2.0

8.2K 415 99
                                    

-Yiğit'in ağzından-

Üstümdeki siyah kazağın üstüne, hangi kokuyu sıksam Beril hoşlanırdı? Gerçi kokumu alacak kadar yakınımda olur muydu?

Önümdeki siyah parfüm kutusunu alarak üstüme boca ettim. Saçlarımı elimle düzelterek aynada son kez  kendime baktım. Kapıdan çıkarken beni gören adamlarım başlarını eğerek selam veriyordu.

Dik bakışlarım ile arabama doğru ilerledim. Soğuk bedenime işlerken direksiyona geçtim ve arabayı çalıştırdım.

Çıkmasına 10 dakika vardı ki, okulu buraya yakındı.

Çocukken içimde öldürmüş olduğum kalp atışlarımı hissediyordum bugün. Onunla ne zaman konuşsam böyle oluyordu. Onu kendimden uzaklaştırmak istiyordum olmuyordu. Onun kalbini çaldığımı söylemişti. Ama bunu ironisine söylediğini biliyordum.

Peki ya ben?

Arabaya telefonumu bağlayıp birkaç gün önce önerdiği şarkı Yalnız Ölmek'i açtım. Dinlemem demiştim ama som günlerde kulağımdan geçen en çok söz bu şarkınındı.

Soluk pembe renkteki okulun önünde durduğumda arabayı kenara park ettim. Arabadan inip zilin çalmasına ne kadar kaldığına baktım. İki veya üç dakika.

Aramızda 4 yaş vardı. Sanki kendimi küçük bir çocuğu kandırıyor gibi hissediyordum. Ben karma karışıktım. Ama hayır kötü bir amacım yoktu, onu hiçbir şey için zorlamıyordum değil mi?

Sadece onunla konuşmak bana iyi geliyordu.

Her ne kadar kabullenmek istemesem bile onunla konuşmayı seviyordum.

Zil çaldığında kapıdan geçen öğrencilere baktım. Boyum çoğundan uzun olduğu için dikkat çekiyordum bir hayli. Bana doğru bakan şaşkın bakışlara karşılık vermeden, toprak rengi gözlerimi kalp atışlarımı arttıran kızı bulmak için, bahçeyi taramaya yönlendirdim.

"Beni gökte mi, arıyorsun sen?" diye bir ses geldiğinde bakışlarımı yere indirdim. Bu ülkede ne zamandan beri herkes bu kadar kısalmıştı?

Karşımda koca mavi gözlü, kafasını kaldırmış Beril duruyordu. Beyaz beresi kahverengiye kaçan kumral saçlarının bir kısmını içeri almış, kalan kısmı omuzlarına bırakmıştı.

Gözlerini gördüğüm an içimde fareler birbirlerini yese de, soğuktan kurumuş dudaklarımı yalayıp kaşlarımı kaldırdım. "Nereden bileyim senin bir yer cücesi olduğunu?"

Dudaklarını büzdüğünde gözlerim onlara kaydı. Yutkunarak gözlerine çevirdim tekrar bakışlarımı. "Ne yazık ki sen koca bir dev olduğun için bulmak zor olmadı."

Dudağımın kenarı kıvrılırken beni bu kadar yumuşattığı için içimden ona lanetler savurmak istedim. Ama sadece istemekle yetindim çünkü ona kıyamazdım.

Ellerine üflediğinde hızla konuşarak ilerlemeye başladım."Hadi arabaya geçelim üşüteceksin."

Bir iki adım attım fakat bedenini hissedemeyince arkama döndüm. Gri betonun üstünde durmuş, tek tük öğrencilerin kaldığı okul kapısında kaşlarını kaldırarak bana baktı.

Gelip gelmemek arasında kararsız kaldığını görürken bakışlarından demek istediğini anladım.

"Hadi ama! Cidden kalbini çıkarıp satmayacağım." Omuzlarını silkerek kıkırdadı ve hızla yanıma geldi.

Büyülüydü.

Kahretsin ki beni büyülüyordu.

Arabaya geçtikten sonra, yanıma ön koltuğa oturan Beril'e baktım. Arabayı harekete geçirdiğimde yanımdan gelen sesi ile ona döndüm. "Nereye gideceğiz? Çalıştığım yerden yarım saat geç gelmek için izin alabildim sadece."

Dedikleriyle dudaklarımı dişledim. Onunla zaman geçirmek istiyordum. Tabii ki de onu işinden alıkoyamazdım ama yinede içimdeki inatçı çocuk tepinip duruyordu.

"Lahmacun sever misin?"

...

bana lahmacun ismarla ben yine asik olurum

Abi Ceset! (texting) Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora