- aşkım için kimseye hesap vermem.

114 27 56
                                    

han jisung

"sonra da bir daha yazmadım zaten," dedi sigarasının küllerini küllüğe dökerken. kafamı anlayışla salladım dediğine.

bizim evin balkonunda oturuyoruz yine, ılık bir rüzgar var ama yine de üstüme kırmızı battaniyemi aldım. minho aldırttı.

kendi evinde sigara içemediğinden bize geldi. biraz içip gideceğim, dedi ama yaklaşık üç saattir balkondayız. "şey," dedim utana sıkıla.

"lucas bir şey dedi mi sana?"

"yok," dedi bana dönerken. "niye?"

"sürekli engel oluyormuşum gibi hissettim," dedim gözlerimi kaçırarak. "amacım o değil, lucas da bilsin. kötü en yakın arkadaşın olarak bilmesin diye dedim.."

kafasını salladı sanki yeni anlamış gibi. "sen o yüzden lucas'la gitmemi istedin değil mi?"

cevabım farklıydı ama onayladım bu sorusunu. kaşlarını çattı gözlerime bakıp. "jisung lucas birkaç aya hayatımda olmayacak bir insan. lucas yüzünden seni ihmal edeceğimi düşünüyorsan, yanılıyorsun. en yakın arkadaşımsın sen benim."

"hmhm," dedim son cümleyi duymazdan gelerek. "olsun, yine de ilk flörtün falan sayılır, aranızı bozmak istemem."

"bazı şeyleri fazla düşünüyorsun, bırak şunu." dedi sigarayı söndürüp.

"hm?"

"diyorum ki, lucas senin sıkıntı olduğunu düşünüyorsa, hayatımdan siktir olup gidebilir. her zaman hayatımda sen olacaksın. diğerleri sikimde değil."

bir şey diyemedim buna, ne diyeceğimi bilemedim. başımı eğdim ve battaniyeye daha çok sarıldım sadece.

"acıyor mu hâlâ yaraların?" dedi bir şey demediğimi görünce. sesi eskisine göre sakinleşmişti, kırılmıştı belki de tepki vermediğime. buna bir şey diyemedim. ne yaralarım izin verdi, ne de duygularım.

"hmhm, eskisi kadar değil ama evet."

"o kadar mı kötü ya? chan daha kötü duruyordu." dedi kahvesinden bir yudum alıp iyice yayılırken. "maçtayken gergindim biraz, ama o da beni fena dövdü yani."

"han," dedi tekrar gözlerime bakarken. "aileni sal, tamam mı? barışırlar, tekrar küserler. klasik bunlar. sen sadece kendine dikkat et."

yaklaşıp saçlarımı düzeltti. kahve kokusu ve onun dokunuşları birleşince, gözlerimi kapatıp kendimi ana bırakmamak için zor durdum. alnımdaki saçları geriye çekerken, yüzümdeki yara bantlarını da kontrol etti.

daha maçtan çıkalı birkaç saat olsa da hâlâ benimle olması yeteri kadar iyi hissettirmişti bana. bunun rahatlığıyla ona bakarken, o da birkaç saniye yüzüme bakıp geri çekildi.

yüzümü saniyelerce izlemesi ne kadar garibime kaçsa da, kurcalamamayı seçtim. sonuç olarak bir flörtü vardı, ve ben o değildim.

"teşekkür ederim her şey için." dedim gözlerine bakıp bir anda. gözlerimin parıldadığını ta kendim hissedebiliyordum, acaba minho ne görüyordu kim bilir.

"ciddiyim, her şey için. var olduğun için, benimle olduğun için." bu hâlime kıkırdayıp kahvesinden bir yudum aldı.

"devam et, hoşuma gitti."

dalga geçişine gözümü devirsem de, ağzımdan çıkan kelimelere engel olamadım. ilk defa bunu söylemekten çekinmedim. belki arkadaşça anladı belki başka anlamda ama, ben bunu o anlığına o cesaretle umursayamadım. belki de benimle dalga geçtiği içindir, bilmiyorum.

hide and seekTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang