6 ~Tesadüf~

187 27 44
                                    

Bölümün biraz geç gelmesinin sebebi ilham gelmedi ne yazıkki. Elimden geldiğince bölüm atmaya çalışıyorum. İyi okumalaaaaar...

Tesadüf...Benim için inanması zor bir terim. Hayatımda hiç bir zaman inanmayacağım bir kelime, neden mi? Çünkü kader dururken tesadüf diyerek geçiştirmek Tanrıya saygısılık olurdu. Bugün o bilmiş prens, Taehyung ile eşleştiysem bir nedeni olmalıydı.

**********************************

Taehyung önde ben geride yaklaşık beş dakikadır yürüyorduk. Giymem için verdikleri pantolon ve gömlek rahattı fakat çizme ayağımı birazcık sıkıyordu. Yinede prenses olduğumdan beri en rahat kıyafetim diyebilirdim. Önümdeki zibidi kılıklı herif ise ağızında bir ot ve her zamanki gibi lanet elleri cebinde aylak aylak yürüyordu. En sonunda dayanamayıp sordum " Daha ne kadar yürüyeceğiz Taehgyung?" bir anda arkasını dödüğünde afallamıştım ve ona çarpmak üzeriydim ki işaret parmağıyla alnımı geriye itene kadar.

" Taehyung derken? Prens diyecektin herhalde." elimle alnımı ovuştururken cevap verdim. " Bana saygızılık ederek aşağılayan biri olarak prens lakabını haketmiyorsunuz." yüzünü yüzüme yaklaştırdığında konuştu. " Prens demen ya da dememen umurumda bile değil ama şunu unutma Jisoo şuan gücün yok. Saray canavarlarının pençesinden kurtulmak istiyorsan bana mecbursun. Zaten senin yüzünden kaybetme olasılığım daha yüksek." omuz silktim " Bu beni ilgilendirmez. Ben kendimi korurum istediğin kadar geride başla umurumda değil canın cehenneme!" onun geçerek ilerlemeye başladığımda göleğimin yakasından beni geriye doğru çekti " Peki o zaman. Kendi başının çaresinde bakabilirsin diye düşünüyorum." gömleğimin yakasını bırakıp ağaçların içerisine doğruı ilerlerken benim yaptığım sadece sırtını izlemek olmuştu.

Odun Taehyung gerçekten beni bırakıp gitmişti. Sanırım benim cesedimi görmek onu keyiflendirecekti. Biraz ilerlediğimde düz patikayı takip etmekten başka bir seçeneğim yoktu. Elime keskin bir sopa aldığım için şanslı olmam gerekiyordu çünkü bana bakan iki canavar buraya geliyordu. Bir tanesi üzerime doğru atladığında sopayı karnına saplayarak çıkarmıştım ama diğeri bacağıma pençesini atarak pantolonumu yırtmıştı.

Sopayı sapladığım sendelerken, öbürünün beynine sapladım ve anında piksel piksel parçalandı ve yok oldu. O esnada yukarıda bir ekran belirdi ve 12 yazısı 13 oldu. Demekki Taehyung 12 canavar öldürmüştü. Ama daha önemli olansa canavarların beynine vurulduğunda ölmesiydi. Üzerime doğru gelen diğer canavar bana yaklaşamadan sopayı kafasına attığımda oda aynı şekilde yok olmuştu ve ekran ne ara 16 olduğunu anlamasamda 17 olmuştu. bu Taehyung canavarları yutuyor muydu, daha az önce 13' tü oysaki.

Yoluma devam etmek için sopayı alacakken sırtımda hissettiğim acı ile inledim ve arkamı dödüm. Beşten fazla canavarla karşılaşmayı beklemiyordum. Sırtıma saldıran canavar boğazıma yapıştığında nefes alamadığımı hissettim. Bilincim yavaş yavaş giderken ki nerdeyse gözlerim kapanmıştı, boğazımdaki pençeler yok oldu. Yukarıya doğru havalandığmda belimde hissettiğim sıkılıkla rahatlayarak kendimi kolalarına bıraktım. Son duyduğum ise " Jisoo merak etme benim...jin."

*********************************

Gözlerim yavaş yavaş aralandığında gökyüzüne bakıyordum ve hava oldukça karanlıktı. Jimin gökyüzüne bakmamı engelleyerek tepemde dikildiğinde beni dürttü. " Jisoo duyuyorsam göz kırp." Gözlerimi kırpmaya bile zorlanırken yavaşça gözlerimi kapattım ve açtım.

