3. İYİ SEVKİYATLAR

3K 117 0
                                    








"Senin yaşından haberin var , küçük kız, buraya gelip de patronluk taslıyorsun? Sen gidip barbie bebeklerinle oynasana" Dedi bozuk Rusçasına karışan İtalyan aksanı ile yeni gelen.
"Barbie bebekleri konusunda fazla tecrübeli olmalısın ki, konuşabiliyorsun. Fakat, bilmediğin tek şey var ki, sizin kız veletleriniz bebekleriyle oynarken ben silah kullanmayı öğreniyordum" Dedim ona meydan okuyan bakışlar atarak. Dediklerimle kaşlarını çattığında ağzını açacaktı ki Mawa lafı devraldı:
"Sen de kimsin? Kuznotsov aramıza bir kadın koymaz!" Dedi eminlikle.
"Neden koymadığını şu an gayet iyi anlıyorum. Sizin gibiler her kadını ezebildiğini düşünebilir, fakat, unutmayın ben 8 yaşımda elimdeki silahla acımadan bir tavşan öldürmüştüm. Farkım bu." Dedim ciddiyetle.
"Mawa'nın sorusunu cevaplamadın. Kimsin sen?" Dedi Ignatius kaşlarını çatarak.
"Kuznotsov'un gönderdiği bilgisi sizin için yeterli olur sanıyorum." Dedim ciddiyetimden ödün vermeden.
"Buraya bugün Arseny gelecekti. Sen
neden geldin?" Mawa... Dikkatli, akıllı ve çevik.
"Kuznotsov bir süre aranızda olamayacak. Yerine ben ve Arkhip Kuznotsov bakacak." Dedim.
"Neden olmayacak?" İtalyan...
"Kuznotsov hakkında birşeyler bilecek kadar önemli olsaydınız, kendisi size söylerdi." Dediğimde hepsinin kaşları çatıldı. Yanlış değildi, ama söylenmemesi gerekti...
"Bu ne saygısızlık?! Kuznotsov buraya sizin kadar tecrübesiz ve saygısız birini gönderemez! Yalancı! Yalan söylüyor, anlayamadınız ?!" Dedi İtalyan ayağa kalkarak.
Tam konuşacaktım ki:
"O doğru söylüyor, Alessio. Sadece daha kibar olmayan yoldan söyledi." Diyerek Arkhip içeri girdi.
"Arkhip, bu küçük kızı gönderdi Arseny liderlik yapması için?!" İtalyan Alessio, fazla konuşuyor. Tamam, belki hakları var bu kadar merak etmeye, fakat hadleri yok.
"Bu küçük kızı ve beni gönderdi, Alessio. Kuznotsov'un kararlarını ne zamandan beri sorguluyorsun?" Dedi kolunu omzuma atarak. Omzuma attığı koluna ters ters baktıktan sonra bakışlarımı konuklarımıza çevirdim.
"Peki. O zaman konuşalım. Gelecek mallar hakkında." Diyerek yerine oturdu Mawa. Bu işleri bilmediğimi mi sanıyordu? Şaka gibi...

Yüzümdeki aşağılayıcı sırıtmayla yerime oturdum. Ben 13 yaşımdan beri bu işlerle çok yakından ilgileniyordum. Ben her şeye erkenden atılmıştım. Bunlar kendini kral falan sanıyorsa, ben hepsinin başıyım.
Herkes kendi koltuğuna oturdugunda:
"Moskvaya götürülecek mallar sayesinde yüklü miktarda para kazanılacak. Çoğu şirket ve birliklerden mal siparişi geldi. 13 ekim, yani 6 gün sonra mal teslimi olacak. Fakat, bu seferki fazla tehlikeli. Herzamanki yolu kullanamayız. Tüm geçişlerdeki müdafayı artırmışlar son zamanlardaki terör olaylarından dolayı." Diyerek konuya girdi Benjamin.
"Bence, malları iyice gizleyip, arabanın ara köşelerine yerleştirebiliriz." Allesio saçma fikrini ortaya attığında aklımdan geçen ve beynimde yankılanan tek cümle: bu adamı kim almış ki buraya?' oldu.
"Yanlış hamle Allesio... Çok yanlış hamle.." Dedim hafif sırıtarak. Kaşlarını çatıp bana baktığında:
"Gerçekten bu işleri hiç yakından takip etmedin mi? Sadece mallar koyulan yerlere ve sürücü kupesine baktıklarını sanıyorsun?" Dedim.
"Daha iyi bir fikrin mi vardı?" Dedi o da alayla.
"Her zaman senden iyisi vardır, Allesio" Dedim.
"Neymiş?" Mawa meraklı bakışlar altında bana bakarken gözlerimi devirerek için yaşadığım iç savaşı sadece kendim anlayabilirdim. Sanki kendi düşünmemişti! Benim söylememi bekliyordu!
"Bunu sen de iyi biliyorsun, Mawa. Dağların arasındaki sınır yerine kadar olan gizli tünelden arabalar geçebilirler. Fakat güvenlik ciddi şekilde artırılmıştı. Yani, ele geçirdiğimiz güvenlik geçitlerine 1 yer daha artırılmış. Bizim tunelimiz ise sadece son geçitten bir kaç metre uzaklıkta bitiyor. O tünelleri sona kadar kullanabiliriz. Fakat, sonuncu güvenlik bariyerinde malları nasıl saklayacağımız sorusu yaranıyor kafada. Şöyle ki, bizim göndereceğimiz sadece bir araba yok bilinen üzerine. 4-5 tır geçecektir. Önden giden tıra malların hiçbiri koyulmayacak. Normal eşyalar götürüyorsun süsü verilecek. Yanı sıra güvenlikleri daha dipten bakmaması için malları üzden yoklamaları gerek." Diyip, gözümü herkesin üzerinde gezdirdim ve bardaktaki sudan bir yudum alarak devam ettim.
"Eğer malları götüren şoförler işlerinin çok acil olduğunu, şimdiye kadar olan tüm bariyerlerden zaten geçtikleri gibi şeyler söyleyip, acele ettirirlerse, tamam." Dedim. Bu sırada Mawa düşünceli şekilde:
"Evet... Harika bir fikir. Bir kısmına kadar ben de böyle düşünmüştüm, fakat bu kadar inceliğine kadar itiraf etmem gerekirse aklıma gelmemişti. Tebrik ederim, hanımefendi..." Dedi taktir dolu bakışlarla.
"Alin. İsmim, Alin." Diyerek, yerimden kalktım.
"Size iyi sevkiyatlar o zaman. Kolay gelsin." Diyerek elime tekrar kaskımı alıp, restoranın çıkışına yöneldim. Arkamdan Arkhip de vedalaşıp, geldi.
"Arseny'nin seninle gurur duyduğuna eminim" Dedi. Biliyordum. Hepsini planlanmıştı o ihtiyar... İhtiyar dememe de bakmayın. 45-50 yaş arası biri, fakat zımba gibi! Onunla dalga geçmek için o şekilde sesleniyorum.

Kafamı sallayıp, mekandan çıkarken motoruma yöneldim.
"Abim bugün gelmesen bile, yarın akşam yemeye mutlaka gel dedi. Önemli işi varmış." Dediğinde kafa sallayarak motoruma bindim. İhtiyar önemli dediyse, önemlidir.

Motorun gazını kökleyerek, gideceğim rotayı kafamda belirledim. Dövüş kulübüne gitmem günü sonlandırmam için harika bir seçenekti bence.

   Rusyaya geleli daha bir kaç gün bile olmamışken, dayak yemeye de, dayak atmaya da hevesliydim, çünki Rusya'daki gibi dişli rakipleri dünyanın her hangi yerinde bulmuş sayılmazdım.

   Hedefime ulaştığımda motoru yolun kenarına parkedip, ağır hareketlerle indim. Sık sık geldiğim mekandı ve sahibiyle yakından tanışmışlığımız vardı.
  

Salondan içeri girdiğim an burnuma ulaşan hafif ter kokusunu yok saymaya çalışarak soyunma odasına adımlamaya başladım.
  

O sırada karşıma çıkan Vincent'le ufak bir selamlaşma ve uzun zaman sonra görüştüğümüze dair bir kaç cümle kurduktan sonra çok da fazla bekleme yapmadan:
   "Dövüşmek istiyorum, Vincent." Dedim.
   "Ringe çıktığın an başlar, Alin. Hazırlan sen. Ben rakip bulurum." Başımı sallayıp, yanından ayrılırken soyunma odasında hazır bulunan tayt ve sporcu atletini üzerime geçirdikten sonra odadan çıkıp, esas salona doğru ilerlemeye başladım.
  

Halatların sağ tarafında iri yarı bir adamla konuşan Vincent beni gördüğünde ufak bir el hareketiyle 'hazır' işaretini gösterdiğinde başımı sallayarak ringe çıktım. Vincent'in konuştuğu iri cüsseli adam sırıtarak karşıma geçtiğinde yavaşça boynumu sağa ve sola doğru kıtlattım.

  Başlasın eğlence.

















Konuşulmayan acı kalbi parçalar...







(A.A)

BELKİ DEWhere stories live. Discover now