21.Bölüm: KARANLIĞIN FISILTISI

3.8K 529 16.5K
                                    

Merhaba^^  Sessiz bir köşede hikayemize kaldığınız yerden devam edin✨

Keyifli okumalar minik kabuslarım^^

Bölüme başlamadan önce yıldızı parlatmayı ve satır aralarına çokça yorum yapmayı unutmayın, lütfen.

*
Karanlığın Fısıltısı
*

Kristal kolye göğsümde bir yangına sebep olmuş gibiydi. Aynada gördüğüm gözler rüyamdakiyle aynıydı. Kim olduğunu bilmediğim bu şey her neyse içimde garip bir his vardı. Ayna ruhu ya da ayna muhafızlarından biri olabilir miydi?

Göz kapaklarımın ağırlığıyla, göğsümde şimşekler çaktıran kolyenin bıraktığı ağırlık aynıydı. Gözlerimi açmaya cesaret edemedim, bedenimi soğuk zeminden kaldırmaya gücüm yetmedi. Aryen'in göğsüme bıraktığı dövmenin bittiği yere kolyenin ucu denk geliyordu. Acıyla yüzümü buruşturarak yerden destek alıp doğruldum. Boynumdan alnıma ve tüm vücuduma yayılan ağrıyı görmezden gelmeye çalıştım.

Hiç derdim yokmuş gibi bir de Aryen, yansımamı sattığı için ayna zırvalıklarıyla uğraşıyordum. Bir dakika... Büyükbabam Aynalar Kenti'nin efendisi değil miydi? Eğer onu bulursam belki bana yardım etmesini sağlayabilirdim.

Aynanın içinden uğultu gibi gelen cümle hâlâ zihnimde yankılanırken ayağa kalktım.

"Bul beni Saklı Diyar'ın varisi..."

Korku dolu gözlerle bakışlarım odada birilerinin olup olmadığını kontrol ettim. Neyse ki benden başka kimse yoktu.

Varis olduğumu bilen biri benim tarafımdan bulunmayı bekliyordu ve bu her kimse daha fazla şey biliyor olabilirdi. Ailemin kim olduğunu ya da benim kim olduğumu... Belki de bana ulaşmaya çalışan kişi ailemden biriydi?

Bu fikir kafamın içinde tepinirken kendimi sırt üstü yatağa bıraktım; ama ne aklımı toplayabiliyordum ne de dinlenmek için uykuya dalabiliyordum. Sıkıntılı bir şekilde iç çekerek ellerimi karnımın üzerine yerleştirdim. Bazı şeyleri zamana bırakmalı, sorunları sırayla çözmeliydim.

Aynı anda her şeye yetişmeye çalışmak, hayatım boyunca kendimde rahatsız olduğum bir sorundu. İnsan diyarında bu kötü huyumdan kurtulamamıştım; ama bu diyarda daha dikkatli olabilirdim çünkü aksi hâlde zararlı çıkacak kişi ben olacaktım.

Önce güçlerimi almaya odaklanmalıydım.

Gözlerimi sıkıca yumarak derin bir nefes alsam da düşüncelerimi dizginleyemedim. Sakinleşmek için aldığım her nefes bıçak gibi ciğerlerime saplanıyor, kanattığı yerden yeni acılar doğuyordu. Tamamı kanayan düşüncelerin her biri zihnimden geçerken geleceğimdeki günleri bulandırdı.

Önümü göremiyordum. Bundan sonra olacakları... Daha önce olanları... Hiçbir şeyi aklım almıyordu.

Öylece tavanı izlerken ne kadar süre geçirdiğimi umursamadım. Gün dönmek üzereydi ve güneş batmaya yönelmişti. Sessizliğin koynuna kıvrılmış yatıyordum ki odamın kapısı gürültüyle açılıp içeri Liya ve peşinden iki minik peri girdiğinde göz ucuyla bakmak dışında neredeyse hiç tepki vermedim. Bedenimi esir almış zihnimdeki zehirli sarmaşıklar nefes almamı bile güçleştiriyordu.

"Leydim." Liya'nın neşeli sesi daha bana ulaşmadan gözleri beni bulduğunda yüzündeki neşe toz olup havaya karıştı. "Rena!" Öfkeyle parladığında bile oralı olmadım, dönüp bakmadım ve tavanı seyrime devam ettim.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin