5🔱

165 19 11
                                    

Andrei, "Neden geri geldin!?" diye sordu, bileğinden tutup onu arkasını dönmeye zorlayarak. Sinirlenmek istedi, ona bağırmak, kovmak istedi. Ama hareketleri tereddütlüydü. Nedense her şeye rağmen onu kovmak gelmiyordu içinden.

Asher'ın sarı renk saçları gözlerinin önüne düşüyordu, ceketi ise nedense onun bilmediği bir şekilde kayıptı.

Güneşin batmasıyla, Asher'a göğsünde hissettiği garip bir sızlama ile koyu maviye dönen gözlerine baktı.

Bu ağrı önceki sefer gibi değildi. Daha yumuşaktı. Sanki canını acıtmak için değil de iyi olduğunu hissettirmek için atıyordu.

"Çünkü hata yaptığımı anladım, doğru olanın sen olduğunu..." Asher, hüzünlü gözlerle ona doğru bir adım attı, o kadar yakındı ki yüzü Andrei'den sadece bir nefes uzaktaydı.

"Nasıl?" diye sordu Andrei, dudaklarında küçük bir gülümseme oynadı. Konuşmaya çalışırken bir kez gözlerini kırpıştırdı. Onun nefesini hissedebiliyordu; tatlı şarapla karışık büyük hatalar gibiydi.

"Dediğin gibi sen benim için kötü olan her şeyi yok ettin... sen sadece beni düşündün," dedi, bu yakınlığın verdiği heyecanla soluk soluğa nefes almaya çalıştı.

Andrei ise, geriye doğru titrek bir adım attı ve yüzündeki şaşkın ifadeyi hak ettiği şekilde kaşlarını çatarak saklamaya çalıştı. Affedici ya da iyi bir insan olmak için çabalamadı. Şayet onun, tekrardan kendisinden gideceğini biliyordu.

"Sana inanmak istiyorum," elini yavaşça, Asher'ın yüzüne düşmüş saçlara götürdü. Geriye attı. "Ama tekrar gideceksin, herkes gibi... " sesi sakin ve yumuşaktı.

Omurgasında bir titreme hissetti ve gitmek için döndü. Oradan çıkması gerekiyordu ve gerekirse kaçardı. Aynı acıları tekrardan yaşamak istemiyordu

Fakat Asher onun gitmesine izin vermeden tekrardan yakaladı ve kendisine doğru döndürdü. "Seni seviyorum! " sesi fısıltıdan biraz daha yüksekti.

Andrei gözlerini, Asher'ın yüzünden, nazik aynı zamanda hüzün dolu bakışlarından ve yumuşak dudaklarından uzaklaştırmaya zorladı. Cevap vermedi. Veremedi demek daha doğruydu.

Onsuz yapamazdı.. Onu severken yaşanması muhtemel olan her türlü mutsuzluğa ve acıya alışabilirdi ama onsuz olmaya alışamazdı. Bunu biliyordu.

Andrei, karşısında umutsuzca kendisinden cevap bekleyen çocuğa daha fazla dayanamayıp sıkıca sarıldı. Sanki bir daha asla gitmeyeceğinden emin olmak ister gibiydi.

Asher, bu sıkı sarılmaya tüy gibi bir dokunuşla ona karşılık verdi ve kollarını ,kendisi için her şeyi yapabilecek adamın, boynuna sardı. "Kalbim yalnız senin için atıyor..." dedi Asher fısıldar bir şekilde.

Andrei bu sözler karşısında hafifçe gülerken, "Kalbini kime verdiğine daha dikkat etmelisin." dedi onunla alay edercesine. "Bu dünyada onu ikinci kez düşünme gereği duymadan kapacak pek çok canavar var, bu yüzden çoğu kalp ait olduğu yeri seçmek için ikinci bir fırsat elde edecek kadar şanslı değil."

Asher, yavaşca ondan ayrılırken yüzünde şaşkın bir ifadeyle, sözlerini dikkatle dinledi. "Ama se-,"

Yüzünü kasvetli bir ifade kapladı, gözlerinde bir hüzün tonu belirdi. "Kalbini bir canavara veriyorsun. Ve sen Asher, kalbini en kötü olanına veriyorsun..."

