19. GÜZEL YOLLARLA

1.3K 63 1
                                    








"Evet, Alin hanım. Sizi en kısa sürede setimizde görmek isteriz. Detaylar telefonunuza mail olarak gönderilecektir." Diyen reklam müdürüne bininci kez:
"Teşekkürler. Verdiğiniz her hangi tarihte beni de bilgilendirirseniz, sevinirim." Diyerek kapattım. Uzun süredir reklam çekimlerine girmiyordum. Birileri yerimi almaya çalışıyor, fakat sadece çalışmakla yetiniyordu. Ben de sahalardan ayrılmadığımı gelen en iyi teklifle gösterecek, ayaklarını denk almaları gerektiğini gösterecektim.

Reklam telefon tanıtımı çekimiydi, fakat ünlü şirket sırf benim oynamam için sahibi tarafından teklif göndermişti.

Son zamanların en ünlü markasının telefon reklamında oynamak tabiki de cemiyet içinde büyük ses getirecek, kıskananlar bu sefer kuduracaktı!

Reklam fazlasıyla aksiyonlu ve cool'du.
Küçük bir savaş sahnesinin içinden yüzünde küçük çamur parçaları, bazı yerleri yırtılmış asker formasının içinde toz dumanın arasından ben çıkıyorum. Bazı yerinde dövüş yeteneklerini kullanarak bir ajan oluyorum siyah kıyafetlerin içinde. Ve dahası! Rusyaya döndüğüm an çekimlere başlayacağız ama  önce başımdaki belaları atmam gerektiğini hatırlamak tüm mood'umu düşürüyordu.

Elimdeki tablette mekanın dekorasyonunun çizimlerine ince çizgileri geçirerek, yatağa fırlattım.
Mekanın şekli, düzeni akıl alacak derecede harika olmuştu. Tek problem bu çizimleri ortaklara göstermek ve mekan bulmaktı!
 

Saatin 02:00 olmasına rağmen beni arayan müdüre bir süre fırça çekmiş, sonra da uyuyamamış bulunmak çok berbat bir şeydi. Fakat, ben uyurken bile beyin uyuduğunu algılıyor, rüyalarımı yönetiyordu. Yani, normal insanlar uyurken beyin de dinleniyor, fakat ben her seferinde uyurken bile bir şeyler düşünüyor ve bunları icra etmeye çalıştığım için uyanınca başım feci şekilde ağrıyordu. Gerçekten berbat bir şey, çünkü günün geri kalanında da ruh gibi dolaşıyorum. Artık beni tanıyanlar alıştığı için bir problem olmuyor, fakat tüm baş ağrısını her gün çeken ben olduğum için gözlerimin her an kapanabilme ihtimali beni geriyor!

Bir az balkona çıkıp hava almanın bana iyi geleceği düşüncesi ile önce mutfağa  geçip, starbucks tariflerinden olan bir kahve yaptım. Bunu sadece kafamı meşgul etmek için yaptığım doğrudur, çünkü baş ağrımı unutmak için meşgul olmaktan başka çarem kalmıyordu.

Uzun bardaktaki kahveyi alıp, balkona geçtiğimde akşam rüzgarı tenimle buluşarak, ürpertmişti.
Balkondaki salıncağa oturup, yıldızları izlemeye başladım.

Bazen cidden düşünüyorum, insan adlanan varlıklar iyi ve ya kötü, bu mucizeleri hakediyor mu diye... Pek din insanı değildim, fakat Tanrı'nın bir bildiği varmış diyerek tüm düşüncelerimin üzerine perde çekiyordum. Bir gün düşüncesiyle yaşar ya insan... Bir gün döner, bir gün affeder, bir gün anlar, ya da bir gün başarırım. Benim hayatımda dediğim tek 'bir gün' lü   cümlem: "Bir gün öğreneceğim". Bir gün öğreneceğim insanın varoluş nedenini. Bir gün öğreneceğim neden Tanrı böyle güzellikleri bu kadar iğrenç insanlığa bahşetti. Öğreneceğim ve o günün öldüğüm gün olması canımı sıkıyordu. Ne zaman öleceğimi bilmiyorum, fakat çabuk ölmekti dileğim. Kaybettiklerimle, kazandıklarımla, nereye gideceğimi bilmeden günahlarımla. Cehenneme mi? Varlığından emin değilim. Cennete mi? Bundan da emin değilim. Çok sorum var. Eğer Tanrı insanları eşit tutuyorsa, her kulunu aynı derecede seviyor ve alın yazısını doğduğu an yazmışsa, şeytan nasıl o yazının içine dahil olabiliyor? Alın yazısını mı bozuyor? Cennet, Cehennem kavramları mantıksız bana göre. Ve ya Cehennem ateşi. İnsan madem o ateşte ölmüyor, acı çekiyorsa bu ruhen acı mı, fiziksel acı mı?

BELKİ DEWhere stories live. Discover now