17. Bölüm - İlk öpücük!

13.6K 946 21.6K
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen,
alttaki yıldıza dokunmanız yeterli.

Hakan'ın tişörtünün önünü yumruğumun arasında sıkıştırarak onu kendime doğru çektim, kaslı göğsüne sokuldum, yakınlığını daha da çok hissetmek için yanıp tutuşuyordum. Hakan bir elini belime koyup sıktığında onun da benim gibi fazlasını istediğini anladım. Çenemdeki elini kaydırıp başımı hafifçe geriye yatırdı, öpüşünü iyice derinleştirince bir elimi kaslı omzuna bir elimi saçlarının arasına soktum, ensesindeki kısa tutamları hafifçe çektim, gür saçlarını parmaklarımın arasında hissetmek harikaydı.

Heyecanım artık dayanılmaz bir noktaya ulaşınca dudaklarımın atasından zevk dolu bir inilti çıktı ancak Hakan öpüşüyle sesimi boğdu, sıcak dudaklarının sert ve yoğun dokunuşları bana, hayal ettiğimin çok ötesinde bir haz yaşatırken hızlanan kalp atışlarım kulaklarımda yankılanmaya başladı.

Hakan'ın dudaklarının dudaklarıma her teması bedenimin her bir yanına tatlı ürpertiler yolluyor, kendimi iyice kaybetmeme neden oluyordu ancak durmaya hiç niyetimiz yoktu, ikimiz de ciğerlerimiz isyan edene kadar öpüştük, öpüştük, öpüştük...

Ta ki kapı zilinin çalıp yüksek sesli melodinin evin içinde yankılanmasına kadar... Öpüşmeye ara verdiğimizde ikimizde soluk soluğa kalmıştık.

Kapı yeniden çalınca, "Zil çalıyor," dedim dudaklarımı yavaşça yalayarak.

"Lanet olsun ki öyle," dedi Hakan boğuk bir sesle, bakışları arzudan kararmıştı.

"Duymazdan gelsek gider belki," diye gerçekleşmesini çok istediğim bir fikir attım ortaya.

"Mantıklı." Yanağımı usulca okşadıktan sonra başparmağını altdudağımın üzerinde gezdirdi.

Zil tekrar tekrar çalınca kendime mani olamayarak gülümsedim. "Sanırım zille sınanıyoruz."

Hakan'ın kara gözlerinden keyifli bir parıltı geçti, o an dudaklarında hafif bir tebessümün izlerini görür gibi oldum ama tam emin olamadım.

Zira bu kez de bir telefon sesi odada yankılanmaya başladı, Hakan'ın telefonu çalıyordu. Zilin ardından bir de telefonun gelmesi kesinlikle iyiye işaret değildi.

Uzunca iç çektim. "Sen telefonuna cevap ver, kapıya ben bakarım."

Hakan kafasını salladı, telefonuna doğru yönelirken ben de odadan çıktım, kapıya gittim.

Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında epey şaşırdım doğrusu, çünkü karşımda adeta bir moda dergisinden fırlamış gibi duran çok şık giyimli oldukça güzel bir kadın duruyordu.

Uzun boylu ve zarifti. Simsiyah düz saçları omuzlarında bitiyordu, koyu renk gözleri gür kirpiklerle çevrilmişti. Burnu küçüktü. Dolgun dudakları kırmızı rujuyla daha da dikkat çekici bir hal kazanmıştı. Üzerinde ipek bir gömlek ve siyah çizgili gri renk kalem etek vardı, ayaklarına ise neredeyse on santimlik çivi topuklu stiletto giymişti. Asil duruşunu tamamlayan tam bir iş kadını havasındaydı.

Ben onu beğeniyle süzerken onun beni hoşnutsuzlukla süzdüğünü görünce hemen konuşma gereği duydum ancak o benden önce davrandı.

"Sen de kimsin?" diye sordu kuşkuyla.

"Anne?" Hakan'ın sesini duymamla omzumun üzerinden ona kısa bir bakış atıp heyecanla tekrar kadına döndüm.

"Siz Hakan'ın annesi misiniz?"

Öğrendiğim bilgiyle kadına daha dikkatli bakınca Hakan ile aralarındaki benzerlikleri fark ettim, fiziki benzerliklerin yanında kadının yüzündeki sert ifade bile Hakan'ın çoğunlukla yüzünde gördüğümün aynısıydı.

EN ACI AŞKWhere stories live. Discover now