4.0

4K 241 116
                                    

💓

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

💓

...

Kirpiklerimin üstünü siyah maskara ile kaplarken, Yiğit'in gözlerim hakkındaki iltifatı aklıma geliyor, beni utandırıyordu.

Üstümde bej rengi, uzun kollu, göğsümün bir kısmını açık bırakan bir crop vardı. Esmer tenime olan tezatlığı hoş duruyordu. Altına lacivert bir İspanyol giymiş en sonda üstüme kahverengi eskitilmiş deri ceketimi takmıştım.

Lip glosu dudaklarıma sürdükten sonra aynaya gülümsedim. Uzun bir aradan sonra Yiğitle buluşacaktık ve ona sonunda, ondan hoşlandığımı söyleyecektim.

Halka küpelerimi kulağıma geçirdim ve telefonumu kontrol ettim.

Yiğidim: aşağıdayım

Mesajına cevap vermeyip çantamı elime alarak kapıya doğru koştum. "Ben çıkıyorum!" diye seslenerek converselerimi ayağıma geçirmeye uğraşmaya başladım.

En sonunda hazır olduğumda merdivenlerden inmeye başladım.

Dış kapıyı elimle ittirirken bakış açıma giren arabasına yaslanmış Yiğitle yutkundum. Onu cidden bir süredir görmemiştim ve özlemiştim.

Derin bir nefes aldım. Bakışları kapının sesi ile bana döndüğünde, gözlerindeki hüzünle o da yutkundu. Üstünde kolları kıvrılmış beyaz bir gömlek vardı. Çok yakışıklıydı.

Ona doğru yürüdüm. İkimizde konuşmadık. Arabanın kapısını açtı ve oturmamı bekledi. Daha sonra kapıyı kapatarak kendi tarafına geçti.

Direksiyondayken bana doğru döndü. "Nereye gideceğiz?" Kahverengi gözleri hüzünle ve merakla bakıyordu.

"Hiç kimsenin olmadığı bir yere gidelim." diye mırıldandım.

Beni sorgulamadan direkt arabayı çalıştırdı. Yol böyle sessiz sessiz devam ederken ben aklımda konuşma planı yapıyordum. Çok gergin ve heyecanlıydım.

Yollar ıssızlaştığında şehrin gürültüsü yok olmuş, yerine uzun yeşil ağaçlar etrafımızı sarmıştı.

Arabayı bir yere park ettikten sonra ikimizde aynı anda indik. "Kimsenin olmadığı bir yer derken bu kadar ıssız bir yeri kastetmemiştim. Ne yapacaksın bana burada Yiğit doğruyu söyle?" Kaşlarımı kaldırmış yüzüne bakıyordum.

O ifadesiz yüzünde bir tebessüm belirdi. Hep gül ulan Yiğidim...

"Benimle gel." diyerek elimi tuttu. Ona yetişebilmem için minik adımlar atıyordu. Ağaçların arasından geçtikten sonra bir ırmak sesi kulaklarıma dolmaya başladı. Bir süre sonra önümüzde akan bir ırmak olan çok hoş bir yere geldik.

Karşı karşıya durduğumuzda ikimizde birimizin konuşmasını bekliyorduk.

"Yiğit..." Lafımı keserek telaşla atladı.

"Beril açıklama yapmana gerek yok. Beni sevmenede gerek yok."

"Hayır Yiğit dur-"

"Lütfen kendini yorma. Dediğim gibi beni sevmemen senin su-

"YİĞİT MAL MISIN!"

"Ne?" Bir saattir kendimi açıklamaya çalışıyordum ama Yiğit sanki acımasız bir gerçekten kaçmaya çalışırcasına beni susturuyor ve kendince açıklama yapıyordu.

"Bir saattir burada konuşmaya çalışıyorum. Cidden aptalın tekisin! Burada başından beri bir kez beni dinlesen ne kendini üzeceksin ne de yalanlar içinde boğulacaksın!"

"Yalanlar mı?" diyerek anlamadığını belli eder bir şekilde yüzüme baktı.

"Yiğit... Benim beyninden zeka yerine bok fışkıran sevgilim... Sana ne kadar âşık olduğumu nasıl hâlâ anlamıyorsun?

Kaşlarımı kaldırmış, gözlerimi açarak yüzüne bakıyordum. Onun yaptığı hoş benzetmeyi evirip çevirmiş ona uyarlamıştım. Vereceği tepkiyi en ince ayrıntılarına kadar incelemeye çalışıyor ve bu anı hiç unutmamak üzere zihnime kazımaya çalışıyordum.

"Sen... Bana mı âşıksın?" dedi fısıldayarak.

Sinirlerim iyice gerilmişti.

"Yok Yiğit ebene âşığım haber gönder diye sana söylüyorum. Tövbe tövbe ya!"

Yiğit bir anda gülümsedi. Kafayı mı yedi lan acaba? Bi' gülüyor, bi' şaşırıyor... Tövbe bismillah!

"Sen bana âşıksın..." Bu sefer bana değilde kendi kendine konuşuyor gibi duruyordu.

"Günaydın ciğerim."

Ben hâlâ işi şakaya vurup yüreğimdeki bu koşu maratonunu dindirmeye çalışırken, Yiğit bir anda koca kollarıyla beni sardı. Başı omzumdayken, ben ellerim havada nefesimi tutuyordum.

"Teşekkür ederim... Teşekkür ederim denizlerine beni de aldığın için."

Kollarını çekti ve bana baktı. Bir şey yapmak istiyor ama yapamıyor gibiydi. Ellerini yüzüme koymuşken ve birbirimize bütün çıplak gerçekler ile bakıyorken, iki elimi de yakasına koyup kendime doğru çektim. Kahve kokan dudaklarını dudaklarımla buluşturduğumda onun da şaşırdığını hissediyordum.

Tek şaşkın o değildi. Ben de şaşırmıştım. Ama yine de dudakları dudaklarımın üzerinde hareket etmeye başladı. İkimizde acemiliğimize rağmen elimizden gelen bir tutkuyla olabildiğince üst seviyeye taşımaya çalışıyorduk bu ânı.

Yaklaşık birkaç saniye sonra dudaklarımız ayrıldı.

O beni öperken yer çekimi sıfırlanmış ve havada süzülüyormuş gibi hissediyordum.

Ve sanırım bunun adı aşktı.

...

SELAM

Normalde bu bölüme bir "son" demek çok yakışırdı ama sizi bir amda şaşırtmayayım pwkclwpvpöqlcqld

Bir - iki bölüm sonra final canlarim haberiniz ola!

Aklimda baska textler de var yine böyle komedi tarzlarinda

Yazsam okur musunuz yav?

Neyse bu kitap benim icin cok tatli bir yolculuktu ama bu konusmaui son bolume saklayacağım xpkwlcpaplclqşc

kitabi gereksiz uzatip konuyu saptirmak istemiyorum

arada bir ozel bolum atarim belki cünkü Yiğitle Beril daha tam olmadılar

Onları halledip kescem kitabi

NEYSE BEBİSLERİM GÖRÜSMEK ÜZERE COK DRAMATİK HİSSETTİM SU AN BEN AGLİXAM GLB

Abi Ceset! (texting) Where stories live. Discover now