27

9.5K 1.1K 1.7K
                                    

Vize haftası sıkıştırdı beni.

Yorum alayım da motivasyon gelsin değil mi??? özleştik

İyi okumalar♡

...

Korktuğu başına gelmiş olan Taehyung, duyduğu birkaç kelimeye -yine de etkileri güçlü birkaç kelime- karşı hiçbir şey demeden öylece durmuş ve bakmıştı Albay'ın gözlerine. Göz bebekleri zaman zaman da yüz hatlarına kaymıyor değildi, neden ona hiç gelmeyecekmiş gibi ezberlercesine baktığını anlaması da zor gelmiyordu artık. Her durumda kendiliğinden parıl parıl olan gözlerine, çatık kalın kaşlarına, ince dudaklarına, belirgin çene hattına ve yüzünün çeşitli yerlerine dağılıp güzelliğine güzellik katan benlerine baktı sıra sıra. Neden onları öpemiyorum ki diye sordu kendine, içinde hüngür hüngür ağlıyorken.

Ağlıyordu çünkü onu bir gün bile görmeyince modu düşerken şimdi çıkmış göreve gideceğinden, bunun da uzun sürecebileceğinden bahsediyordu.
Geride ne bırakacağının farkında mıydı sahi? Belki ona olan aşkını görememişti ya da görmek istememişti ama bu, gerçeği değiştirmeyecekti ne yazık ki. Günleri bomboş geçecekti, acaba Albay revire gelir mi diye düşünemeyecekti, çıkışta denk düşer miyiz, beni evine çağırır mı diye de karnında kelebek etkisi bırakan ihtimaller oluşturamayacaktı aklında. Bu sabah içinde günlüğünün de yandığı odun ateşinde pişen yemekten bile ikram edemeyecekti, halbuki tüm kalbiyle inanmıştı o yok oluşun ikisine de  bir başlangıç olacağına.

Albaya karşı beslediği bu hislerin ne zaman böylesine büyüdüğünü fark edememişti Taehyung. Bir tarafı, en azından gitmeden önce haber verdiğine sevinirken diğer tarafı ise onsuz geçecek olan birkaç günde normal hayatını nasıl devam ettireceğini düşünüyordu. Hareketleri gerçekten de abartı değildi, Albay'ın varlığına o kadar alışmıştı ki bunu küçük çocukların okula ilk başladıkları zaman ebeveynlerinden ayrı kalışına benzetiyordu. Geri gelecekleri kesindi belki ama kesin olan diğer şey de bunun kısa sürmeyeceği ve sürekli akıllarının onlarda kalacağıydı, işte Taehyung da tamamen bu hislerin aynısına sahipti. Albay'ı bırakmak istemiyordu, nasıl bir görev yerine giderse gitsin onu takip etmek istiyordu. Yanı başında olmak...

"Nasıl yani?...N-Nereye gidiyorsunuz?"

"Nereye gittiğime dair bir bilgi vermem yasak, gideceğim ve döneceğim gün de bunlara dahil."

"Ama...ama Doktor neden gelmiyor ki? Gelmesi gerekmiyor mu? Orada yaralanabilirsiniz sonuçta, başınıza bir iş açılabilir. Sağlıkçı olmadan nasıl hayatta kalacaksınız?"

"Zaten bir doktor geliyor yanımıza, endişelenme hepimiz iyi olacağız."

"Ne demek bir doktor geliyor? N-Neden ben değilim o kişi?"

Albay en son, oturduğu yerden kalkıp panik içerisinde olan doktorun tam karşısına dikildi ve sakin bir ses tonunda konuşmaya başladı. O nasılsa kendisi tam tersi olmalıydı çünkü ikisinin de aksi davrandığı zamanlara dönmeye hiç de niyetli değildi. Üstelik, Doktoru böyle kötü bir ruh halinde görmeyi sevmemişti. Orgeneralin yeğeni Kang Woobin'i ilk gördükleri an, sarhoşken ağlaması, davetli oldukları yemekteki gergin halleri ve şimdiki gibi yüz ifadelerini onda görmeyi sevmiyordu. Genel olarak yaptığı yemeğin beğenildiğini duyduğundaki, eve beraber giderkenki ve ona destek çıktığındaki gibi ifadeler hoşuna gidiyordu.

Ve tabii bir de ondan aldığı küçük öpücükler sonrasında oluşan utangaç yüzü...

"Bu tür görevler için sorumlu başka bir doktor var."

near here |taekook✔️Where stories live. Discover now