2🔱

236 23 13
                                    

Andrei, Asher'ı bir yere götürürken eliyle gözlerini usulca kapattı.  Ona bir sürprizi olduğunu söylemişti. Hem de dışarıya çıkacaklardı. Asher hediyeyi geçti sadece dışarıya çıkmak bile ona en büyük armağan olmuştu. Sonunda dışarıyı az da olsa görecekti. Bulunduğu ev; içinde olduğu şehirden uzak, avlanma sahası olan bir ormanın içindeydi. Yine de bu kadarı bile ona yetiyordu. 

Asher, "Neredeyiz, hediye ne?" diye sordu sabırsızca.

"Her şeyin artık senin için mükemmel olacağı, kendini endişeli hissetmek ya da saklanmak zorunda kalmayacağın güzel bir hediye". Asher'ı dışarıdaki toprak araziye yönlendirirken kulağına fısıldadı.

Ağaçların hışırtısını duydu Asher, toprak kokusunu içine çekti. Bunca olumlu şeyin içindeki tek sıkıntı, ekşimsi çürük bir koku da vardı etrafta. Yine de umursamadı. Diğer güzel şeylere odaklandı. Hissettikleriyle dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Bu çok güzel hissettiriyor" dedi mutlulukla mırıldanırken.

Andrei, gencin mutluluğuna gülümsedi ve heyecanla onun için hazırladığı hediyenin önüne ulaştığında elini gözlerinden kaydırarak hediyeyi ortaya çıkardı ve Asher'ın tepkisini incelemeye başladı. "Nasıl, beğendin mi?"

Asher'ın gözleri dehşetle büyüdü. Çürümüş kokunun kaynağı onun hediyesiydi. O an saçları arasından geçen rüzgar bile onu mutlu etmiyordu. "Sen?! Bunu sen mi yaptın?!" Asher, korku dolu gözlerle yerde cesedi parçalanmış bir şekilde yatan babasına  baktı. Her yerinde kesik izleri vardı. Yüzü neredeyse paramparça olmuştu. Ama yine de onu tanımıştı. Bir şekilde bunu yapmıştı.

Andrei ise Asher'ın dehşet dolu sesine karşın oldukça sakindi. "Evet. Beğendin mi? Süpriz olsun istedim."

"Neden?!" Sesinin oktavı her saniyede yükseliyordu.

"Sana yaptıkları yüzünden sevgilim. Sana! Sana yaptıklarıyla bu şiddeti o başlattı. Ben de bitirdim. Tek gereken zaman, sabır ve sonuna kadar gitme isteğiydi." Kendisiyle gurur duyar gibiydi. Şayet bunu ikisi için, Asher için yapmıştı.

"Sen bunu! Sen manyaksın!" yerde yatan cesetten korkuyla uzaklaştı. Oradan kaçmak istedi. Andrei'den kaçmak istiyordu. Nere olduğu bile umurunda değildi.

Andrei, kemerinin kenarındaki kabzadan kurumuş kanla kaplı bıçağı çıkartıp eline aldı ve iki kolunu genişçe yanlara açarak konuştu. "İntikamını almak için bu gerekliydi! Neden bu kadar çok tepki gösteriyorsun?"

"Yüce Tanrım, Anlamıyor musun!? Sen babamdan bile kötüsün!" Son cümlesini yüzünde büyük bir nefret varken söylemişti.

Andrei ilk başta bu öfke karşısında irkildi. Ama o sevgilisi için bu kadar çabalamışken onun bu şekilde kendisini kırması öfkelenmesine sebep oluyordu. "Ben de bir zamanlar iyiydim." Sakin kalmaya çalıştı, konuşurken sesi boğuk çıkıyordu.

Babasından bile kötü olduğunu söylemesi... Canının yandığını hissetti ve Tanrı bilir ne zamandan beri tuttuğu gözyaşlarını oracıkta serbest bırakmak istedi. Fakat yapmadı. Andrei tüm ciddiyetini koruyup kendisine öfkeyle bakan gence bakışlarını dikti.

Acı çeken ruhuna karşın gözleri, bir kar fırtınası kadar soğuk ve yoğundu.  "Tıpkı senin gibi iyiydim. Ama biliyor musun?" İçindeki öfke ne kadar kendisini tutmaya çalışsa da her cümlesinde istemsizce büyüdü ve bıçağın kan donmuş ucunu Asher'ın boynunun derisine dayadığında avucuyla yüzünü sıkıca kavradı.


"Hayat iyi olmana izin vermez. Seni kırar, mahveder, sen pes edene kadar dizlerinin üstüne çökertir." sesi kırgındı. "Ne yaşadığımı bilmiyorsun..." kendisini anlamasını istedi büyük bir umutsuzlukla. Göstermeye çalıştığı sevgisini anlamasını istedi. Birisi anlasın istedi...

Sen Daima Bendesin ||TAMAMLANDI||Where stories live. Discover now