Karanlık gece tüm sırların üstünü örtmüştü. Güneş şimdi yeniden doğmaya çalışıyordu. Bütün kötülüklere rağmen yeniden aydınlatmak istiyordu yeryüzünü.

Gözlemcilerimizin sistemine düşen mesajdan bu yana saatlerdir herkes konum araması yapmaya çalışıyordu. Bu aramalar sonucunda çok farklı bir sonuca ulaşmıştık.

Mesajın konumu başta Napea Vadisi'ydi. Daha sonra Başkent Atropos olmuştu. Aktif olarak sık sık konum değişiyordu ve böyle bir şeyin olması imkansızdı. Mesajı gönderen kişi aynı anda iki şehirde de olamayacağına göre hedef şaşırtmaya çalışıyorlardı.

Güneşin gökyüzünde kendine yer edinmeye çalıştığı ilk saatlerde odama gelmiş ve hızlıca bir duş almıştım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra kısaca kişisel bakımımı da yapmıştım. Turuncu ve güneşin karışımıyla ortaya çıkan kızıl saçlarımı serbest bırakırken siyah renk deri, görev takımımı giymeye başlamıştım.

Üzerimi giydikten sonra silahlanmıştım. Dün gece Lider Lorenzia yaşananlardan sonra bütün koruyuculara silahlanma emri vermişti. Bugün başkente gelen misafirler geri döneceklerdi. Herkes gitmeden önce liderlerle ve sınırda aktif olarak görev alacak kişilerle  son bir toplantı yapılacaktı. Ardından bizde Napea Vadisi'ne doğru yeniden yola çıkacaktık.

Odamdan çıkarak asansöre doğru ilerledim. Akademi'nin koridorları fazlasıyla kalabalıktı. Asansöre bindim ve 18. kata bastıktan sonra karşımda beliren ekrana bileğimi okuttum 'giriş başarılı' sesinin ardından asansör hızla yukarıya çıkmaya başlamıştı.

Asansörün kapısı açıldı ve içinden çıktım. Bu kat olması gerekenden fazla doluydu. Her köşede yabancı simalar vardı. Koruyucular ve diğer türler hakkında önemli bilgilerin olduğu bu katta bu kadar çok insanın olması iyi değildi.

Toplantı odasının kapısına geldim ve siyah ekrana bileğimi okuttum 'yetkili giriş' sesiyle birlikte kapı açıldı ve içeri girdim. Çok kalabalıktı herkes buradaydı ve anlaşılan en son ben gelmiştim.

Arkadaşlarım Trixy, Tsar, Larren ve Flavus'un bulunduğu masaya doğru ilerledim. Hemen karşı masamızda muhafızların lideri Ballint Corbinian, Mories Corbinian, Novella, Amara, Pedro, Renat ve Varius vardı.

SINIRIN KORUYUCULARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin