8.BÖLÜM: "TANRILARIN SAVAŞI"

267 100 588
                                    

8.BÖLÜM: "TANRILARIN SAVAŞI"

Neydi ölüm? Başka bir dünyaya göçmek mi? İkinci bir hayat diye bir şey var mı gerçekten? Arafta sıkışıp kalıyor mu ruhlarımız yoksa başka bir bedende yeniden hayat buluyorlar mı?

Ölümden sonrası büyük bir belirsizlikti.

Peki bu ölüler nereye gidecek? Kardeşlerim nereye gidecek?

O geceden kalan hisler içimde varlığını korumaya devam ediyordu. Merkez'e nasıl geldiğimi hiç hatırlamıyordum. Cesetleri gördükten hemen sonra Merkez'e gelmiş bütün olanları babama anlatmıştım. Babam hemen bizi Vadi'den çıkartıp, Atropos'a getirmişti.

İki gündür su koruyucularının kim tarafından öldürüldüğü araştırılıyordu. Gittiğimizde nemea aslanları cesetlerin başında olduğu için ilk suçlananlar aslanlardı. Ama oturmayan taşlar vardı. Cesetlerin hiçbir yerinde ısırık izi yoktu. Hiçbir yerleri kanamıyordu. Aslanlar baş şüpheliyken bu detaylar sebebiyle aklanmış oluyorlardı.

Onları öldüren şey başka bir şeydi. Ve ormanda yayılan koku...

Bana çok tanıdık gelen o koku zihnimde geçmişin hayaletlerini uyandırıyordu. Geçmişimle ilgili hafızamdaki bilgiler kesik kesikti. Bazı şeyler hatırlıyordum ama parçalar asla birleşmiyordu.

İki gün boyunca bir an bile durmaksızın ölüm nedenleri araştırıldı. Sonuç neydi, sebebi bulundu mu bilmiyordum. Bugün koruyucuların cenaze töreni yapılacaktı. Bütün türler törene davet edilmişti. Çember üyeleri de dahil olmak üzere.

Üzerimde siyah, uzun kollu, dizlerimin hemen altında biten dar bir elbise vardı. Elimde de dört tane siyah gül.

Koruyucuların inançlarına göre; bir element koruyucusu öldüğünde kırmızı güllerin rengi siyaha dönermiş.

Dört ölüm.

Dört siyah gül.

Her koruyucu ölen kişinin mezarına bir adet siyah gül bırakır. Siyah güller toprağın altında yatan kişiyle birlikte yeniden hayat bulur ve kırmızıya döner. Eğer yeniden yeşeren güllerin dikenleri yoksa o koruyucu iyi bir koruyucudur. Ama güllerin dikenleri varsa bu o koruyucunun çok fazla günahı olduğu anlamına gelir.

Elimdeki siyah güllere bir kez daha baktım ve odadan çıktım. Başkent bugün çok kalabalıktı. Cenaze töreni için herkes bir araya gelmişti. Koridorda ilerlerken dışarıdaki seslerde giderek artıyordu.

Asansöre binerek giriş kata indim. Siyah camlarla kaplı kapılardan dışarıyı görüyordum. Başkent hiç olmadığı kadar çok kalabalıktı. Yapılan saldırı her ne kadar koruyuculara yapılmış gibi görünse de aslında sınır içindeki herkesi tehdit eden bir saldırıydı.

Bu bir katliamdı.

Devamı gelecek olan bir katliam.

Element koruyucularının ölümüyle sonuçlanan bir katliam.

Yavaş adımlarla ilerledim girişe doğru. Bu koridor hiç bitmesin istedim. İleride giriş kapısında bekleyen dört koruyucuyu gördüm. Derin bir nefes alarak yanlarına doğru ilerledim. Elementleri temsilen her elementten bir temsilci seçilecek ve cenazelerin üzerine siyah gülleri bırakacaktı. Bu da koruyucuların bir geleneğiydi. Güller bırakıldıktan sonra ise tören başlardı.

Su, ateş, hava ve toprak temsilcilerinin yanına geldiğimde artık hepimiz tamdık. Ben melezleri temsil etmek için buradaydım. Herkes elementinin renginde giyinmişti.

SINIRIN KORUYUCULARIWhere stories live. Discover now