- sen yine de gitme benden.

150 26 78
                                    

bu bolume bol yorum istiyom 🥹

lee minho

maç günü.

ben ruh gibi bir kenarda her teneffüs müzik dinledim, jisung'sa yongbok'la her teneffüs dışarı çıktılar. bu sırada, bense fazla gergindim. neden bilmiyorum. yemin ederim bilmiyorum. jisung yanımda olmadığından galiba.

ben jisung'la iki gün boyunca konuşmaya çalıştım ama her seferinde reddetti. bana dedi ki, "şu an çok kötüyüm ve ağzından çıkan cümleleri duyunca daha çok ağlayacağım. sadece biraz bekle, tamam mı?"

benim de anlayış gösterip gün boyu onu izlemek dışında bir seçeneğim kalmadı maalesef ki.

ama jisung hâlâ bana değer verdiğini gösteren işaretler vermeye devam ediyordu. o benim önümde oturduğundan ve ben de miyop olduğumdan, tahtayı göremiyordum. bunu bildiği için de her seferinde ya eğilirdi, ya da biraz yana oturarak defterini görmemi sağlardı. seviyordum işte, jisung'u seviyordum.

annemden duyduğuma göre, bayan han'ın ameliyatı ertelenmişti, bu yüzden annem sürekli jisung'u yemeklere çağırıyor, benimle vakit geçirmesi için eve çağırıyordu ama jisung her seferinde reddediyordu. bir bahanesi vardı sürekli, stresli olduğundan dolayı böyle yaptığının annem de farkındaydı ama bir şey diyemiyordu işte, jisung'un inadı inattı.

her neyse, şu an binaya giriş yapmak üzereyim. jisung'la maçımıza sadece dakikalar ve ben çok gerginim.

kaybetmeyi planlıyorum. neden diye sormayın. milyonlarca sebebim var bunun için.

derin nefes verip girmem gerektiğini anladığımda alana giriş yaptım. jisung bir kenarda yongbok'la oturmuş, boks eldivenleriyle uğraşıyordu. yongbok'la göz göze geldiğimizde selam verme amacıyla kafamı eğdim sadece. o da buna sadece isteksizce gülümseyerek karşılık verdi.

sonra bir anda lucas çarptı gözüme. tam sağ tarafta, benim tarafımda. benim için gelmişti yine. birkaç saniye bakıştım garip garip, sonra tebessüm etti bana. geri gülümsedim.

"selam." dedi ben çantamı kenara bırakırken.

"selam. n'aber?"

"iyiyim," dedi bana sarılıp. belimi iyice sıvazlayıp gülümsedi. "yorgun duruyorsun yine."

"hm," dedim sandalyeye otururken. elimi yüzüme aldım gergince. "jisung'la maçım var, o yüzden."

o da tam yanıma oturup kolunu omzuma attı. "hâlâ çözemediniz mi o mevzuyu?"

"yok," dedim elimi çenemin altına koyup. "konuşmuyor benimle asla. tek sebebi de ben değilim, annesi ameliyat olacak."

"gerçekten mi? geçmiş olsun ya..."

birkaç dakika oturduk sessizce. ikimiz de maçın başlamasını bekledik. ben de o sırada boks eldivenlerimi taktım ve biraz kendime gelmeye çalıştım. aynı zamanda tek gözüm jisung'taydı tabii. koç jisung'la konuşuyor, jisung'sa dediklerine karşı kafasını sallıyordu sadece. normalde gaza gelecek çocuk, şimdi oldukça sakindi.

annesine bağlamak istedim sadece. çünkü şu an kendime bağlarsam çekip giderdim buradan. zaten ona vuracak olmak beni oldukça kötü hissettiriyordu, bir de bunu düşünürsem gerçekten giderdim. ülke geneli maç sikimde bile olmazdı.

"minho, kaslarını seveyim senin." dedi koç yanıma gelirken. "yeniyoruz değil mi?" gaza getirmeye çalıştığı belliydi.

yenileceğim, diyemedim.

"evet." dedim gülümserken. iki omzumdan tutup salladı beni. "hadi yen de gel, görelim endamını."

dediğine normalde kahkaha atardım ama şu an gülümsedim sadece. sonrasında derin bir nefes verip jisung'un karşısına çıkacağım platforma atladım kollarımdan destek alarak. tüm ellerim titriyordu gerginlikten, hiçbir şey yapamayacağımdan adım gibi emindim.

hide and seekWhere stories live. Discover now