11 ~Tavşan Kılıklı Herif!~

112 15 14
                                    

Bir elim Taehyung'un elinde koridorda koşuyorduk. Depo gibi görünen az önceki sınıftan daha küçük bir odaya girmiştik. Girdikten sonra Taehyung anında kapıyı kilitledi.

"Şimdi ne yapacağız? Kaçıp durarak bir şey yapamayız."

"Beni aydınlattığın için teşekkürler Jisoo ama benim gücüm ikimize yater mi diye düşünmem gerekiyor. Malum birimizin gücü yok." bunu isyankar bir şekilde söylemesi kendimi fazlalık hissetmemi sağlamıştı.

"Şey...İstersen bensiz devam edebilirsin. Eminim Jimin birazdan benim için dönecektir." cümlemle eş olarak gözlerini devirip yanıma doğru yaklaştı.

"Bu kadar iyimser olma Jisoo. Şuan kimsenin seni kurtarmak için buraya gelebileceğini sanmıyorum, bu kişi abin bile olsa. Ayrıca sana daha beş dakika önce seni bırakmayacağıma dair söz verdiğimi hatırlıyorum." yerde olan gözlerimi gözlerine çıkardım ve konuştum.

"O zaman bana bir nesne gibi davranma! Gücüm olmayabilir ama elimden geleni yapabilirim. Belki senin kadar iyi olamam ama beceriksiz değilim. Zaten gücüm bile yok en azından beni kalkan olarak kullan." yüzündeki sertlik yerini yumuşamaya bırakmışken ellerini omuzlarıma koydu.

"Sana bunu yapmam Jisoo. Gücün olmayabilir ama içindeki potansiyel enerji hala bir yerlerde duruyor olmalı. Onu açığa çıkaramadan kaybedemezsin. Sadece zorluk çıkarma ve arkamda kal." onu başımla onayladığımda bana olan temasının yeni farkına varmış olacakki elini değmemesi gereken bir şeye değmiş gibi hızlıca çekti ve kapıya doğru yürüdü.

"Kapıyı açıp kontrol edeceğim eğer biri olursa kapıyı anında ardımdan kapat."

İtiraz etmeme zaman kalmadan kapıyı açmıştı. Uzun koridoru inceledikten sonra bana gel işareti yaptı. Sınıftan çıkmak için adım atmamla önümden siyah bir şeyin geçmesi bir oldu. Taehyung'un üstene atlayan güç emici ona saldırmaya çalışıyordu. Taehyung bir anda bana döndü.

"JİSOO İÇERİ!" olayları idrak edemediğim için bir süre hareketsiz kaldım. Fakat Taehyung'un sesi beni kendime getirdi.

"JİSOO!"

Hızlıca kapıyı kapatarak kapıya yaslandım. Sesler artmaya devam ediyordu. İçimden ağlamak geliyordu, bende yardımcı olmak istiyordum ama olmuyordu. Sesler bir anda kesildiğinde Taehyung'un da sesi yoktu.

"Taehyung...Taehyung eğer bu bir şakaysa komik değil." Kapının seslice tıklanmasıyla yerimde sıçradım. "Kapıyı aç benim." tanıdık ses kulaklarıma dolmuştu fakat bu ses Taehyung'a ait değildi. Kapıyı açtığımda omuzuyla Taehyung'a ayakta durması için destek veren Suga vardı.

"Senin burada ne işin var?" Suga benim bile alışık olduğum yandan gülüşünü attıktan sora gözleriyle yarı baygın Taehyung'u gösterdi.

"Parti olacağını söylediler bende geldim." ona karşı göz devirmekten kaçınmayarak bu rahat tavırına karşılık verdim.

"Bu halde bile nasıl kötü espriler yapabiliyorsun? Bayat esprilerini bırak ve içeri girin." Suga Taehyung'u nerdeyse sürüterek içeri soktuğunda yardımseverliği karşısında gözlerim yaşarmadan edemedim. Gözleri az önceden beri kapalı olan Taehyung'un yanına oturdum ve iyi olup olmadığını kontrol etmek için elimin tersiyle alınana dokundum.

"Merak etme, onun bir şeyi yok. Sadece güç emicilerle fazla temas kurmuş. Buda eneji dengesinde biraz azalmalara yol açmıştır." söylediklerinden sonra ayağa kalktım.

"Onu merak etmiyorum." Gözlerini kısarak yine geçiştirme hareketlerinden birini yaptı.

"Her neyse işte. Aslına bakarsan Taehyung'un burada olduğunu sadece biz ve Tanrı biliyor. Onu burada bırakmak için güzel bir zaman. Sonuçta savaşta her şey mübahtır Jisoocum." Ayağımla dizine sert bir tekme attığımda beklemediği için bir kaç saniye tökezledi.

 Devil's Face |bts⭑bp| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin