14.Bölüm: TOPRAK ANA

3.5K 527 558
                                    

Selamlar minik kabuslarım^^

Nasılsınızz? Ben çoookkk iyiyim sadece Yozlaşmış Harabeler'e her geçen bölüm biraz daha ayılıp bayılıyor, ölüp bitiyorum. Çok bağlandım, çok fanı oldum, çokkk *-*

Hadi sessiz bir köşe bulun kendinize ve kaldığınız yerden devam edin✨

Oy ve yorumlarınızı rica ediyorum^^

Keyifli okumalar!

*
Toprak Ana
*


En son ne zaman gerçekten uykuya dalabildiğimi, ne zaman başımı koyduğum yastığın bana işkence etmek yerine huzur verdiğini hatırlamıyordum.

Aryen üzerimi örtüp odadan çıkar çıkmaz bilincim ışık hızında kapanmış, saatler boyunca en ufak bir rüya bile görmeden deliksiz uyumuştum.

Hem bedenim hem ruhum dinç ve dirayetli olarak uyandığımda daha şafak sökmemişti.

Gözlerimi açtığımdan beri göğsüme kadar örtülmüş yorganın üstünde kollarım kenetlenmiş hâlde tavanı izledim. Bir yandan büyükbabamın bir yandan Aryen'in söyledikleri zihnimi bulandırırken bu diyarda artık yalnız olmadığım gerçeği içimi rahatlatıyordu.

Aryen benimleydi. Diyarın güçlü lordlarından birinin yanımda olması güvende hissettiriyordu. Birilerine sığınan ya da kollanmayı bekleyen biri değildim; kendi ailesinin gölgesi bile küçük yaşta üzerinden çekilmiş bir kız çocuğu olarak ayaklarımın üzerinde durmayı çok önce öğrenmiştim.

Gelgelelim, burası farklıydı. Burada kendine güvenmek, ayaklarının üzerinde durabilmek ya da gözü kara olmak pek işe yaramayabilirdi. Eğer diyara karşı geleceksem, onunla savaşacaksam müttefiklerim olmalıydı. Birden fazla... Aryen iyi bir başlangıçtı.

Terasın açık kapılarından odaya süzülen rüzgârın esintisiyle derin bir soluk çektim içime. O an aile özlemi burnumda tüterken kafamın içi çok daha büyük bir zelzeleyle sarsıldı. Ailem hakkındaki gerçeği bilememek canımı sıkıyordu.

Huzursuzca doğruldum yerimden. Sadece birkaç dakika önce keyifle araladığım gözlerimde buzlanmış camın ardından bakan çaresiz bakışlar vardı şimdi.

Bu diyar bana çok fazla şey borçluydu. Benliğimi, ailemi, geçmişimi... Hepsini bulmadan ölmeye niyetim yoktu. Aryen'e karşı öfkemi de nefretimi de bu uğurda göz ardı edebilirdim. Tabii bana yardım ettiği sürece ... Benimle iyi geçinmesinin ve yardım etmesinin de altından bir hinlik çıkarsa bunu ona ödetirdim.

Yataktan çıkarak banyoya gittim; elimi, yüzümü yıkadım. Öğrendiğim ve yaşadığım şeylerin ağırlığı altında ezilmemek için onları bir süreliğine rafa kaldırmalıydım. Tüm sorularım cevaplarını bulacaktı ama bugün değil, zamanla...

Saraydan ayrılırken Aryen'in uğurlamaya geleceğini düşünmüştüm ama ne gelen oldu ne giden. Saray yine ıssızlığın ve sessizliğin hükmündeydi. Gökkuşağı Sarayı gibi koridorlardan gelen ayak sesleri yoktu. Uçuşan kanat sesleri ya da herhangi bir yaşam belirtisi... Tümüyle terk edilmiş bir taş yığınıydı bu saray. Topraklarına ölüm sinmiş, duvarları saray ahalisinin neşeli günlerinin anılarıyla gölgelenmiş, is ve kül kokan karanlık bir saray...

Enfer, terasa yine karga formunda gelip peri bedenine dönüştüğünde içeri girebilmek için izin istemişti. Kurutmadan uyumamdan ötürü kabaran saçlarımı toplamak dışında bir şey yapmadım. Üzerimi değiştirmek isterdim ancak olanağım yoktu.

Enfer'in benim için getirdiği pelerini omuzlarıma atıp düğümleyerek hazırlandım. Üzerime aldığım pelerin karanlıktan kopardığım bir parça gölge gibi beni saklamıştı. Simsiyah rengi ve ipeksi kumaşı üzerime gece gibi örtünürken başlığını gözümün üstüne kadar çektim. Dün gece Aryen'in sandığım ama ona ait olmayan odadan Enfer'le birlikte çıktık.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin