9: saklanan gerçekler

259 55 108
                                    


minho ertesi gün annesinin sesiyle gözlerini açtı.

''canım, uyan hadi. geç kalıyoruz.'' küçük omega tanıdık tavana baktı. sonra tekrar gözlerini kapadı. rüya gördüğünü düşünmüştü.

''annem, uyanman gerekiyor.'' annesi ellerini saçlarının içinden geçirip karışan saçlarını parmaklarıyla geriye doğru taradı. minho'nun gözleri açılıp kapandı. kadın eğilip oğlunun nemli alnını öptü.

''ne zamandan beri bu kadar uykucusun sen?'' minho gözlerini daha fazla kapalı tutamadı. gözleri annesinin gözlerini bulunca bir süre tepkisiz kaldı. şefkat dolu gözlere bakarken dün akşamı hatırladı.

''gerçekten buradasın değil mi?'' annesi elini sıkıca tutan ele bakıp gülümsedi. hala oğlunun ne kadar kırgın olduğunu görebiliyordu.

''evet. yanındayım, hiçbir yere gitmeyeceğim.'' minho hala uyku mahmurluğunu üzerinden atamamıştı. dudakları öne doğru büzülmüşken ellerinden destek alıp doğruldu, sonra da ayak ucuna yerleşmiş annesine sarıldı.

''seni çok seviyorum. iyi ki buradasın.'' annesinin kokusunu çekebildiği kadar içine çekti minho. bu odada tek başına uyanıp yaşanan olayları hatırladığı ve bir daha hiç uyanmamayı dilediği sabahlardan sonra ilk defa iyi bir şekilde başlamıştı günü.

''ben de seni çok seviyorum bir tanem.''

dün gece minho pek bir şey anlatmamıştı annesine. onu buraya getirenin chan olduğunu öğrenince şaşırsa da bir şey sormamıştı, onun hakkında bir şey duymak istemiyordu. bunun yerine onların günlerinin nasıl geçtiğini, kasabadaki tanıdıklarının neler yaptığını sormuştu. annesi de oğlunu tanıdığı için ona ayak uydurup kendi günlerini anlatmıştı. minho hazır hissettiğinde olanları konuşacaklarını biliyordu.

''hadi kalk da yüzünü yıka. kahvaltı için bizi bekliyormuş herkes.''

duyduğuyla yüzü düşen minho farkında olmadan kollarını gevşetti. evdekilerle birlikte kahvaltıya inmeyeli kaç gün olduğunu bile hatırlayamıyordu. hiçbirini görmek istemediğinden emindi yalnızca.

''ben pek aç değilim.''

''minho yapma böyle.''

''anne gerçekten aç değilim.''

annesi omuzlarından tutarak minho'yu kendinden uzaklaştırdı ve göz göze gelmelerini sağladı. omeganın sıkıntılı yüzü daha çok üzmüştü annesini. oğlu masumken neden suçlu olan oymuş gibi odasında saklanmak zorunda hissediyordu günlerdir?

''aç olduğunu biliyorum, dün de hiçbir şey yemedin zaten. kalkıp çabucak hazırlan da inelim aşağı.''

minho iç çekti. annesinin üzülmesini istemediği için ona bir şey anlatmak istemiyordu ama annesi mantıklı bir neden sunmadıkça ikna olmayacak gibiydi. konuşmadan önce derin bir nefes aldı.

''kahvaltıya inmek istemiyorum. bilmediğin şeyler var, ama böylesi daha iyi. inan bana.''

annesi oğlunun günlerce düzgün beslenememekten küçücük kalmış yüzünü ellerinin arasına aldı.

''olanları biliyorum ve bu yüzden aşağı inmeni istiyorum.''

minho'nun gözleri şaşkınlıktan büyürken bir süre konuşamadı. yine de aklına ilk gelen önce annesinin ne bildiğini öğrenmek oldu. böylece bildiğinden fazlasını söyleyip kadını üzmezdi.

''neyi biliyorsun?''

''chan'la kavga ettiğinizi, diğer alfayla olanları, günlerdir odandan çıkmadığını. her şeyi biliyorum.'' güzel omega dudaklarını bembeyaz kesilecek kadar sıkı bastırdı birbirine. annesine onun hakkında kötü şeyler söyleyip onu da üzdükleri ihtimali minho'nun öfkeyle konuşmasına neden oldu. ona istedikleri her şeyi yapabilirlerdi ama minho ailesine dokunmalarına izin vermeyecekti.

found & lost • banginhoWhere stories live. Discover now