0.8

304 20 28
                                    

Helloooo...

Oturdum bugün sabaha kadar bölüm yazdım. Bu seferki bölüm digerlerindenn uzun oldu :))

İyi okumalar.

.
.
.
.
.

Yazardan

İki yakın arkadaş hastane yolunu tutmuşlardı. Arabayı Adil sürüyordu. Çağatay, başını sağındaki pencereye yaslamış saatler önce yaşananları düşünüyordu. İlk defa Alçın ile doğru düzgün bir konuşma yapmıştı. Hayatı hakkında birşeyler öğrenmişti. Bu onu mutlu ediyordu.

Eğer Adil orada olmasaydı, Alçın'a kendi ailesi ile tanışmak ister mi diye soracaktı. Abisinden çekindiğinden falan değil, onun böyle nazik davrandığını duymasını istememesinden kıza hiçbir şey söylememişti. Askeriyede ciddi, sinirli ve saygı duyulması gereken biri olarak görülüyordu. Şakalaşması, kibar olması sanki rütbesini düşürecek gibi davranıyordu.

Adil ise kibar, centilmen, yeri gelince sert olan o İstanbul beyefendisi idi. Çağatay her ne kadar bunun aksini iddia etse de, yakın arkadaşı ile ona aynı saygıyı gösteriyorlardı.
Sonunda hastaneye varabilmişlerdi.

O sırada askeriyedekiler yemek yemek için yemekhaneye inmişlerdi. Diğer herkes yemeğini bitirip yemekhaneden ayrılmıslardı. Fakat bizimkiler oturup abuk subuk konular hakkında fazla ciddi bir şekilde konuşuyorlardı.

"Abi kuru fasulyenin üstüne pilav koyulur ya öyle güzel olmuyo!"

"Kardeşim boşuna dememişler 'pilav üstü kuru' diye. Pilavın üstüne koyacaksın fasulyeyi."

"Atma ziya! O 'kuru üstü pilav'dı." Çocuklar tartışırken kapıdaki nöbetçi askerlerden biri Alçın'ın yanına gelip,

"Bir adam seni görmeye gelmiş." Alçın şaşırmıştı. Kim olabilirdi ki? Abisi gelse haber etmezlerdi. Sarp gelmiş olabilirdi. Fakat o gelirken arardı. Merakını gidermek için masadan kalktı ve kapıya yöneldi. Bahçeye geldiğinde kim olduğunu anlamıştı.

"AKIN!" diye bağırdı. Adamın yanına giderek tane tane konuştu,
"Senin burada ne işin var?!" Karşısındaki herif, Alçın'ın belini sararak kendine çekti. Özlemini gidermek için dudaklarını, kızın alnına koydu. Timdeki çocuklar merak etmişlerdi fakat onu kendi haline bırakmışlardı.

Akın, Alçın onun kolları arasında çırpınırken, dudaklarını onun yüzünde gezdirdi. Kızın dudakları üzerinde durdu. Adamın üzerindeki içki kokusundan iğrenmişti. Alçın, Akın'ın kollarından kurtulup ona bir tokat yapıştırdı. Akın, yediği tokatla sersemledi fakat bu sefer onu daha da sıkı tutmaya başladı. O sırada bir çift araba farı Alçın'ın gözlerini aldı. Akın denen alçak herif arkasına dönüp bakmaya bile yeltenmemişti. O sadece karşısındaki güzel kızla ilgileniyordu. Gençliğindeki birkaç yılını mahvettiği o kızla...

Adil ve Çağatay arabadan hızlıca indiler ve çok sevdikleri kızın yanına koştular. Çağatay o sapığın kafasına bir yumruk atarak onu sersemletmeyi başarmıştı. Akın, bu sefer yediği darbeden fazlasıyla etkilenerek bir süre düz duramamıştı. Bundan fırsat bilen Çağatay bir yumruk daha attı adamın yüzüne. Adil, sessiz sessiz ağlayan kardeşinin belinden tuttu ve onu binaya doğu götürdü.

Genç teğmen, hoşlandığı kızı merak edip dışarıya doğru adımladığında bütün bu olayları gördü. Cenk, komutanın elinden kızı aldı ve diğerlerinin yanına, yemekhaneye götürdü. Alçın'ın halini gören gençler ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

BİNBAŞI'M Where stories live. Discover now