6: yanlış anlaşılma

311 56 105
                                    

günler birbirini takip ederken minho sürü evinde yeni bir arkadaş edinmişti ve günleri o kadar da sıkıcı geçmemeye başlamıştı. jeongin'leyken de mutluydu ama jeongin tüm zamanını minho'yla geçiremeyecek kadar sosyaldi. minho da jeongin'in onu yalnız bıraktığı günlerden birinde kütüphanede yeonjun'la karşılaşmıştı. alfa bazı zamanlar chan'ın fiziksel antrenmanlarına yardım ederdi ancak o gün boştu.

''ne okuyorsun?''

minho ona elindeki tarih kitabını göstermişti. okuma yazma biliyordu ancak evindeyken bu kitaplara erişme hakkı yoktu. elindeki sürü için değerli bir kitaptı ve başına bir şey gelmemeliydi. sürünün kurulduğu ilk zamanları birinci elden anlatan bir kaynaktı ve minho sürülerinin tarihini okumayı sevmişti.

''tarih okumayı sever misin?''

''sanırım. evdeyken okuyacak neredeyse hiç kitabım yoktu.''

''hangi türün sana göre olduğunu bulmakla başlayalım o zaman.''

yeonjun, minho'ya karşı daha önce bir alfanın hiç olmadığı kadar ilgili ve yakın davranıyordu. önce söylediği gibi minho'nun ilgi alanını bulmaya çalışmıştı ve yeonjun ilk karşılaştıkları günden sonra boş zamanlarını tamamen minho'ya ayırmaya başlamıştı. omegadan daha önemli hiçbir işi yokmuş gibi tüm ilgisini ona veriyor, ona bildiği her şeyi öğretmeye çalışıyordu. ilk önce birlikte tarih çalışmaya başlamışlardı. yeonjun ona okuması için kitaplar öneriyor, kimi zaman yan yana oturup birbirlerine kitap okuyorlardı. minho zaman zaman jeongin'in de katıldığı bu buluşmalardan çok keyif alıyordu. yeonjun da sürü için önemli bir aileden geldiğinden chan gibi küçüklüğünden beri her konuda eğitim alarak büyümüştü. minho'nun bilmediği çoğu şeyi çok küçük yaşlarda öğrenmişti. omeganın ondan öğreneceği çok şey vardı.

minho chan'la da aralarının git gide iyileştiğini düşünüyordu. chan hala tüm gün meşgul oluyordu ama ne kadar gecikirse geciksin odaya geldiğinde minho onu bekliyor olurdu. hekimin geldiği günden sonra bunu bir rutin haline getirmişlerdi. minho uyumak için chan'ı bekliyor ve birbirlerine gün içinde ne yaptıklarından, günlerini nasıl geçirdiklerinden bahsediyorlardı. minho için günün en güzel kısmı gece yarılarıydı artık. chan'la konuşurken aralarındaki aşılmayacakmış gibi gelen o mesafelerin gittikçe kısaldığını hissederdi.

minho alfasıyla aynı yatakta uyumayı da seviyordu. alfasının kokusunu duymak onu rahatlatıp endişelerini alırdı hep. chan hala omegaya dokunmak konusunda fazlasıyla dikkatliydi. minho'nun kollarında ağladığı o geceden sonra tekrar sarılmamışlardı. ama chan her gece, ne kadar yorgun olursa olsun minho'nun gününü gülümseyerek dinlemiş ve tekrar onu incitecek bir şey yaşamadığından emin olmuştu. bu bile minho için çok anlamlıydı. chan'ın yoğunluğu azaldığında birlikte daha fazla vakit geçirebileceklerini umuyordu. hem artık minho da chan'ın okuduğu kitapları okuduğu için alfayla konuşabilecekleri daha fazla şey olurdu, omega böyle düşünmüştü.

''bugün ne yapmak istersin?''

omega, yeonjun'la buluşmak için yeniden kütüphaneye gitmişti heyecanla. minho onu çağırmaya gittiğinde jeongin hasta hissettiğini ve odasında dinleneceğini söylemişti bu yüzden bugün ikisi yalnız olacaklardı.

''her gün aynı şeyi yapıyoruz.''

minho yalandan şikayet eder gibi yapmıştı. oysa yeonjun'la birlikte kitap okumayı seviyordu. yeonjun da jeongin gibi aşırı tepkilerinden birini verip sesini yükseltti. kırılmış gibi bir sesle konuşmuştu.

''benden sıkıldığını mı söylüyorsun?''

''bilmem.''

''tamam, ne yapmak istediğini söyle o zaman. sen ne istersen onu yapacağız.''

found & lost • banginhoWhere stories live. Discover now