7: minho'nun gözyaşları

395 61 72
                                    

çok istediğiniz için dayanamayıp hemen yazdım bölümü. bu bölümde geçen bölüm olan bazı kafa karışıklıklarını açıklamaya çalıştım. yine de anlamadığınız bir şey olursa sorabilirsiniz 😽

ve isteyince çok güzel yorum yapabiliyormuşsunuz, güzel yorumlarınızı bekliyorum yine 👀



chan odadayken gözlerini pencereden ayırmayan minho öfkeli alfanın çıkmasıyla biraz olsun rahatlamıştı. kırgın omeganın kıpırdayacak hali yoktu ama en azından onu görmemek için saatlerdir hareketsiz oturduğu pozisyonu değiştirebilirdi.

hava çoktan kararmıştı ve koca evde çıt bile çıkmamıştı saatlerdir. chan'ın ev halkı için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini daha iyi anlamıştı minho. odaya çıkarılırken omeganın ağladığını ve chan'ın öfkesini görmelerine rağmen kimse arkalarından gelmemişti. chan'ın bağırışlarını tüm evin duyduğundan emindi oysa. alfanın öfkesini üzerlerine çekmekten bu kadar mı korkuyorlardı? chan'ın odada bir şeyler fırlattığını duyduklarından da emindi minho. ona zarar verebileceğine ihtimal mi vermemişlerdi yoksa ne yaparsa yapsın chan'a karşı çıkmayacakları için mi hiçbir şey yapmamışlardı? minho'nun kafası çok karışıktı. gözleri aşırı ağladığı için sızlıyordu, chan'ın öfkeyle tuttuğu bileği morarmıştı çoktan. ama en çok hissettikleri acıtıyordu canını. her şeyin iyiye gittiğini sandığı için aptal olduğunu düşündü. bu evde hiçbir şey iyiye gitmeyecekti. minho ve chan'ın asla iyi bir evlilikleri olmayacaktı. onun sadakatine inanmayan biri onu asla sevemezdi. minho da kendisini bu şekilde suçlayan birini sevebileceğini sanmıyordu zaten.

oturduğu koltukta biraz daha kayıp uzandı minho. chan orada oturduğu için saatlerdir bu tarafa dönmemişti. yataklarına bakmasıyla gözleri yeniden doldu. chan onu burada teselli etmişti. kötü bir şey olursa ilk ona söylemesini istemişti. gerçekten umrundaymış gibi gününün nasıl geçtiğini sorup onu öğrenmek istediği konularda cesaretlendiren de oydu. ona sarılmıştı. sonra da minho'nun kalbini hiç kimsenin kırmadığı kadar kırıp gitmişti.

göz yaşları yeniden akan minho kapının tıklatıldığını duyunca göz yaşlarını hızla kurulayıp gözlerini kapattı. gelenin chan olduğunu düşünmüyordu onun dışında da kimin geleceğini kestirememişti. dünya oğlunun etrafında dönermiş gibi davranan bayan bang'a katlanabilecek bir ruh halinde değildi. başka kim gelebilirdi odasına?

''minho, benim jeongin. içeri gelebilir miyim?''

omega şişmiş gözlerini açtı. yalnızsa jeongin'le konuşmayı elbette isterdi ancak onun dışında evden kimseyle konuşmak istemiyordu. minho'nun aklını okumuş gibi konuştu jeongin. ''yalnızım.''

minho boğazını temizleyip doğruldu. jeongin'in sesini duymasıyla yaşlar yeniden akmıştı gözlerinden.

''gelebilirsin.''

omeganın sesi çok zayıftı ama jeongin duymuştu, duyduğu gibi de telaşla kapıdan içeri girmişti. jeongin'in gözlerinde endişe ve korku vardı. kapıyı kapatıp elindeki tepsiyi yatağa bıraktı omega. sonra da doğrudan ağlayan arkadaşına koşup onu kollarının arasına aldı.

''özür dilerim. çok özür dilerim minho. uyuyordum. ben sesleri duyup dışarı çıkana kadar chan seni odaya çıkarmıştı bile. sonra da hiçbirimizin içeri girmesine izin vermediler. daha erken gelemediğim için özür dilerim.''

minho da jeongin'e sarıldı. en azından onu önemseyen biri vardı hala. ağlaması şiddetlendi. şimdi bu evde nasıl bir hayatı olacağını düşünmeden duramıyordu omega. chan onu eşim diye tanıştırıp herkesin ona saygı duymasını isterken bile bu evde kötü şeyler yaşamıştı minho. chan onu herkesin içinde itip kaktıktan sonra evdekiler ona nasıl davranacaktı kim bilir. her şeyin eskisinden de kötü olacağı kesindi.

found & lost • banginhoWhere stories live. Discover now