Asher, elleriyle Andrei'nin yüzünün kenarlarından tutarak kendisinden kaçırdığı bakışlarını yüzüne sabitledi. "Sen kötü değilsin, sen sadece kimsenin kolay kolay yürüyemeyeceği zor yolu seçen bir insansın," yüzünde bir tebessüm oluştu. "Diğer koyunlar arasında koyun olmayı seçmedin, diğerlerinden daha çok bilen kurtlardan olmayı seçtin."

Andrei, tereddütle karşısında kendi düşüncelerini anlamaya başlayan gence tereddütle baktı. "Zor"

"Ne zor?"

"Seni böyle sevmek. Sana inanmaya çalışmak..."

"Neden?"

"Çünkü benim seni sevdiğim gibi sen beni sonsuza kadar sevmeyeceksin. "

"Sevmeyeceğimi kim söyledi?"

"Sana baktığımda gözlerin, konuşurken ki gülüşün, beni sevmediğini söylüyorlardı ve ben sözlerin yerine onlara inanıyorum."

Asher, "Peki gözlerim, gülüşüm şimdi de aynı şeyi mi söylüyorlar? Andrei-," yüzündeki gülümsemesi daha da büyüdü. "ben seni evrendeki tüm yıldızlar sönene kadar seveceğim."

"Bu bir yalan, değil mi?" inanmaz gözlerle karşısındaki gencin laflarının doğruluğunu sorguladı.

Asher ise bu soru üzerine bir kaç saniye neşeyle kıkırdadı ve başını kaldırıp birkaç saniye düşünür gibi yaptı. "Haklısın. Yalan. Çünkü yıldızlar söndükten sonra bile seni seveceğim."

"Yani yarın bile beni sevecek misin?" bir çocuk gibi sesi hevesle çıkmıştı.

"Bilmiyorum." diye tekrardan alay etti karşısında mutlulukla cevabını bekleyen adama.

Andrei bu belirsizlikle bakışlarını aşağıya indirirken, mutlulukla kalkan omuzları da bakışları ile beraber düşmüştü.

"Seni sevmekten vazgeçebilir miyim bilmiyorum." dedi.

Yüz hatlarına kazınmış bir kafa karışıklığıyla Asher'a baktı. O... "Beni seviyorsun?"

Asher, Andrei'ye baktı. Onu ilk tanıdığı günkü gibi hayat dolu, parlak, mavi gözler ona bakıyordu. Gerçekten ona bakıyordu. Hiçbir şey söylemedi.

"Sen en doğru kişisin." dedi Asher.

O anda Andrei, tuttuğunu bile fark etmediği nefesini bıraktı.

"Beni gerçekten seviyorsun." diye fısıldadı. Kapıda onun durduğu yere geçti. Kendisinden kısa olan gence yetişebilmek için hafifçe eğildi ve yüzünü ellerinin arasına aldı.

Gözlerinin, kendisini düşmekle tehdit eden sevinç gözyaşlarından yandığını hissetti. Ona baktı ve tüm mimiklerini, ifadelerini, yüz hattını yakından inceledi.

Sarı saçları, güneşten hiç etkilenmemiş gibi duran açık teni. Onun gözleri. Her şey. Asher'ı sanki ilk defa görüyormuş gibi her bir hattını tekrardan inceledi.

Asher bu hareket karşısında tekrardan gülerken biraz yükseldi, dudaklarını Andrei'nin dudakları üzerinde gölgelenmesini sağladı ve hiç beklemediği anda öptü.

Bu öpücük Andrei'ye ilk seferki gibi bir vicdan sızlaması hissettirmemişti. O bu öpücüğün içinde eriyordu, Asher'ın kollarını boynuna sardığını hissetti.

Sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca öyle kaldı ikisi de. Duyguları karşılıklıydı... Hep beklediği o an gelmişti. Her gece hayalini kurduğu o an...

Ve Andrei, içinde bulunduğu her saniyenin tadını çıkardı. Onu çok sevdi ve bundan sonra da her anında sevmeye devam edecekti.

Sen Daima Bendesin ||TAMAMLANDI||Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon