34: Ilk Kurgu: Yıkım

10 4 1
                                    

Xan anlaşma yaptıktan sonra ipek böceği gibi kozaya büründü. Saf beyaz ipek parıldıyordu. Tatlı yumuşak bir koku yaydı ve inci tanesi gibi parıldadı.

Bu ender güzelliğe nazaran o, elindeki çatlak boncuktan gözünü alamayan Gui Jian'dır. Dudakları kıpırdadı ve kiprikleri titredi.

Geçmiş anısı aklında canlanır gibiydi.

Ustası, aslında onunla gerçekten gönülden ilgilenmiş birisi değildi. Çok sorumsuz, başına buyruk ve çocuk yetiştirmekte zerre bilgisi olmayan biriydi.

Puslu havada o solgun gecede, kışın en soğuk anıydı. Hastalığa yakalandı ve yataktan kalkamadı. Ustasıyla tanışalı henüz 1 yıl olmamıştı.

Ilık bir el alnına dokundu. "Bu sıcaklıkta mangal bile yaparım" kaslarını çattı. Mırıldandı. "Beni bekle!"

Hızla odadan çıktı. Ateş düşürücü birkaç ilaçla geri döndü. Yavaşça besledi. Yorgun ve baygın olmasına rağmen, her zamanki kaba ve gevşek ustasının ona olan hassasiyetini hissetti.

En sonunda yemek yemesi gerektiğini düşünerek ustası mutfağa gitmişti. Ama... oh o gerçekten bu alanda yetenekli değil hatta lanetli gibiydi. Görünüşte sorun yoktu. Tadında da, lakin yediğin sürece seni zehirleyebilecek en berbat oluşumun birleşimi gibiydi! Güzel kokulu ve mükemmel görünüşlü, tatsız o yiyecek. Kesinlkle kara büyücünün hakkını veren iz bırakmayan zehir aracına dönüşürdü elindeki her şey! Bu şekilde. O gece daha da kötüye gitti.

O anda eli ayağına dolaşmış ve telaşla kucağına almıştı. Hastanenin yolunu tutarken o kokusu burnunda oyaladı. Baharatlı bir koku. Sahibi gibi vahşiydi. Amber kokusu zihnini ele geçiren bir uyuşukluk gibiydi. İstemsizce parmaklarını uzattı ve kollarını tuttu. Vücuduna geçen sıcaklığı açgözlülükle ovuşturdu, gözlerinde fark edemediği çılgın dalgalarla dudaklarını yalamıştı...

Düşündüğü şeyi fark ederek irkildi.

Avucunu sıkmadan edemedi. Alay etti. Boğuk kahkaha taştı dudaklarından. Bu nasıl olur ? Çoktan ona verilen sahte hislerden arındırılmasına rağmen hala bir parça saçmalık kalmış gibiydi. Bu şekilde nasıl ustasının yüzüne bakabilir ?

Ayata kalktı. O kadar çok zamanı yok. Aramaya geri koyulmalı.

Bu şekilde Xan'ı da, Amanda'yı da görmezden gelerek kapıya ilerledi.

Amanda sessizce tüm ruh haline tanık olarak suskundu. Tereddüt etti ama sonunda konuşmadı.

Belki de sevgisini inkar etmesi herkes için daha iyiydi. Şuanki aklı başında haliyle her şeyi parçalayabilirdi, aklından eser kalmayacak derecede çıldırırsa bu işin nereye varacağını bilmese de artık kurgu olmayan bu evrende trajediye evrileceğini tahmin etmek zor değildi.

Gui Jian.

Bir zamanlar kaleminden çıkmış en rezil karakterdir. Bu onun isyan döneminde yazdığı bir kurguydu. İlk kurgusuydu, bu nedenle mantık hatalarını ya da diğer her şeyiyle kanlı bir dram, trajedi bolca saçmalık içeriyordu.

Sırtı soğuk terden ıslandı.

"Gui...Jian..." dudaklarından pişmanlıkla fısıldadı.

