31. BORÇLUSUNUZ

527 37 1
                                    

 

Cinayetten kalan kırıntıları bulduğum her hangi bir polis merkezinin önüne attıktan sonra, keyifle gittiğim yoldan siyah arabamla Borabay'daki mekana sürdüm.
 

Bu yaptığım özellikle pembe kutu ile tüm polis teşkilatını dalgaya alıyormuş gibi bir mesaj veriyordum ki, yanlış da anlaşılmazdı.
 

Dalga geçiyordum çünkü.
 

Kulaklarını tıkadıkları her sese karşı onlarla dalga geçmekten çekinmiyordum.
 

Yapamadıkları adaleti getiriyoruz, teşekkür edecekleri yerde tüm dünyada aratıyorlar.
 

Pislikler. Buldukları yerde öldürme emri bile vermişlerdi.
 

Hadi ama, o kadar da kötü işkence yapmıyordum ki. Alt tarafı deşiyordum yani...
 

Yakınlaştığım mekanımdan gelen müzik sesleri yavaş yavaş duyulurken, arabanın hızını arttırarak, mekanın görüş açıma girmesini sağladım.
 

Arabayı sahilin tam önünde durdurduğumda inip, anahtarı valeye fırlatarak direkt içeri geçmek için adımlarımı hızlandırdım.
  

Mekana gidebilmek için benim özel olan siyah jet skiye binip, neredeyse sahilden beş metre uzaklıkta kalan, denizin içinde yapılmış mekana sürdüm.
 

Dışarıdan bakılırken temellerinin odun parçasından yapıldığı gibi görünse de, mekanda hep ilk başı insan güvenliği aldığı için, tüm temelleri en sağlam materyalden yapılmıştı.
 

Yani, fırtınada bile sağlam kalabiliyorken, olası kötü hava sorunu görüldüğü an mekan kapanıyor, yarınki güne kadar anca açılıyordu.
 

Açık olduğu zamanlarda ise en çok kullanılan mekanlardandı.
 

Kamp alanı olarak da kullanılan Borabay gölü aynı  zamanda turistlere de ev sahipliği yaparken, mekanımın dikkat çekmemesi olanaksızdı, değil mi?
 

Mekana vardığımda beni gören çalışanlar yavaş yavaş kendini dikleştirip, çeki düzen vererek selam verirken, hepsine sadece başımı sallamakla yetiniyordum.
 

Direkt insan çoğunluğu fazla olan kısıma geçip, kendimi müziğe kaptırmak için ellerimi yukarı kaldırıp, rastgele çalınan fon müziğine rastgele şekilde hareket ederek karşılık veriyordum.
 

Zıpladım, bağırdım, dans ettim, kendimi müziğe bıraktım.
 

Denizin de getirdiği rüzgar, cam kenarında olmanın verdiği şansla arada sırada vücuduma uğrarken, yorulduğumu farkedip, bar kısmına geçtim.
 

Barmen beni gördüğü an:
  "Her zamankinden mi?" Dediğinde başımı salladım.
 

Elindeki içki şişelerini sallayıp, aynı zamanda kadehlere boşaltırken büyük bardaktaki içkim hazır olduğunda bana uzatarak:
  "Fazla yorgun gözüküyorsun. Daha serin yaptım. İyi gelir. Ateş dindirir." Diyip, göz kırptığında gözlerimi devirip, bar kısmından ayrıldım ve balkon kısmına geçmek için içkimi dökmemeyi hedefleyerek, insanların en az olduğu kısımlardan sıyrılmaya çalıştım.
 

Sağ salim balkona vardığımda karanlık, deniz ve Ay beni harika bir manzara ile karşılamışken, rastgele dağılmış puflardan balkon demirlerine en yakın olanını alıp, parmaklıklara daha da yakınlaştırıp, oturdum.
 

İnsanlar genişliği ve dekorasyonundan dolayı daha çok içeriye tercih ederken, sakinliği göz önünde bulunduran bir kaç insan da balkonda oturmuş, etrafı seyrediyordu.
 
Gözlerim deniz ve Ay'da iken, düşüncelerimi tamamen mekanlarıma yöneltmiştim.
 

BELKİ DEWhere stories live. Discover now