30: Ilk tanışma

17 4 7
                                    

Ruh boncuğunu tekrar tekrar ovup duruyordu ve o tanıdık kulübenin çevresine ilerledikçe akli nostaljilerle dolup taşıyordu. Kapıyı açtığında sonunda, aklına bir süre önceki kötü durumu gelmişti. İşte intikam sonrası çöküşte olduğu o eon günlerde başlıyordu olay. Kimliği belirsiz bir kişi gelip onu ıllizyon kristaline göndermişti.

Şimdi, bunun gerçek olmadığını keşfedip en sonunda illüzyon yok olmuş parçalara ayrılmıştı.

Geri döndüğünden beri, o geçmişi gördüğünden beri onu arıyor. Sonunda, 5 yıldan fazla süren çabaları karşılık bulmuştu.

Normalde hiç durmadan diğer parçaları aramaya çıkması gerekirdi lakin ilk yaptığı hatadan ders aldı. Eğer ilk başta kafasına göre bir yerlere bakmaktan çok bir durup düşündeydi o birkaç yılı da kaybetmezdi.

Yerde yığılı şişeleri geçti ve uzun bacaklar sonunda eski kalmış bir kanepeye doğru ilerledi.

Bedeni yığılıp gevşeerken sonunda koluyla gözlerini kapattı.

Çok yorgundu. Elindeki şu tek ipucu. Onu bulana kadar bir an bile durup dinlenmemişti.

Çünkü tahmindi bu ve bir parçası bunun olasılıksız olduğu düşüncesiyle kendi kendini yiyip bitiriyordu.

En sonunda.

Ondan bir parça ruhu bulduğunda rahatlayabilir ancak.

Yavaşça yorgunluk üzerine çöktürdü.

Öyle ki, her gece ortaya çıkan kabus bile bu gece bir başka rüyayla değişti...

***

"Ne çöp parçası ama" bir zamanlar sıkça duyduğu birkaç cümleden sadece birisi.

Sokakların çocuğu. Dilenciler olarak bilinen bir grup çocuklardan sadece birisiydi. Daha çocukken itilip kalkılması nedeniyledir, o zamanlar anlamasa bile biraz büyüdükçe kavramaya başladı ve en sonunda her gün aç geçen, boşça yoldan geçip giden güler yüzlü kişileri izlerken suskun suskun oturdu.

Tekrar tekrar kabadayılar tarafından zorbalığa uğramak, tekrar tekrar canının yakılması, yalnızlık. En sonunda kaçırıldı ve bir geneleve satıldı.

Ölesiye korkaktı ve toplum tarafından pısırık yetiştirildi. Lâkin o gece götürüldüğü genelevde yan odadan gelen hararetli hırıltılı sesler, boğuk çığlıklar, ağlayan ve yalvaran seslerle hiç yaşamadığı korkuyu hissetti. Zevk değil sadece acı iniltiler. Kan kokusuna karışmış garip o iğrenç koku. Bundan nefret etti, bundan tiksindi, bundan ölesiye iğrendi. Lâkin şimdilik sadece getir götür işlerinde ve temizlikçi olarak kullanılmak, karnının doyması ve ona hiçbir şey olmaması nedeniyle buradan ayrılmayı seçmedi. Zaten seçezmezdi de. Sadece kaçabilir.

Birkaç yıl içinde pek çok şey gördü. Burası tüm yeraltı suçların ana merkezine dönmüştü resmen. Her türlü illegal işler pek rahatlıkla rastlanırdı. Toplum normlarının çok çok ötesinde bir yerdi. Kısaca her b.k dönüyordu.

İlk başta garipsediği her şey...

Bazen kafa döndüren duman kokuları tüterdi. Aşırı parfüm geniz yakabilirdi. Bir defasında tanık olduğu iki erkeğin bir odaya girişi bile.. Hayır daha da garipleri var. Burada tek fahişeler kadın değildi ve erkekler de en az kadınlar kadar tutuluyordu. Sadece birkaç yıl içinde. Sıra ona gelene kadar her şey idare ediyordu. En sonunda içeceğine afrodizyak katıldı ve çelimsiz vücuduna ve yıllardır süregelen çekingen mizacına bakarak onu bağlamadan, yatağa yatırıldı. Bedeni yanıyordu. Garip hissetti ama bunun ne olduğunu bilmeyecek kadar da cahil değildi.

Ve o daha 10 yaşında! Ama bulunduğu şartlar ve ortam erken olgunlaşmasına sebep olmuştu. Bu şekilde. Yataktan fırladı, rahatsızlığa dayandı ve titrek bacaklarla gizlice kaçtı!

