7. YOLA ÇIKMAMALISIN

2.3K 110 0
                                    









Arabayla tam da karşı karşıya geldiğimiz an motoru sağa kırdığımda, arabanın da acı fren sesi duyulmuştu, fakat bu beni olası bir kazadan kurtaramamıştı.
Arabanın sağından sıyırıp, motorla sol tarafa doğru düşerken, kolumun acısıyla ağzımdan fısıltı şeklinde bir inleme çıktı.

"Hey! İyi misiniz?!" Dedi telaşla yanıma gelen çocuk.
"Araba kullanamıyorsan yola çıkmamalısın." Dedim yavaşça doğrularak.
"Hey! Dur, hareket etme! Acil bir şey olabilir!" Dedi telaşla.
"Bir az sakin olamaz mısın? En fazla kolum çıkar." Diyerek elimi yere koyup doğrulmaya çalıştığımda bunun yanlış bir hamle olduğunu koluma giren ağrıyla anladım. Gözlerimi sıkıca yumup, acının geçmesini beklediğimde hala konuşmakta olan ısracılığını devam ettiren oğlan:
"Dur! Hastaneye gidiyoruz!"Diyip, beni derhal yerden kaldırıp, kucağına aldığında ona kaşlarımı çatarak baktım. Fakat bir şey söylemedim.

Kalkamazdım zaten ordan öyle.
Böyle bir durumdayken bile hakkında tek telaşlanabileceğim konu telefonumdu ve onun da cebimdeki varlığını hissettiğimde rahatladım. Birilerine haber vermek gerekirse...

Beni arabanın arka koltuğuna uzatan çocuk da ön koltuğa geçtiğinde ona alayla bakıp:
"Yine kaza olmasın?" Dedim.
"Of, gerçekten özür dilerim. Arabanın içinde telefonumu arıyordum. Yol da boştu diye... Seni göremedim. Çok çok özür dilerim, gerçekten...." Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Gelmişsin kaç yaşına arabada volta atmamalı olduğunu bilmiyorsun." Dediğimde hatırladığı bir şey varmış gibi kaşlarını çattı.
"Yaş demişken... Sen araba kullanmak için fazla, hatta çok fazla küçük görünmüyor musun? " Dediğinde onun için bir
"Sanane?" Cevabının yeterli olabileceğini düşünüyordum.
"Sen yoksa ehliyetsiz falan sürüyorsun? İyi de çok ustaca frenledin motoru. Cevap versene!" Dediğinde ona boş gözlerle bakıp, cebimden telefonumu çıkardım.
Fakat gördüğüm manzara ile üzülmedim desem yalan olur. Ekran paramparça olmuştu.
"Telefonun yanındaysa ver." Dedim telefondan gözümü çekmeden.
"Niye? Seninkine n'olmuş?"
"Sen ne kadar fazla soru soruyorsun? Ver diyorsak ver işte. Suçlu iken bir de güçlü durumuna mı düşeceksin?" Dediğimde telefonunu yan tarafındaki yolcu koltuğundan bana uzatırken:
"Birilerine mi haber vereceksin?" Dedi.
"Sanane? Ver diyorsak ver işte!" Dediğimde göz devirip telefonu uzattı. Telefon görebileceğim bur konumdayken şifresini açık olduğunu gördüğümde  Ben de zaman kaybetmeden Arkhip'i aradım.
Telefonu açtığında ilk söylediği söz:
"Kimsin?!" Olmuştu. Bu gözlerimi devirmeme neden oldu.
"Arkhip, sana göndereceğim konuma bir adam yolla. Motorumu alsınlar."
"Hey, n'oldu?"
"Sorgulama. Yolla dediysem yolla. Benim işim çıktı. Döndüğümde alırım." Diyip, telefonu kapattım. Çok konuşuyordu.
Numarasını telefon geçmişinden sildikten sonra çocuğa verdim.
"Yanına kimse gelmeyecek mi?"Dedi kaşlarını çatarak.
"Sana ne?" Dediğimde bıkkın bir nefes verdi.
"Başka kelime bilmez misin sen?"
"Soru sormaktan bıkmaz mısın sen?" Dolaylı şekilde ettiğim imaya karşın sadece göz devirdiğini gördüm.
"Motordan düştün sen motordan! Nasıl bu kadar enerji kaybın olmadan duruyorsun ki? İnsan nezaketen sızlanır da vicdan azabı çektirir be!" Dediğinde gözlerimi devirdim. Kolumun ağrısını unutmuştum bile. Fakat, bu ağrımadığı anlamına gelemiyordu.
"Ben Kevin. Sen de ismini söyle de bilelim."
"Niye? Oğluna alacaksın?"
"Oğluma ne gerek var, ben burda dururken?" Diyip, saçlarını karıştırdı. Bu cümleye karşın göz devirmekten başka her hangi yapacak bir şey bulamamıştım.
"Alin." Diyip sustum.
"Anmaladım?"
"İsmim." Dediğimde aydınlanmış gibi baktı bana.
"Tanıştığıma memnun oldum. Pek iyi bir tanışma olmasa da." Dediğinde başımı salladım. Rus olmadığını zaten tipinden anlamıştım, fakat ismini öğrenmem teorilerimi tam anlamıyla doğrulamıştı.
"Geldik" Dediğinde inmeye yeltenmemle:
"Dur, sakın!" Diyip, bir şey dememe izin vermeden arabadan indi ve kapımı açarak beni yine kucağına aldı.
"Bu sefer yürüyebilirdim." Dediğimde kafasını "aynen" anlamında salladı ve hastane kapısına doğru yürüdü.
"Biri buraya baksın!" Dedi hafiften sesini yükselterek.
"Buyrun beyefendi? Neyi vardı hanımefendinin?" Diyerek bir hemşire hızlı adımlarla yanımıza yürüdü.
Beni acildeki sedyelerden birine yatırırken:
"Motordan sol tarafına doğru düştü. Kolunda ve ya bacağında ezilme, kırılma olabilir." Dedi. Cidden abartılacak bir şey miydi?


BELKİ DEWhere stories live. Discover now