Jimin kafasını salladığında gözlerini benden çekti ve karşı tarafa doğru seslendi, " Leydi, Jisoo uyandı lütfen ona ağrısını kesmek için büyüyü yapın artık." Yanıma eğitimci kadın geldiğinde elleriyle bazı hareketler yaptı ve anlamadığım bazı şeyler söyleyerek elini alnıma koydu. Elini kısa bir süre sonra alnımdan çektiğinde yorgunluğum anında yok denecek kadar azalmıştı bu benim için bir mucizeydi.

Jimin yavaşça sırtımı tuttuğunda sızlayan sırtımla yaralarımın geçmediğini anladım. Yavaşça doğrulduğumda az önce uzanmış olduğum yerin toprak farkettim. Aynı zamanda soylular tam karşımdaydı. Herkes bana üzülmüş gözlerle bakarken sadece dört kişi sırıtıyordu. Taehyung, Jennie, Jungkook ve Namjoon. Taehyung ve Jennie'yi anlayabilirdim ama Jungkook ve Namjoon bu kadar gaddar mıydı gerçekten?

Jin ve Lalisa yanıma geldiğinde Jin yüzümü elleri arasına aldı " İyi misin Jisoo? Ben buradayım endişelenmene gerek yok. " Ona cavap verecekken Jimin Jin'in elini fevri bir şekilde geriye doğru itekledi. " Kardeşimi kutarman bir şeyi değiştimez Jin uzak dur!" Jin hafifçe geriye gittiğinde bu Jimin'in uyarıcı ses tonundan değildi. Belkide kavga çıksın istemiyordu. Lalisa elimi uttuğunda birbirimize tebessüm ettik ama bu tebessüm Jimin'in Taehyung'a saldırmasıyla son buldu.

Jimin yumruğunu Taehyung'a geçirdiğinde Taehyung'un sendelemesini fırsat bilerek ona doğru su hortumunu fırlatmıştı. Namjoon ve Jungkook Jimin'in önne geçerek kalkan yapmıştı. Jennie ise Taehyung'u yerden kaldırıyordu. Neden Namjoon ve Jungkook' un sırıttığını şimdi anlamıştım onlar arkadaştı. Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diye boşuna dememişler. Jin yanlarına gittiğinde Jimin'in kolunu tuttu

" Merak etme Jimin ben Taehyung'a gerekeni yapacağım." Jin'e doğru bakarken Suga'nın kahkası ile oraya döndüm Rosê'nin kolundan ayrılmış ve Jungkook'u zorla yanına çekmişti. " Jin bırakta Jimin hıncını çıkarsın. Zaten Taehyung umurunda değil." Jin Suga'ya ölümcül bakışlar atarken jimin tekar ileri atılarak Taehyung'a su bombaları gönderiyordu. Garip olan Taehyung sadece sırıtıyor ve hiç bir şey yapmıyordu.

" Alçak herif! Niye Jisoo'yu tek bırakıyorsun. Aptala bak seni cehenneme yollayacağım bugün. Senin hakkından anca Tanrı gelir." Namjoon ve Jennie Taehyung'a kalkan yapmaya çalışırken Jungkook arkadaşlarına yardım etmek için Suga'nın kolundan kurtulmaya çalışıyordu. bir anda ben ve Lalisa hariç herkes havalandığında Lord Kyu Bong olduğunu anladım. (hatırlamayanlar için eğitimcileri)

" Yeter bu kadar soytarılık. Sizi aşağı indireceğim ama biriniz yanlış bir hareket yaparsanız sizi eğitimden temelli atarım." bağırdıktan sonra herkesi yavaşça indirdiğinde Lord konuşmaya devam etti. "Ayrıca Taehyung senide kimseye kalmadan ben cezalandıracağım. Burada oyun oynamıyoruz aptal. Kızın güçleri yok. Senin aksine o ölümsüz değil." Taehyung Lorda doğru sertçe ilerledi

" Diğerleri canavar avlamak için ayrılıyorda ben mi ayrılamıyorum. Jin'de Jisoo'yu bulduğunda yalnızdı." Taehyung tükürürcesine konuştuğunda lord sertçe Taehyung'un çenesini kavradı. " Diğerlerinin gücü vardı. Ayrıca kızı bilerek bıraktın." Taehyung çenesindeki elleri iteklediğinde yanıma geldi. Lalisa engel olmaya çalışsada beni kolumdan çekerek zorla ayağa kaldırdı ve belimi sıkıca kavrayarak kendine çekti. Herkse ve bende dahil olayın şokuyla kalakalmışken Taehyung ellerini şıklattığında artık ormanda değildik. Karanlık bir oda ve sadece ikimiz.

Bölüm kısa oldu ama artık daha az yazıp daha kısa aralıklarla yayımlamaya karar verdim. Oy verirseniz sevinirim😄

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

 Devil's Face |bts⭑bp| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin