4: sürü evi

339 53 22
                                    

"... uyanman gerek."

minho omzunda hissettiği elin baskısıyla birlikte gözlerini açtı. gözlerini aralamasıyla omzundaki baskı azalırken gözlerini birkaç defa açıp kapayarak kendine gelmeye çalıştı. tekrar gözlerini açtığında omzundaki elin sahibine baktı. chan'dı. alfası.

mühür yeri sızlarken aklına dün gecenin anıları doluyordu. chan'ın onun kıyafetlerini birbir çıkarıp omegasını çıplak bırakması, tüy kadar hafif bir baskıyla üzerine yerleşmesi, rahatlaması için feromonlarını salgılaması, bir bütün oluşlarını, ona çok güzel olduğunu söylemesi, boynunu işaretlemesi. her şeyi, her detayı tekrar hatırladı omega. bununla birlikte yanakları kızarmış ve gözlerini kaçırmıştı. neden ona güzel olup olmadığını sormuştu ki?

"bir saate sürü evine dönmemiz gerekiyor. kahvaltı için orada olacağımıza söz verdim." minho doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. vücudunda alışık olduğundan farklı hisler vardı. mühür yeri ve bacak arası sızlıyordu. chan'ın ona oldukça kibar davrandığını bilmesine rağmen beraber geçirdikleri gece kendini unutturmamak adına vücudunda hatıralarını bırakmıştı.

"ağrın var mı?" minho chan'ın endişeyle çıkan sesiyle kendini gülümsemeye zorladı.

"hayır, iyiyim."

"duş almak istersin diye düşündüğümden banyoyu hazırladım. ılık su ağrılarına iyi gelebilir."

"teşekkür ederim, gerek yoktu." yanakları hala kırmızıydı. chan'ın ilgisi aynı zamanda hoşuna gidiyor ve onu utandırıyordu.

"kalkmana yardım edeyim mi?" minho bacaklarının üzerindeki yorganı kaldırıp bacaklarını yataktan sarkıttı. hareket ettikçe sızı artsa da minho çok daha kötüsünü düşünmüştü.

"kendim kalkabilirim." giyinik olduğunu da o zaman fark etti omega. chan muhtemelen o uyuduktan sonra onu temizleyip omeganın üzerinden çıkardığı pijamaları tekrar giydirmişti. ayağa kalktığında tekrar alfasına gülümsedi.

"seni yalnız bırakayım. bir şey olursa seslenirsin." minho odadaki banyoya yürürken chan sessizce odadan çıkmıştı. gelmeyeceğini bilse de banyoya girip arkasından kapıyı kapattı. ilk işi aynanın karşısına geçip boynundaki izi kontrol etmek olmuştu. küçük halka yer yer kırmızı ve mordu. chan'ın diş izleri hala oradaydı, parmaklarıyla üzerini yokladı. acıyordu. bir alfası olduğunu, bir alfaya ait olduğunu tüm insanlar görebilecekti artık.

üzerindeki kıyafetleri çıkardıktan sonra tekrar aynaya baktı. vücudunda gözüne çarpan başka bir değişiklik yoktu. belindeki morluklar hariç. chan'ın onun için hazırladığı küvete girip sırtını yasladı. gözlerini kapatınca görebildiği tek şey üzerine eğilmiş alfasıydı. rahat etmesi için çok çabaladığını fark etmişti. değersiz hissetmemişti aksine alfa ona onu kırmaktan korkarmış gibi davranmıştı ama onu öpmemişti. onu sevdiğine dair hiçbir şey söylememiş veya ima etmemişti. minho öpmek istemediği kadar çirkin miydi? ama minho'nun zoruyla da olsa chan güzel olduğunu söylemişti. çok güzel olduğunu. minho sormasaydı da söyler miydi bunu yoksa sadece anın heyecanıyla söylenmiş basit, anlamsız bir şey miydi? vücudu rahatlıyordu ancak kafası hiç olmadığı kadar meşguldü.

tekrar sürü evine dönecek olmak da minho'yu geriyordu. jeongin'i bir şekilde geçiştirirdi ancak oğlunun hayatında her şeyin yolunda olmasını isteyen bayan bang'ı ne yapacaktı? kadının kötü biri olmadığını biliyordu ama minho'dan beklentisi açıktı. chan'ın her dediğini yapması ve bir omega olarak görevini yerine getirmesi. gözlerini huzursuzca açtı. küvette uzanarak ne kadar vakit geçirdiğini bilmiyordu ancak geç kalarak gözlerine batmak istemediğini biliyordu. bu yüzden uzanmayı bırakıp kısa bir duş aldı ve yapabildiği en hızlı şekilde üzerini giyinip saçlarını kuruladı. aşağı indiğinde chan'ı yine aynı kanepede uzanırken buldu.

found & lost • banginhoWhere stories live. Discover now