Tüm hızıyla.

Bunun ilacının olmadığını biliyor. Olsa bile alacak parası yok. Utandı. Çok utandı. Bedeni yanıyordu ve kaşıntı onu ilk defa sinirle titretti. Her şeye lanet etmek istedi! Bu şekilde aşağılanacağına ölürdü daha iyi!

Bir dağın tepesi, yol yapıldığı için çıkmak uzun sürmedi.

Soğuk rüzgar eserek uyuşukluk getirdi.

En sonunda tepedeydi ve tereddütle o sonsuz uçuruma doğru baktı. Adım atarken bacakları titremeye başlamıştı.

İlacın vücudunda daha da hararetle hissedilmesiyle dudaklarını sertçe ısırdı ayık kalmak adına. En sonunda! Yumruklarını sıktı ve atladı!

Çok düşmedi, beli sertçe, kalınca bir dala çarpınca inleyerek refleksen tutuldu. Kıyafetleri gerilip beli açıldı ve dallar sertçe çizerek yaraladı. O an yutkundu, başı dala ağırlık vererek aşağı doğru sarkıyordu. Bir anda tüm vücudu buz kesildi ve o ilaç bile etkisini yitirmiş gibi geride sadece karıncalanma bıraktı. Dal eğildikçe yüreği boğazına geldi. İlacın yarattığı duygusal dengesizlik son bulunca geride sadece soğuk ölüm korkusu kaldı. Titredi ve bağırdı.

"Yardım edin! Kimse yok mu!"

Dakikalarca bağırdı ve her ses ötekinden daha kısık çıktı. En sonunda umutsuzluğa kapılıp daldan çatırtı sesleri duyulduğunda elleri çizilip kıpkırmızı olduğunda düşündü, bu son.

Gözünü sertçe yumdu ve kuru boğazıyla yutkundu. Bir an dal koptuğunda bittiğini biliyordu ama ensesinden tutuldu. Tutunduğu dal sertçe düşmeye devam edip kayboluşunu izlerken boşça baktı. Bir kedi yavrusu gibi birkaç saniye içinde ensesinden tutulduğunu fark ederek çırpındı ama cesaret edemeyerek hemen onu tutan kola sarıldı!

Yavaşça geri çekildi.

Yere bırakıldı.

O anda adamın onu tek koluyla taşıdığını ve ne kadar güçlü olduğunu bile fark edemeyecek olması üzücü. Şuan sadece önüne boş boş baktı ve zihni çalışmayı durdurmuş gibi boşalmıştı.

"Bu dönemlerde de çocuklar çok garip, koala olmaya özeneni de ilk defa görüyorum. Galiba gerçekten tarih öncesi bir adama döndüm iyice..bulunduğum çağı kavrayamıyorum..." Sadece kendisinin duyabileceği şekilde kısık sesle mırıldanıp önündeki zayıf oğlana baktı. İç çekti, ardını döndü ve gidecekken birden ayaklarında bir ağırlık hissederek tökezledi.

Çocuk ayağına tutkal gibi yapışmıştı.

Heijin:...

"Bıraksana çocuğum"

Çocuk başını salladı. Gidecek hiçbir yeri yoktu ve ilk bulduğu hayat kurtaran ipe sıkıca tutunacak asla bırakmayacaktı. Çünkü bırakırsa...

Ne kadar ürkek olursa olsun. Bugün ilk defa insiyatif aldığı andı.

Zorunlu ısrarı sonucunda adam sonunda pes edebilirdi.

"Pekala, söyle ne istiyorsun ?"

O an başını kaldırdı ve onu kurtaran kişinin görünüşünü görme fırsatı yakaladı. Afalladı. O...gerçekten... paspal...

Dağınık ki, kızıl saçlar dağınıktı ve rüzgarda hareket ederek alevleri andırıyordu. Sanki canlı alevler gibiydi. O gözler karmaşanın ortasında kalan bir çift hazine gibidir, ilgi çekici.

"Beni, götür" zorla konuştu. Boğazı boğuk ve kuruydu.

Adam sonunda iç çekip kabul edebilir. Bütün gün bu dağın tepesinde soğuk rüzgarda hava almayı cidden istemiyordu.

Adamın onay verdiğini görünce.

Çocuk rahatladı.

Bedeni gevşedi ve aşırı yükün verdiği bitkinlikle sonunda bilincini yitirdi.

-Devam Edecek-

Obsession;i love you 💎 (ara verildi)Where stories live. Discover now