- sevgi korkaklar için değildir.

124 27 73
                                    

han jisung

evdeyim, tuvalete girmişim, annemlerden ağlamamı gizlemeye çalışıyorum. babam aslında eve suratım asık girince anladı bir şeylerin yanlış olduğunu ama çaktırmamaya çalıştım. anladılar gerçi, ama sorunun minho olduğunu düşünememişlerdir eminim ki.

derin nefes alıp yüzümü yıkadım ve çıktım tuvaletten. odama geçtim, ders yaptım, müzik dinledim, dans etmeye çalıştım ki yapamadım, boş boş birkaç saat geçirdim sadece. en çok da ağladım, bolca ağladım.

minho'nun yalan konuştuğu gerçeği zihnimde bir yer edinemedi hâlâ. hiç beklemediğim anda geldiği için beklemediğim etkiler bırakmıştı. etkileriyse göz kızarması ve bolca salya sümüktü tabii.

ve bunca saat ağladıktan sonra neyi farkettim biliyor musunuz; ben hiçbir zaman minho'yla beraber olamayacağım. minho bana o iki darbeyi vurduktan sonra ben asla onun olamayacağım. bundan çıkarılabilecek tek sonuçsa, dokuz yıldır sevdiğim çocuktan vazgeçme zamanım geldiğiydi.

dokuz yılımı onun her saç teline aşık olarak geçirdim. küçük bir temas etmek için türlü bahaneler uydururdum. çocuk aklı olduğundan pek anlamıyordu ama benim ona sarılma sebebim benim polis onun suçlu olduğu oyunda onu yakalamam değildi, onun kokusunu almaktı. sonradan farkettim tabii bunları.

kabullenmem zaman alsa da minho'nun beni hep en yakın arkadaşı olarak göreceği gerçeğini artık kazımıştım aklıma. ve önüme bakmam lazımdı. senelerce her flört yaptığında onu bekleyemezdim. onun bana geleceği yoktu çünkü. hiçbir zaman da olmayacaktı.

nefes alamadım bu gerçeği bu sefer gerçekten kabullendiğimde. çünkü diyordum ki en azından bir umut var. garip davranışları var çünkü; mesela bensiz bir şey yapmaktan nefret eder, yüzüme uzun uzun bakar, bunu yaparken gözleri parıldar, bazen temas perileri tutar hemen kolumu tutar, kolumla oynar, beni üzdüğünde ağlayacak duruma gelir, senden başkası olmayacak hayatımda der. tabii sonrasında en yakın arkadaşım kelimesini görmezden gelirsek.

böyle işte, minho da buymuş. kabullenmek lazımmış tüm bunların arkadaşça olduğunu.

ama ne var biliyor musunuz, ben onun için boksu bırakmayı bile düşündüm. küçüklükten beri yaptığım sporu bırakmayı düşündüm. eskisi kadar sık beraber maça çıkmasak da, hâlâ düşünüyorum bazen. ama bunu aileme söyleyecek cesaretim yok. beni bu yolda en çok destekleyen onlar çünkü. ve ben sırf minho için onların emeklerini hiçe sayamam.

her neyse, nedeniyse sürekli birbirimize vurmak zorunda kalıyorduk ve artık çocuk değildik, hem karşılık verip hem de karşılık almamız lazımdı ve ikimiz için de gittikçe zorlaşıyordu bu. ben minho'ya aşık olduğum için vuramıyordum, o bana en yakın arkadaşı olduğum için vuramıyordu. yine farklıydı sebeplerimiz ama aynıydı düşüncelerimiz. minho en az karnından yara aldığı için ben karnına vurardım, o da ben en az kolumdan yara aldığım için koluma vurardı. garip bir döngü yani.

en komik olan şey ise iki gün sonra minho'yla maçımız var. ve evet, ben bu maçtan kaçmayı planlıyorum. hatta direkt minho'dan kaçmayı planlıyorum ama imkansız işte. karşı dairemde çünkü ve ailemiz çok yakın.

duvara bakıp ne bahaneyle kaçmaya çalışacağımı düşünürken, babamın içeri girmesiyle bölündü düşüncelerim. "jisung, girebilir miyim?"

seslendim girmesi için. yavaş adımlarla yanıma gelip yatakta yanıma yerleşti. kolunu omzuma atmasıyla büyük bir sıcaklık yerleşti içime.

hide and seekWhere stories live. Discover now