42. Bölüm "Tahmin Ettiğinden Daha Yakın"

13.4K 1.5K 63
                                        

Gözlerim ardına kadar açıldı. 

Sanki uzun bir yol koşmuşum gibi nefes nefeseyken elimi tutan sıcak ve büyük bir elin varlığını hissettim. 

"Şükürler olsun, uyandın Bayan Blake," dedi ve daha tek kelime edemeden bana sıkıca sarıldı. Onun kokusu ve sıcaklığı rahatlamama neden oldu. Gördüklerimin bir kabus olma olasılığı doktorun bana sıkıca sarılmasından sonra ihtimal dahilinde değildi. 

"Ne oldu?" diye sorarken hala bana sıkıca sarılıyordu. Sanki beni bırakırsa ortadan kaybolacaktım. Onun güçlü bedeninin titrediğini işte o zaman fark ettim. Henry hiçbir zaman kendini bu kadar kaybetmezdi. Uzanıp sırtını sıvazlamaya, onu rahatlatmaya çalıştım.

"Ben iyiyim," dedim sakinleştirici bir sesle. Başım ağrımasına rağmen kendimi iyi hissediyordum. "Bana bir şey olmadı yanındayım." Yaşanılanların nasıl göründüğünü ondan dinlemek ve gencin nasıl olduğunu sormak istiyordum ama önce Henry'nin kendine gelmesini sağlamalıydım. 

Çok geçmedi, birkaç dakika sonra yüzüme bakacak kadar beni kollarından uzaklaştırdı. "Aklımı kaçıracağımı sandım. Sen o lanet dokunaçlara değdiğinde birden bayılınca seni kaybedeceğimi sandım. Zihnini iyileştirememek beni her dakika öldürürdü."

Mavi gözleri yaşla ıslanmış, kirpikleri nemliydi. Bana sarıldığı esnada ağlamış olmalıydı ama şimdi kendini hızla toparlıyordu. İyi olduğunu görünce beni kaybetme düşüncesinden korktuğu kadar öfkelenmeye de başladı. 

"Onda bir sorun olduğunu gördüğünde neden kimseye haber vermedin? Sen tedavi edemezsin onun yanından hemen ayrılmalıydın." Elleri kollarımı o kadar sıkıyordu ki bir an can acısından dudaklarımdan inilti koptu. Hemen ne yaptığını fark edip ellerini çekti. Sağ kolumu sıvazlarken ona sakin bir ifade ile baktım.

"Ben kanını temizlerken çok acıdığını söyledi," dedim o anı hatırlayarak. "Senin dediğin gibi yara iyileşince hayali bir ağrı kaldı sandım ama acıdığı konusunda ısrarcıydı bu yüzden en yakında ki yardımcına seslendim," dedim ve gözlerinin içine bakarken her şeyi anlattım. Leydi Lavender'ın nasıl tersleyerek uzaklaştığını, gencin elimi sıkıca tuttuğu için ona doğru gidemediğimi ve gencin tuhaflaşan durumunu.

"Neydi o? Onun böyle olmasına ne sebep oldu?"

Doktor başını sallarken yüzünde düşünceli bir ifade vardı. "O bir iblisin tohumuydu. Blexan adlı bir iblis. İnsanların zihinlerine tohumunu bırakır ve o tohum yavaş yavaş insanın zihnini çökertir sonunda insanlığına dair bir anı bırakmaz ve iblise dönüştürür."

Anlattıkları karşısında dehşete kapıldım. Belki de karşılaştığım sorun hakkında geç bir şok tepkisi veriyordum. 

Doktor saçlarımı eline alıp dudaklarına götürdü. "Ama asıl önemli olan," dedi saç tutamımı öpüp yerine bıraktıktan sonra, "Gencin iyileşmiş olması. Acaba bayıldığında anda bir şeyler yaşanmış olabilir mi?" O an sorusunda aslında bir konuda emin olmak istediğini sezdim. Benim gencin zihnine girdiğimi tahmin ediyor ama ihtimal vermiyor gibiydi. 

Derin bir nefes aldım ve yavaşça verdim. O anları hatırlamak başımın daha çok ağrımasına neden oldu. Konuşmadan önce doktordan baş ağrımı geçirmesini istesem iyi olacaktı ama şimdi odaklanmalı ve nasıl yaptığımdan emin olmadığım durumu anlatmalıydım. 

"Ben o tuhaf şeylere dokunduğumda kendimi yoğun bir karanlığın içinde buldum," dedim fısıltıyla. O karanlık anı hatırlamak ürpermeme neden olmuştu. Yüzümdeki korkuyu anlayan doktor hemen elimi tuttu. Sıcak ve güçlü eli kendimi güvende hissetmeme neden oldu. Zorlukla yutkunup sonrasında olanları anlattım. Onları anlatmak yeniden yaşamamı sağlasa da tek bir olayı atlamadan her şeyi söyledim. 

Doktorun KarısıWhere stories live. Discover now