Bu, herşeyin ana karakterin etrafında döndüğü saf tatlı bir metin değil. Tam aksine, herkesin ona düşman olduğu mantıksız bir kurguydu. Her gelen acı ve zorlu yor onu büyütür edasıyla, nasıl adım adım en tepeye ve en zirveye ulaştığının hikayesi. Ama tek başına. O saf dostluklar yok sadece yıkıcı, ezici olan saf gücü vardı.

Bu, yıkımın hikayesiydi. Amoli'nin, o büyük kıtanın yıkımının başlangıcı.

İlk kurgusundan sonra böyle köklü bir krallığın nasıl kurulduğunu yazmak istedi ve sonuç olarak ortaya Heijin'in yaşadığı, geçmiş dönem kurgusu ortaya çıktı.

Her şeyden öte, kendisini gelişmemiş bir yazar olarak görse bile aslında kendi kitlesine sahip olan ve her daim destek olan okuyucularına sahipti. Ünlüydü de. Yazar mecrasında adı geçerdi. Bu nedenle, Heijin'in onu bulup hedef alması zor değildi.

Evet, o kendini ve eski düşünce biçimini küçümsese de, aslında bu gerçekten köklü, aşama asama planlanmış bir kurguydu. Aşama aşama örülen örümcek ağı, veyahutta yıkımı adım adım zorlamak. Başka çıkar yol bırakmadan. En sonunda erkek kahraman ona tek iyi davranan ustasını da kaybettiğinde asıl kurgu başlıyordu.

Evet, başlıyordu.

Bundan sonrası kanlı bir intikam, bolca umutsuz anlar ve sonunda duygusal istikrarsızlıkla aklın mantığın yitirilmesiyle evrilen büyük bir şeytandı. Aptalca zarar verme değil. Daha kötüsü...

Amanda bir anda bir ilizyon görmüş gibi sendeleyerek geri adım attı. Cilveli dudaklarından taşan kırmızı kanla dirilmiş o yeşil sisli gözler, uzun siyah saçlarında çiçek açan dikenli sarmaşıklarla...

Erkeksi mizacı gün geçtikçe zayıfladı ve zayıfladı. Bir kuru kemik kalıncaya kadar. Buna rağmen güzelliğini yitirmedi. O zayıf bedeninde, çılgın ve histerik ruhunda yatan titremeyle ilerledi. Karanlığa. Vücudu battı ve aydınlığın zerre ışık bırakmayacak yerine kadar. Parmakları inceydi, kaldırdı, dudaklarını okşadığında taşan kırmızı kan silindi, durmaksızın kanayan kalbinden gelen kan durmadı taştı. Dudaklarından döküldü cömertçe. İnce beyaz boyundan indi ve süzüldü yere naifçe.

İnce vücut bir gencin ışıltısını değil, yaşlının ölüm havasını taşıyordu. Dudaklarını kıvırmıştı. Kiprikleri titredi ve yüzüne gölge düşürdü.

Hasta güzellik!

İşte bu o!

Titreyerek sendeledi Amanda. Gözünü kırptığında solup giden sırt ile o kişinin parçası da kayboldu.

Ahlaksız ve cilveli. Cehennemde açan bir çiçek gibi narin ve tehlikeli. Kanla beslenir ve o soluk zehrini geri kana akıtır. O karşı konulamaz bir tuzak gibiydi. Birisi ona dokunduğu sürece yok olacaktı, dokunmamak ise bu çekicilikte mümkün değildi...

Yumruklarını sıktı. Başını yavaşça indirdi. Küçük kalem simgesi elindeyken avuçları titredi. Gözleri karardı ve kendi kendini zayıf sesle yatıştırdı. "Kefaret... elbette ödenecek... lakin..."

"Gui Jian umarım buna gerek kalmaz" derince soluk verdi.

Soluk dudaklar titrekçe bastırıldı.

-Devam Edecek-

Obsession;i love you 💎 (ara verildi)Where stories live. Discover now