1.2

189 16 18
                                    

"Komutanım deme."

Şaşırmıştım. Niye?
"Niye?" Yüzümü bakmadı. Odanın açık renk parkelerini inceliyordu. Soluklandı, gözlerini pek göremesem de oralarda bir yerlerde, bir hüzün hissetmiştim.

"Artık komutanım deme."

"Neden?"

"Değilim çünkü. Komutanının falan değilim artık. Gidiyorum. Başka bir eğitmen gelecek başınıza."

"Tam olarak... her şeyi anlatabilir misiniz?"

"Aşık oldum, Alçın. Birine çok fena tutuldum ve kaçıyorum. Her zaman böyle oldu. Aşık olmaktan kaçtım. Fakat ikinci kez bu duyguya yakalanmadan edemedim."

"Neden kaçıyorsunuz ki efendim? Belki de o, her kimse. İkinizin güzel bir hayatı olamaz mı?" dedim 'kim'i bastıra bastıra. Çünkü onun sevdiği kadını çok merak etmiştim.

"Dürüst olayım mı?" Karnıma bir ağrı girdi. O kadının kim olduğunu söylemesini istemiyordum. Fakat merakım bu savaşta yenik düştü.

"Lütfen." Ağzını araladı. Fakat hiçbir şey söylemedi. Meraklı gözlerime bir kez baktı ve kendi gözlerini kaçırdı. Tekrar her ayrıntısını ezberlediği parkeye bakarak,

"Sen kaybolduğunda nasıl delirdim biliyor musun? Senin saçının teline zarar gelecek diye ödüm kopuyordu. Hiç birşeyden korkmazken, bir an düşündüm. Sana zarar gelirse ne yapacaktım ben? Bundan korkuyordum. Uzun zaman sonra ilk defa birşeylerden korktuğumu fark ettim." Şaşırmıştım. Benden mi hoşlanıyordu? Neden? Düzgün bir diyaloğumuz bile yokken şimdi benden hoşlandığını mı söylüyordu?

"Siz... Ciddi misiniz?"

"Evet. Düşündüğün gibi. Beni suçlama." duraksadı, "Benim bir suçum yok çünkü. Sen beni kendine aşık ettin."

Ağzıma açık kalmıştı. Bu olayda benim mi kusurum olduğunu düşünüyordu? Üzerine atlayıp tokat atmamak için kendimi zor tuttum.
"Peki" diyebildim sadece.

•🍁•

Konuşmamızın ardından üç saat geçmişti. O saatlerde ikimizde oturup düşünmüştük. Onun ne düşündüğünü bilmiyordum ama tahmin edebiliyordum. Çoktan gece yarısı olmuştu. Benim de, binbaşının da uykusu yoktu. En azından öyle düşünüyordum.

Bir anda ayağa kalktı. Çoktan bitirdiğim kitabımdan kafamı kaldırdım. Ne yaprığına baktım. Etraftaki kendine ait olan eşyalarını topluyordu. En son ceketini aldı,
"Birazdan abin gelecek. Merak etme."

"Gi-gidiyor musunuz?"
Eli, alnını bulmuştu. Masaj yapar gibi alnına bastırdı.

"Evet. Görüşmemek üzere." Ağlamak üzereydim. Belli etmemem gerekiyordu. Her an ayaklarına kapanıp 'gitme' diye bağırıp, ağlamak istedim. Olmazdı, olamazdı. Hem onun gözünde küçük düşerdim hem de yalvarsam bile kararından vazgeçmeyecek bir yapısı vardı.

Gözlerimdeki yaşlar, gözlerimi doldurup yanaklarıma taşarken,
"Görüsmemek üz-" diyebildim sadece. Beni dinlemeden çıkıp gitmişti.

Ben az önce bu kişinin mı ayaklarına kapanmak istedim? Bırak ayaklarına kapanmayı, şu hareketinden sonra yüzüne bile bakmazdım. Nasıl ilk önce benden hoşlandığını söyleyip sonra yüzüme kapı kapatırdı ki?

Birinden hoşlanan insan, o kişiye değer verir. Değer verirse hoş ve nazik davranmaz mı ya? Sakin olmak için çabalarken kapının açılması ile birlikte yüreğim sanki yerinden çıkmış gibiydi. Geri mi geldi? Beni 'görüşmemek üzere' olduğumuza inandırdıktan sonra geldi mi?

"Abi!" Gözlerimdeki yaşlar tekar tekrar yanaklarıma inerken bağırmıştım. Yanıma koştu.

"Abim! Ne oldu?"

Ağzımdan ne çıktığını bilmeden bağırmaya başladım.
"Abi... Gitti, o gitti!"

"Biliyorum. Sakin ol abiciğim. Biliyorum gitti. Ağlama lütfen."
Bu sefer hüngür hüngür ağlamaya başladım. Saçımı okşamaya başladı. Oturduğum yatakta yanıma gelmesi için doğruldum. Dilediğim gibi, dibime oturdu ve onun omzuna yaslandım.
"Biliyor muydun?"

"Evet."

"Neden bana son dakika söyledi?"

"Ben... Bilmiyorum Alçın. Bildiğim şey şu ki, Çağatay aşık olmaktan korkuyor. Herkese ilişki ve rütbenin ters orantılı olduğunu söylüyor. Biri azalırken diğeri artarmış."

"Ne alaka ki?"

"Değil mi?" Kafamı aşağı yukarı saklarken bilincim yavaş yavaş kapandı.

.
.
.
.
.

Hellüüü!

Yeni bölüm geldi ayolll
Neyse, kaçıyorum ben. Gelecek bölüm hakkında güzel şeyler düşündüğüm doğrudur.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın...💗

BİNBAŞI'M Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang