- dokunuşlar.

172 18 44
                                    

han jisung

minho'nun göğsünde uyuyakalmışım.

kalktığımda yüzüm minho'nun boyun girişindeydi, nefeslerim teninden bana geri çarpıyordu, o kadar yakındık ki. kalkmadım yerimden, gözlerimi kapattım tekrar. bu rahatlık hissini bir daha tadamayacağımdan emindim çünkü.

"günaydın." minho'nun yeni uyandığını belli eden sesi beni şok ederken, şaşkınlıkla ona baktım. dudağım tam çenesine denk gelirken, gözlerine baktım. "günaydın. ne zamandır uyanıksın?"

hızlı nefeslerimi düzene sokmak için uzaklaşıp koltuğun diğer tarafına oturdum. "bilmem, pek uyuyamadım zaten."

ben kafamı sallayıp bir şey demeyince o bana baktı canı acırcasına. yüzüme baktığını o zaman anladım. "pansumanını yapmamışsın."

patlamış dudağımı o zaman hissettiğimde yüzüm buruştu ve elim dudağıma gitti. "yaparım bir ara."

"mikrop kapacak."

kendi pansumanını lucas yaptığından dolayı büyük ihtimal bana yapmak istediğini söyleyemiyordu, çünkü kırıldığımdan korkuyordu. haksız da değildi, kırılmıştım. ama önemli değildi böyle şeyler, bilmiyorum. pansumana bu kadar kafayı takmamam gerektiğini anlamıştım.

ama sorun pansumanı değildi. ona benim bu kadar rahat dokunamamamdı işte.

"kapmaz." diyerek geçiştirip ayağa kalktım ve kaloriferleri yakmak için kilere gittim. geri geldiğimde elimde minho'ya bir sweat, bir de su getirmiştim.

"ilacın yanında mı?" diye sordum. aklına yeni gelmiş gibi montunun cebine baktı. "ah, hayır. bitti ya, annemler alacaktı en son."

kafamı sallayarak suyu masaya koydum ve sweati giymesi için ona verdim. sonrasında aynı koltuğa ama yakın olmayacak şekilde oturdum.

birkaç dakika sessizliğin ardından minho'dan bir adım geldi. "jisung."

ona döndüm. "efendim?"

o gözlerime bakarken ben kaçırdım. sevmeye korkar olduğum çocuğun kokusu tüm odayı ve üstümü sarmışken ona bakmak çok daha zordu.

"gözlerime bak." bakmamam sinirlerini bozmuş gibi konuşmuştu. bakmak istemiyorum.

konuyu uzatmamak için ona döndüm ve gözlerine baktım. "benden mi çekiniyorsun?" diye sordu. vereceğim cevaptan korkuyormuş gibi titredi sesi.

"çekinmiyorum, sadece..." dedim ancak getiremedim cümlenin devamını. sana aşık olduğum ve seni başkalarıyla gördüğüm için kırgınım, diyemezdim.

"sadece ne?"

"yok bir şey." diyerek geçiştirdim. "sen ne diyecektin?"

"neden yanına olmama izin vermedin?"

minho yeniden beni köşeye sıkıştırmayı başarmıştı. yerimde gergince kıpırdandım. "lucas vardı."

"aramızı bozan şey lucas yani?" dedi tek kaşını kaldırıp. hayır anlamında kafamı salladım.

"sorun sen ya da lucas değil, tamam mı? sen flört yapınca kendini geri çeken bendim."

"geri çekmeni farkedemeyen de bendim ama." dedi itiraz edercesine. derin nefes verdim. "çok zorluyorsun minho, senin bir hatan yok."

"kötü hissediyorum ama, tamam mı? kendini geri çekmenden nefret ediyorum, kitabı lucas'a verecek kadar aptal olup sana yalan konuşmamdan nefret ediyorum, annen hastanedeyken yanında olamamamdan nefret ediyorum. her şeyden nefret ediyorum." dedi ellerini yüzünün içine alıp. derin nefes verdi ve yüzünden çekti ellerini.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 15, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

hide and seekWhere stories live. Discover now