2.3

7.5K 386 20
                                    

Beril'den devam

Sınıfa adımımı attığımda etraftaki uçuşan kağıtları, aptal aptal bağıranları umursamadan sırama ulaşmaya çalıştım.

Yiğit'e dediğim tek yalan buydu sanırım.

Hiç kimse benimle arkadaş olmak istemiyordu ya da hayranım falan yoktu.

Bu sanırım etrafıma verdiğim soğukluktan kaynaklanıyordu. Ben onlar için dokunulmaz, kendini beğenmiş bir insandım.

Orta kısımdaki sırama geçtiğimde, yanımın boş olduğunu bildiğimden çantamı oraya fırlattım. Üstüme çöken bakışları hissediyordum. Daha ilk zilin çalmamasından dolayı telefonumu elime alarak son zamanlarda beni mutlu eden tek işe yöneldim.

Önce kantine gitmem gerekiyordu tabii. Dışarısı soğuktu ve sıcak bir kahve içmek çok iyi gelirdi. Tam üç kat merdiven inerek aşağıya indim. Ortalama bir Anadolu lisesinin kantiniydi işte. Cebimden bir 10'luk çıkararak kahve istedim. Genelde tüm gün bu kahveyle idare eder yemek yemezdim. Paraya karşı tutumlu bir yapım vardı. Babam engelli maaşı alsa bile kardeşim Eren'in ihtiyaçları ve istekleri oluyordu. Ben onun sadece ablası değil aynı zamanda annesiydim.

Kahveyi elime aldığımda, kantinde çalışan Zeliş ablanın suyu ağzına kadar doldurduğunu gördüğüm an gözlerim büyüdü. Su zaten kaynardı arkadaş! Üstün bir çabayla, elim azda olsa yanarken yavaş adımlarla ilerlemeye başladım.

Masaya doğru yönelecekken asla istemediğim şey tabii ki benim talihsizliğimden dolayı başıma gelmişti.

Biri bana çarpmıştı!

Kahve elime doğru saçıldığında bağırarak elimi tuttum. Gözlerim acıyla birlikte yaşla dolmuştu. Bana çarpan kişiye döndüğümde okulda tanımadığım yüzlerden biri olduğunu farkettim.

Eh yani canım, herkesi tanıyamazdık ya. Muhtemelen 9. sınıf giden biriydi çünkü küçük duruyordu. Gerçi küçük boyuna rağmen sakalları hafif hafif çıkmıştı. Bunlar niye bu kadar hormonluydu yahu?

"Özür dilerim, cidden isteyerek olmadı." diyen çocukla elimin acısı kendini belli edercesine sızlamıştı. Gözlerimden yaşlar süzülürken kendime sövüyordum. Yanıma yaklaşan nöbetçi öğretmen hızla elime buz tutmuş ve beni revire götürmeye başlamıştı.

Yanan sağ elimdi. Ben sağ elsiz ne yapardım şimdi??

..

Yiğidim: hayırdır yazmamışsın bu sabah (13:20)

Yiğidim: hani yani dıt dıt rahatsız eden biri yok ya ondan diyorum (13:20)

Yiğidim: her neyse uyuya falan kalmışsındır herhalde (13:20)

Yiğidim: ne diye düşünüyorsak arkadaş (13:21)

...

Yiğidim: okuldan çıkmış olman gerekiyordu (18:02)

Yiğidim: endişelenmeli miyim (19:02)

Yiğidim: Beril eğer biraz daha yazmazsan evinize geleceğim (19:02)

Yanmış elim ile yatakta boş boş yatarken telefonumun titremesi ile, sol elimi kullanarak telefonu elime aldım.

Yiğit'in art arda yazdığı mesajları gördüğümde tek elimle bir şey yazamamanın öfkesiyle hırsla nefes aldım.

Arasam ne olurdu ki?

Yazmak kadar uğraştırmazdı.

Hızla numarasını sağa çevirdim.

Yiğidim aranıyor

...

ARA ARAAA YA DA UNUUUUT ONUUU
DAYANAMAM, SEVİYORUM
KONUŞSAK DA OLUR SADECE
BENDEN GİTMEMİ İSTEME

ehe görüşmek üzereee!!

Abi Ceset! (texting) Where stories live. Discover now