2: düğün

310 53 20
                                    

"aman tanrım. çok güzel görünüyorsun." minho da eserini gururla süzen jeongin gibi aynaya baktı. "bir de yüzün gülse biraz."

bundan tam bir hafta önce alfa'yla karşılaşmışlardı ve hayatı bir daha aynı olmamak üzere tamamen değişmişti. gülümsemeyi denese de yapamadı.

chan'ın ailesi ve sürü büyükleri evlerine geldiklerinde bir daha hiçbir şeyin aynı olmayacağı konusunda uyarmışlardı omega ve ailesini. haberin çoktan yayıldığını ve evlerinde güvende olmayacaklarını söyleyip en azından düğün gerçekleşene kadar ailesi ve minho'nun sürü evinde kalmasını istemişlerdi. içinde bulundukları kanlı bir yarıştı.

bir hafta boyunca aynı evde olmalarına rağmen neredeyse hiç iletişimleri olmamıştı. günde üç defa aynı yemek masasına oturuyor ama birbirlerine bakmayı reddediyorlardı. biri düğün ve mühürlenme hakkında bir imada bulunduğunda ikisinin de yüzünde aynı soğuk ifade oluyordu. oysa evlilik hakkında düşünmek ikisini de heyecanlandırmalıydı. hyunjin ve jeongin çifti ya da aile büyüklerinden biri onları yalnız kalabilecekleri bir yere götürdüklerinde de işler daha iyi değildi. minho, hyunjin ve jeongin'in saçma bir bahaneyle ormanda ikisini yalnız bıraktıkları zamanı hatırladı. ilk yalnız kalışlarıydı ve minho'nun kalbi tüm vücudunu titretebilecek bir şiddette atıyordu. chan'ın bunun farkında olmadığını düşünmek aptallık olurdu. chan çok güçlü bir alfaydı ve duyuları çok keskindi. her şeyin farkındaydı ama yan yana olmalarına rağmen minho'ya bakmıyordu bile. ondan böylesine korkan birine nasıl davranması gerektiğini henüz bilmiyordu.

"korkma. sana zarar verecek bir şey yapmayacağım." söylediklerinin minho'nun kalp atışlarını daha çok hızlandırdığını fark eden chan hemen eklemişti. "bir şey söylemek zorunda değilsin."

minho da ona söyleneni yapmıştı.

sürü evine taşındıklarından beri chan'ın etrafındaki herkes onun iyi karakterinden bahsediyordu ancak minho bunu görememişti. chan'ın kötü biri olduğunu düşündüğünden değildi, chan minho'yla ilgileniyor gibi durmuyordu. biri ona minho'nun varlığını hatırlatana dek bütünüyle görmezden geliyordu omegayı. birlikte alışverişe çıktıklarında söylediği tek şey "istediğini alabilirsin, fiyatını sorun etme," olmuştu. minho ev eşyalarını ve düğün töreni için seçmeleri gereken her şeyi birlikte seçeceklerini düşünmüştü ama öyle olmadı. chan her zaman yanında olsa da her şeyi minho'ya bırakmıştı. onun biraz daha uzun süre baktığı koltuklar için 'bunu alıyoruz,' diyor minho'nun elinin değdiği her şeyi paketlemelerini istiyordu. tabii ikilinin ebeveynleri de bu konuda yardımcı olmuştu ancak chan bunlar dışında neredeyse hiç konuşmamıştı.

minho onun kendisinden hoşlanmadığına emindi. iyi biri olabilirdi ama minho yokmuş gibi davranıyordu. aynı ortamda bulunduklarında ona bakmıyordu, onunla bir haftada toplam on cümle kadar bile konuşmamışlardı. minho chan'ın üniversite için bir süre evden uzakta kaldığını duymuştu. dört yılda her şey olabilirdi. belki de hayatında biri vardı. minho'dan çok daha güzel ve daha iyi bir sınıftan olan bir omegaya aşıktı belki de. ona ihanet etmek istemediği için de minho'nun varlığını bütünüyle görmezden geliyordu.

"beğenmedin mi? ağlayacak gibi duruyorsun!" bir haftada jeongin'in verdiği aşırı tepkilere alışmıştı. kafasını iki yana salladı.

"çok güzel olmuş. teşekkür ederim." jeongin gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı. saçlarını özenle dalgalandırıp güzel bir çiçek tacı yerleştirmiş ve buna ihtiyacı olmadığını söylese de ona güzel bir ten makyajı yapmıştı. dudakları giyindiği geleneksel beyaz elbiseye karşın kıpkırmızıydı. hayatı boyunca ilk defa bu kadar güzel görmüştü kendini.

jeongin karşısına geçip gözlerinin içine bakarken şefkatle gülümsedi. "korktuğunu biliyorum ancak chan gerçekten tanıdığım en temiz kalpli alfalardan biri. asla seni incitecek bir şey yapmaz. lütfen birbirinize bir şans tanıyın."

found & lost • banginhoOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz