|Chapter Ten|

105 15 54
                                    

[Chan]

"Oğlumuzun karakolda yaptıkları adına özür dileriz."

Uzun zamandır görmeye alışık olduğum aileyi tekrar gördüğüm zaman gülümsemiş, söyledikleriyle de şaşırmıştım. İki babası da özür amaçlı hafif bir şekilde eğilmiş, kendisi ise etrafa sırıtarak bakmakla meşguldü.

Dikkatini çekmek amacıyla boğazımı temizlediğimde irkilip bana bakmış, ardından babalarına bakmıştı. Durumun ne olduğunu anladığında bakışları yine beni bulmuş ve omuzlarını silkerek konuşmaya başlamıştı.

"Ben dilemiyorum Chan hyung." demişti sırıtmaya devam ederken. "Polis üniformasıyla çok havalısın, Seungmin hyung da aynı. Yavşadığım için hiç pişman değilim, yine olsa yine yaparım."

"Ungjae-"

"Hwang Ungjae." demiştim sinirle gülümseyerek. O ise aynı yüz ifadesiyle bana bakmaya devam ediyordu. "Aileme yavşamaya devam edersen olacaklardan sorumlu değilim."

"Sinirliyken çok ateşlisin hyung ama gideyim ben, arkadaşlarımı gördüm."

Kurduğu cümleden sonra sağ tarafındaki omega babasını yanağından öpmüş, ardından arkadaşlarının yanına doğru ilerlemişti. Arkadaş ortamında alfa olan oğlumu görünce istemsizce şaşırmıştım.

İkisinin iyi anlaştığını bilmiyordum. Genelde Seohyun eve geldiğinde onu bir kaşık suda boğacak gibi bir moda giriyordu.

"Oğlumuzun kusuruna bakma hyung."

Hyunjin'in konuşmasıyla birlikte bakışlarım onu bulmuştu. Mahçup bir şekilde gülümserken ben de gülümsemiş, başımı iki yana sallayarak sorun olmadığını belirtmiştim. Her ne kadar sinirlenip kıskansam bile içimden bir ses bunun gelip geçici bir heves olduğunu söylüyordu, bense bu sesle sakinleşiyordum.

Yanımıza gelen diğer iki aileyle bakışlarım onları bulmuştu. O ailelerle birlikte eşim de gelmiş, bir koluma sarıldıktan sonra başını omzuma yaslamıştı. Onun bu haline kıkırdarken diğer ailelere bakmıştım ben de.

"Lee Minho ve Lee Jisung." demişti ailelerden biri. Tanışmak için ellerini uzattıklarında onlara karşılık vermiştik. "Lee Yeonhwa'nın ailesiyiz, sanırım çocuklarımız aynı sınıftalar."

"Tanıştığımıza memnun olduk."

"Lee Felix ve Lee Changbin."

Diğer aile de kendini tanıttığında biz de kendimizi tanıtmış, muhabbet etmeye başlamıştık. Konu çocuklardan açılmış, kendi hayatlarımıza ve mesleklerimize gelmişti. Tanımadığımız bu ailelerle sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi bir halimiz vardı, bu samimi ortam ise hoşuma gitmişti.

Muhabbeti yarıda bırakmış ve oğullarımı aramaya başlamıştım etrafa bakarak. Alfa olan oğlum hala arkadaşlarıyla beraberdi. Birbirlerine bir şeyler anlatıyorlar ve gülüyorlardı. Bakışlarım etrafta omega olan oğlumu aramış, sonucu ise olumsuz olmuştu.

"Kusura bakmayın." demiştim diğer ailelere bakarak. Yüzüme özür dileme amacıyla bir gülümseme yerleştirmiştim. "Birine bakıp hemen geleceğim."

"Chan?"

Eşime bakıp onu alnından öpmüş, ardından masadan kalkıp etrafa bakınmaya devam etmiştim. Etrafta bir sürü koku olduğu için onun kokusunu bulmam biraz zamanımı alacaktı. Bir sürü koku birbirine karışmıştı ve onu kendi kokumla mühürlemiştim.

Kalabalık olan taraftan çıktığım zaman görmüştüm onu. Bahçede en köşeye oturmuş, yanındaki üç kediyle oynamaya devam etmişti. Onu bulduğum zaman gelen rahatlama hissiyle gülümsemiş, oğlumun yanına doğru ilerlemiştim.

The Pack •Stray KidsWhere stories live. Discover now