3.0

6.9K 389 71
                                    

Bölümler arttıkça çok mutlu oluyorum. İlk defa bir textingi bu kadar yazdım ki daha başındayız bir 100 bölüm çıkar herhalde kckwkclalcllwşcşa

Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim cidden...

Siz yorum yaptıkça yazasım geliyor.

AYH NE DRAM KASTIN ZAHİDE!?

İyi okumalaaaar!

İlahi Bakış Açısı

Soğuktan hafif hafif morarmış dudakları zarif bir incelikle kıvrıldı Beril'in. Deniz gözlü, bu hitap o kadar çok hoşuna gitmişti ki kendini gülümsemekten engel kılamamıştı.

Soğuk, iliklerine biraz daha işlediğinde dudaklarından, bunalmış bir şekilde bir nefes savurdu. Tabii nefesi soğuk hava nedeniyle beyaz duman şeklinde havada uçuşmuştu. Ankara'nın soğuğu yetmezmiş gibi bir de durakta bekleyecekti. Okulun dış kapısına doğru ilerlerken bu düşünce ile içi daha sıkıntılı bir hâl aldı.

Halinden şikayetçi değildi ama içindeki bu hüzün onu öldürecekti.

Kırmızı atkısını dudaklarını kapatmak üzere biraz daha yukarı çekti. Elindeki telefonla birlikte, elini kremsi renkte olan montunun cebine soktu.

Dünyadaki son kablolu kulaklık kullanan kişisi olabilirdi ama çok da unursamadı. Kulaklık zaten telefonuna bağlıydı, mesajları okurken de arkada çalıyordu.

Fakat şimdi şarkıya daha çok yakınlaşmıştı.

"Perişahı'nın kızı perişan mısın?"

Dudakları düzleşti ve çevresinde arkadaşları ile neşeli şekilde koşuşturanları izledi. Adımları sakindi.

"Bir seni mi, sevmediler? Bi' seni mi?"

Bi' onu sevmemişlerdi. Beril gözleri dolmasın diye yoğun bir çaba sarfetti.

Dış kapının oraya geldiğinde durağa gitmek üzere adım attı. Çevresine bakmadan yürürken arkasından adı duyuldu. Kulaklığının sesini çok açmayı sevmezdi. Nedense hep bir şey olma ihtimaline karşı sürekli kısık sesle kullanırdı.

"Beril!" sesinin kalın bir erkek sesi tarafından tekrar dile getirilmesinden dolayı arkasını döndü. Yol kenarına park edilmiş siyah arabaya değdi gözleri ilk, daha sonrada onun yanında duran adama.

Hamzaydı karşısındaki.

Kaşlarını çatarak Hamza'nın yanına doğru adımladı. Koca, mavi gözleri kısılmış sorarcasına Hamza'ya bakıyordu.

"Şey hava soğuk ya, mahalleye gidiyordum senide bırakayım dedim." Hamza, Beril'in çatılan kaşlarından gerilerek açıklama yapmıştı.

Beril sıcak ve bir o kadar da uzak olduğunu umduğu bir tebessüm sundu. Daha sonra cevap vermek için ağzını araladı fakat bir söz lafını kesti. "Beril!" adının telaffuz edilmesiyle sağ tarafa döndü bu sefer.

Yiğit'i gördüğünde, kısılmış gözleri iri iri açıldı. Üstündeki kabanın daha kalıplı gösterdiği, ayağında eskimiş postalları olan Yiğit tüm heybeti ile kaşlarını çatmış Hamza'ya bakıyordu.

"Beril bu kim?"

Hamza'nın sorusunu duymazdan gelerek Yiğit'e döndü Beril. "Senin ne işin var burada?" Sesine yansımıştı Beril'in şaşkınlığı.

"Seni almaya gelmiştim."

Beril, Yiğit'in onu düşünmesiyle kocaman gülümsemek istedi. Fakat Hamza'nın varlığını hatırlayınca ona çevirdi başını, tekrar kaşlarını çatmış Yiğit'i süzüyordu Hamza.

Yutkunarak bir şey demelerini bekledi. "Beril hadi gidiyoruz." Hamza'nın itiraz istemeyen ses tonu ile kaşlarını kaldırarak ona baktı.

Son zamanlarda bu kadar samimi davranmaya çalışmasının çok saçma olduğunu düşündü. Onu tanıyor bile sayılmazdı ki.

Sanki Yiğit'i tanıyorsun.

İç sesi araya girdiğinde öfkeyle dudaklarını kanatırcasına dişledi. Zaten soğuktan dolayı bir şey hissedemiyordu. Biraz daha bu soğukta kalırsa muhtemelen hasta olacaktı. Bunu kanıtlarcasına hapşurdu.

Öfkeyle birbirine bakan ikili ona döndü. Yiğit, Beril'in üşüdüğünü anlayarak hızla yanına gitti. "Beril benimle geliyor. Başka kapıya." dedi Hamza'yı umursamayarak.

Nazik bir şekilde Beril'in bileğini tuttu. Onu arabaya doğru çekerken Beril'in sesi dahi çıkmıyordu.

Kafasını çevirip Hamza'ya bakmak istemedi.

Hamza'nın harelerinin kırıldığına inandı ve korktu.

Kırıklarıyla Hamza'yı baş başa bıraktı.


...

Hamza❤️‍🩹

HAMZAYLA YİĞİT TANİSTİ SONUNDA OOOOOOH

Abi Ceset! (texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin