4. Bölüm

117K 4.1K 459
                                    

black_eyessym Bu bölümü sana ithaf ediyorum bebeğim<33 Benden sana çooook kalp<33

***

Karşımda gördüğüm manzaraya bakarken yumruklarımı sıkıyordum. Nasıl dayanılırdı ki buna?

"Yine kaçtı şerefsiz." Dedi Doğan. Benim öfke dolu gözlerime baktı. "Sakin ol Çağan." Dedi. "Yine bir delilik yapma."

"Ulan lakabı deli olan sen değil misin? Göreceğiz bakalım o şerefsizi bulunca hangimiz delilik yapacak."

Bana sıkıntılı gözlerle baktı. Onun da sakin olmak konusunda kendisine güvenmediği belliydi. Üç haftadır dağlarda operasyondaydık. Gün geçtikçe her yeri daha da kar bürümeye başlamıştı. Artık göz gözü görmeyen bir fırtınada görev yapıyorduk. Türkiye'yi bitirmeye yemin etmiş en azılı örgütlerden birinin ele başını yakalamaktı görevimiz. Bulunduğumuz ülke bize yabancıydı ama biz dağlara alışıktık.

Üstlerimiz bize bir hafta önce geri dönün demişti fakat tim olarak bunu kabul etmek istemedik. Onları ikna edip görevi sürdürdük. O şerefsizi bulmadan geri dönmek yoktu bizim kitabımızda.

*

Göz gözü görmeyen bir tipide düşmanla çatışıyorduk. Şerefsizler çok iyi bir yere konuşlanmıştı. On iki kişilik bir tim olarak yüzden fazla kişiyle karşı karşıyaydık. Çatışmanın en hararetli yerinde, belli ki hala benim gibi gördüğü korkunç manzaranın etkisinde olan Uzman Çavuş Mustafa, birden siperden çıkıp deli gibi ateş açmaya başladı. Anında onu sipere geri çektim. İkimizin de vurulmaması bir mucizeydi.

"Bu iş böyle olmaz Mustafa." Diye bağırdım. Silah sesleri yüzünden birbirimizi zar zor duyuyorduk.

"Özür dilerim Yüzbaşım." Dedi.

Tim olarak 3'e ayrılmıştık. Deli her zamanki gibi deliliğini gösteriyordu. "Öldürtecek kendini manyak." Diye mırıldandım.

"Telsizden Doğan'ın sesi duyuldu duyuldu. "Ben giriyorum içeri."

"Dur lan manyak!" Dedim. "Topu topu dokuz kişi kaldı dışarıda. Az dayan." Bunu dememle o dokuz kişinin üçünü indirmesi bir oldu.

"Altı kaldı." Dedi.

Peşinden üçünü de ben indirdim. "Şimdi üç." Dedim.

"Bir tane de benden Komutanım." Diyen Uzman Çavuş Gökhan'ın sesi duyuldu telsizden.

"İki de ben indirdiğime göre artık mağaraya girebiliriz." Dedi Üsteğmen Teoman.

"Ne hava atıyonuz lan indirdiklerinizle?! Ben hepinizden fazla indirdim sesim soluğum çıkmadı. Biraz mütevazı olun götelekler!" Bu sinirli ses Üsteğmen Kenan'dan geliyordu.

"Hey yavrum hey mütevazı demeyi de bilirmiş!" Dedi Doğan. "Ne demek biliyon mu lan mütevazı?"

"Siktir git lan deli! Mütevazı mütevazı demek işte!!!"

"Heeeee anladım." Dedi Doğan alayla.

"Tamam lan kesin! Girelim içeri artık." Dedim.

Düşman bir mağarada gizleniyordu. O Abdül denilen it içerideydi. Bundan emindim. "Önden ben gidiyorum. Peşimden gelirsiniz." Dedim. Yanımdaki üç askerim beni takip ediyordu. Siperden çıkar çıkmaz mağaranın içinden üzerimize ateş açmaya başladılar. Bizi koruyan silah arkadaşlarımızla birlikte onları emellerine ulaşamadan öldürdük.

Mağaradan girdiğimde Abdül ortalarda görünmüyordu. Korkak itin ödü kopmuş olmalı ki saklanıyordu. Mağaralar bize yabancı değildi. Onu bulmakta zorlanmadık. Zaten mağaranın içinde hepi topu beş kişi kalmışlardı. Kalan dört kişinin de Abdül'ü bizden koruyabilmesi mümkün değildi. Dışarıda onlarcasını öldürmüştük.

