37: Diriliş ve pişmanlık

12 4 14
                                    

Heijin bir zamanlar bacak boyuna ulaşan, küçük civciv gibi şakıyıp peşinden ayrılmayan o çocuğun şimdiki yetişkin versiyonu hakkında suskundu.

Onun ölümü, Gui Jian'ın ergenliğinin yeni zamanlarına denk geliyordu. Muhtemelen 14 yaşlarında olmalıydı.

Ve şimdi o, bu şekilde karşısına çıkınca hissettiği tek şey... ölümüne suskunluktu. Sanki uslu ve zeki çocuğu birden punkçı olmuştu. Asileşmişti ya da her neyse.

İleri doğru bir adım atmadan edemedi, o anda sanki varlığını hissetmiş gibi adam yaslandigi adamın boynundan başını kaldırmış ve keskin irisini ona çevirmişti. Sanki onu tanımamış ya da görmemiş gibi tepki vermedi bir süre.

Ardından ellerini kaldırdı, o soluk elin uzun siyah tırnakları yavaşça onu işaret ederken titriyordu hafifçe.

"Usta ?" Boğuk sesi yıllarca şu içmemiş gibiydi.

Birden yanlısı bir şey yaparken yakalanmış bir çocuk gibi tutunduğu bedeni bıraktı hızla. Basını kaldırdı. "Usta?"

Yasaklı sanatı kullanıp vücudunu diriltmiş olabilir ama ruhsuz boş bir kabuktur ancak.

Heijin ona cevap vermedi. Yavaşça gözlerini diriltilmiş kendi bedenine çevirdi. O beyaz boynunda pek çok çiçek açmış gibi pembe izle mevcuttu. Isırık ve şehvetten geriye kalanlar...

Gui Jian fark ederek gözbebekleri küçüldü, titredi ve "Usta açıklamamı dinle-" dedi. Korkuyla solgunlaşınca canlılık kalan son nefesini de kaybedecekmiş gibi titriyordu.

"Jian, soruma cevap ver"

"Yasaklı sanatı kullandın"Çocuk titredi ve sonunda başını eğdi Gözleri öfkeyle dolarken Heijin nefes vermek için önce sakinleşmek adına derin nefes verdi. " Bu beden..."

Bu onun bedeniydi. Ve boynundan köprücük kemiğine uzanan izlerle...

Gözleri karardı ve ses tonundaki duygular duyulmayarak "Yaptın mı?" Sesindeki bastırılmış öfke, cevap vermesine bile gerek yoktu onu orada parçalayacakmış gibi!

Jian başını daha da eğdi.

Gıcırdayan dişlerinin arasından sordu. " O çay... O zamandan beri mi?"

Suskunluk onu derinden sarsıyordu.

Heijin sonunda alayla gülmek istedi. O çaydan sonra hep bir şeyler ters gitti. Alışılmadık derecede öğrencisine karşı itaatsiz düşüncelere sahip olacaktı! Bunu kabullenemezdi zira bu ona gerçekten yakışan bir şey değildi. Heijin dürüst bir adam sıfatı taşımayabilri lakin kendi değer ve doğruluk duygusu vardı. Sınırını da aşmazdı. Ama bu açıkça!!

Kendini parçalayama kadar yuttu.

Ama herşey aslında!!!

Heijin alayla gülümseyen dudaklarını bastırdı, sonunda o yüzünde gerçekten hiçbir ifade kalmayana kadar, önündeki bedenden daha soğuk ve ifadesiz bir hale büründü. Bu anda Gui Jian titredi. "Usta" sesi yalvarırcasına kısık ve boğuktu. "Usta" telaşlı ve korkuluydu "Beni dinle- hayır açıklama-"

"Jian!" Sesi kısık olsa dahi kalbini sarsarak yerinde donmasına sebep oldu. "Bie dönkendine bak! Ne bu hal!"

Gui Jian başını yavaşça eğdi ve neredeyse tanınmaz hale gelmiş silületini o siyah mürekkep sıvısında belli belirsiz seçebildi. Sıvı obsidyene benzeyen göl Heijin'i buraya çeken şeydi.

Gui Jian sessiz kaldı.

Heijin yavaşça döndü ve orayı terk etmek adına adım attı.

"Hayır, usta! Gidemezsin!" Telaşla elini tutmak istedi ama biçimsiz ruhundan eli geçip gitti. "Usta beni bırakma, lütfen, usta!"

Heijin nefes alamadı ya da veremedi sadece göğsünde büyük bir kaya oturmuş gibiydi.

O çılgın görünüm.

Bundan o mu sorumludur ? Nasıl bu hale gelebilir...

O gerçekten delirmişti.

Heijin dalgınca ilerledi, kulaklarındaki yalvarma son bulana kadar. Bir an tereddütün ardından duraksadı, başını yavaşça çevirdi. O beden yere çökmüştü. Basını kaldırdı, bitkinlik, yorgunluk ve isteksizlikle ona bakıyordu. Loş yeşile hapsolduğunu hissetti ve nefes bile alamadı. Sadece kendine kitlenen o kin dolu gözlerle sabitce durabildi.
"Sen..."

"Acımasızsın, gerçekten acımasızsın!"

Ağlamak istedi ama ağlaamıyordu zira gözyuvarları bomboş ve simsiyahtı. Sadece yeşil bir sis yoğunluğu mevcuttu.

Basını eğdi ve ruhu dağılırken çılgınca, hırıltılı bir sesle fısıldadı "Keşke daha önce hiç tanışmasaydık"

Keşke beni kurtarmasaydın usta. O an bana umut verdin, şimdiyse acımasızca söke söke çıkarıyorsun o yeşermiş umudu göğsümden. Bu halde ben nasıl yaşarım?

Keşke sadece o gece, seninle tanışmak yerine ölümü tadsaydım. Belki bu kadar canım yanmazdı...

Heijin durmasını söylemek istedi, lakin bir anda o beden hiçliğe karışlarak alevler arasında kül olup uçup gitmişti.

***

İrkildi! Ve kendine gelip hızla kalktığında bedenini hissetti. Hızla soluklandı. Aklı durmuş gibiydi ve tepki veremiyordu. O an çevresini dahi idrak edemedi bir süre.

Yatıştığında başını kaldırdı ve biraz önce ona travmaya sebep olacak o sahnenin genç çocuğunu karşısında bularak durgunlaştı.

"Usta" o gözler gülümsemeyle kırıldığında saf zümrüdü andırıyordu. Gelecekteki zehirli loş gazın aksine. Saf ve tertemizdi.

İrkildi.

Basını eğdi ve kendine geçiremediği o gerçeği kabul etti.

Bu çocuğu bu hale o getirdi...

Dudakları bastirilmaktan solmuştu ve ancak o an tepki vermeyince Gui Jian telaşa kapılarak ona tekrar seslenmişti.

"Iyiyim" boğuk sesi, boğazını çatallandıydı ve başka tepki vermeden ardına yaslandı.

Nasıl dirildiğini düşünecek durumda bile değildi. Sadece çocuğun son sözleri tekrar tekrar zihninde yankılanıp durmaktaydı...

-Devam Edecek-

Obsession;i love you 💎 (ara verildi)Where stories live. Discover now