34. İSTERDİN

421 30 3
                                    








Etrafta yüksek desibel çalan müziğe eşlik eden çılgın kalabalıktan tamamen uzak bir köşede oturmuş, içkilerimizi yudumluyorduk.

Işık topunun yansıttığı renkler saniyelik biçimde yüzüme vuruyor, salikesilk kararıyor, ardından başka bir renge yerini veriyordu.
"Joseph, akşam 22:30'a bizimkilerle yapılacak bir toplantı ayarla. Diğer mekanda." Dememle anlamaz bakışlarının hedefi olmayı görmezden gelerek, gözlerimi bir kaç saniye süren bir kesitte açıp, kapadım.

Ne yaptığımı anlamasa da, beni bozmayarak:
"Tamam." Demesi ile Poyraz'ın sorduğu soruyla keyfim tamamen yerine gelmişti.
"Ne toplantısı?"
"Bazı önemli konular vardı. Onlar konuşulacak." Üstü kapalı cümleme karşın sadece baş sallamakla yetindiğinde:
"Sizinkilerden yeni bir şey var ? Bu aralar telefonlarını pek açamıyorum." Dediğimde yüzünde oluşan huzurla kalbimden geçen dalga dalga afallama hissi hücrelerime yayıldı.

Bu adam gerçekten de çok... Çok... Garip huyluydu! Ne zaman ne tepki vereceğini insan kestiremiyordu bazen.
"Her zamanki gibiler. Sadece anladığım kadarıyla Efenin kız arkadaşı ile arası bozuk galiba." Yüksek sesli müzikten dolayı hafif yüksek sesli konuştuğumuz sohbetimize:
"Efe doktor olan, değil mi?" Diye karışan Kevin'a başımı sallamakla yetindim.
"Poyraz, belki abisi olarak seni dinler, fakat..." Diyip, sustum. Söyleyip söylememe konusunda ikilemde kalmıştım.
"Cümleni tamamla." Demesi ile tek seferde:
"O kız iyi bir kız değil. Yani, niyeti ciddi değil." Dediğimde kaşları çatıldı.
"Biz en iyisi kalkalım." Diyen Joseph'e başımı sallarken Kevin'in:
"Niye ya, ne güzel sohbet ediyoruz?" Demesine aldırmayan Joseph ayağa kalkıp, Kevin'i da kaldırdığında Poyraz'la baş başa kalmışken:
"Anlat." Demesi ile derin bir nefes alıp:
"Ben yıllardır o kızı araştırıyorum. Yani, yaptıkları ve ya takıldığı insanlar hiç tekin değil." Kuru bir ses ve soğuk bakışlar eşliğinde ağzımdan çıkan cümlelerle çatılan kaşlarına kısık gözleri de eklenince:
"Açar mısın?" Dediğinde başımı sallayıp:
"Kız uyuşturucu kullanan tiplerle takılıyor, aynı zamanda bağımlı. Hadi ama, Efe bir doktor ve bağımlı olduğunu kızın tipinden anlayamadı mı? Ve ya anladı da ama sustu. Onlarla pek yakın değiliz, ama sen abisisin. Hem, ya kız Efeye de o zıkkımlardan içirmeye çalışırsa?" Diyerek, sustum.
Ben de eğitimlerde içmiştim o illetten.

Gerçekten, ilk seferde o kadar iğrenç oluyordu ki içmesi. Bir süre sonra alışıyordun, sonra olmadan yapamıyordun.

Bir keresinde kriz geçirdiğimi bile hatırlıyorum!

Fakat, yine inat... İnadım sayesinde kendi kendime vazgeçeceğim dedim.
Zaten, eğitimlerin amacı da buydu.
Dayanıklılık.

"Bir dakika... Sen hepimizi takip mi ettiriyorsun?" Diyen Poyraz'la belli olamayacak kadar küçük bir şekilde sırıttım.
"Ama ben farkedemedim?" Dediğinde:
"Seni nasıl takip ettireyim, Poyraz? Akıllı adamsın, peşine düşenler daha yirmi dört saat dolmadan farkedilince adamlarımın mood'u düşer diye seni es geçtim. Onların da bir psikolojisi var, değil mi?" Söylediğim cümlelere karşın yüz hatlarındaki küçük dudak kıvrılmasını gizlemek için başını yukarı kaldırıp, iki yana sallarken, göz devirdim.
"Ben Efeyle konuşacağım. Bunu söylediğin iyi oldu. Bir dakika..." Diyip, bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra çehresini ele alan muziplik ile:
"Sen bizim aileyi önemsiyor musun yani?" Dediğinde gözlerimi devirmekten kendimi alı koyamadım.
"Neden önemsemeyeyim ki? Mucizevi bir şeymiş gibi söylüyorsun."
"Yani, bize karşı her seferinde umursamaz tavrını koruyorsun, 'Sana ne?', 'Kime ne?' Demekte bir sakınca görmüyorsun mesela."
"Çünki size ne?" Dediğimde göz devirdi.
"Peki bizim özel hayatımızdan sana ne, Alin?"
"Bilmem. Çok aksiyonlu bir aileniz var. Dikkatimi çekiyor." Kurduğum cümleye karşın göz devirdiğinde sağ taraftan yanımıza yaklaşan biri olduğunu adım seslerinden zorlukla da olsa ayırt edip, gelenin kadın olduğu topuklularının kaba yankısından belli oluyordu.

BELKİ DEWhere stories live. Discover now