Abdül bizi vurmak için silah çektiği elinden akan kanlarla yerde yatıyordu.

"Bir delilik yapma." Dedim yanımdaki Mustafa'ya.

"Tamam komutanım." Dedi ama gözlerinde öldürmeye çok istekli bir bakış vardı.

Ona delilik yapma diyordum ama buraya gelmeden iki gün önce gördüğüm o manzara gözlerimin önünden silinmiyordu. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Ona delilik yapma diyordum ama ben de bu adamı öldürmek için yanıp tutuşuyordum. Mustafa ne yapacağımı merak ederek bana bakıyordu. Diğer iki askerin durumu da onunla aynıydı. SAR9 marka tabanca mı çıkarıp o şerefsize doğrulttum.

"Nasıl kıydın lan o kıza." Dedim.

"Hangi kız." Dedi karşımda titreyerek.

"Daha çocuktu lan! Hiç mi utanmadınız!!!" Diye bağırdı Mustafa. O kıza baktığında kendi kardeşinin aklına geldiğini biliyordum.

"Ben bilmiyorum kız falan." Dedi korkak it.

Kendime engel olamayarak yakasından tuttum. Silahı başına dayadım. "Ulan çocuktu daha be! Nasıl yüreğin razı oldu..." Devam edemiyordum. O kıza yaptıklarını söylemeye dilim varmıyordu.

"Yürek var mı ki bu şerefsizlerde Komutanım?" Dedi Mustafa.

İki gün önce bu şerefsizlerin sığınaklarından birini basmıştık. İçeride toplam on kişi vardı. Biri de henüz 13-14 yaşlarında bir kız çocuğuydu. Biz oraya varmadan çok kısa bir süre önce öldüğü belliydi. Karnında taşıdığı bebeğe minik bedeni dayanamamıştı belli ki. Biz gelmeden önce düşük yapmış, o sırada da ölmüştü. Her şey çok acıydı. Her şey çok üzücüydü. Hepsinden kötüsü de, bu küçücük kız çocuğunun dağlarda gezinen teröristlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için orada tutuluyor olmasıydı. Yalanları ile bu minik çocukların beyinlerini yıkıyor, daha sonra da onları dağlara sürükleyip onlarca, belki de yüzlerce erkeğin kucağına atıyorlardı. Dayanamıyordum. O tetiği çekecektim. Ama o sırada Doğan gelip silahı elimden aldı.

"Lan ben sana delilik yapma demedim mi şerefsiz?!" Dedi.

"Niye lan deliliğin tekelini üstüne mi aldın?! Dedim.

"Lan siktir git! Adamı canlı getirin dediler biliyorsun."

"Haklısın." Dedim sonunda durumu kabullenerek.

Bu adam bize canlı lazımdı. Ondan bilgileri aldıktan sonra gereken elbette yapılırdı ama asker olmak kolay değildi. Elinde silah tutarken bir kız çocuğuna bunu yapan adamları canlı bırakmak kolay değildi. Oysa ki onu öldürseydim haftalardır uğraştığımız görev boşa gidecekti.

"Dönüyor muyuz komutanım." Dedi Mustafa.

"Dönüyoruz aslanım." dedim.

"Ulan adamı resmen gerdekten aldık göreve getirdik." Dedi Kenan bana bakarak.

Sabırlı olmaya çalışarak derin bir nefes aldım. "Dayak mı istiyorsun Kenan?" Dedim.

"Cidden dönmeye en hevesli sensindir şimdi lan." Dedi Doğan.

"Ya sabır." Diye mırıldandım. En çok bu geri zekalılardan kurtulup eve döneceğim için mutluydum. Gözümün önüne bir çift koyu renk göz geldi. Siyaha yakın o gözler... O gözler ki dipsiz bir kuyu gibiydi. Bir kuyuya atılıp ölmek de mümkündü, savaştan kaçarken bir kuyuya sığınmak da...

***

Çağan?

Üç haftadır kocasını bekleyen Ahsen?

Deliler delisi Doğan?

Ağzı bozuk Kenan?

Ölen bir kızda kız kardeşini gören Mustafa?

Yayınlandığı Tarih: 11.10.2022

VATANIMSIN | Kitap OluyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin