~Emin olunan hisler~

100 71 6
                                    

ARKADAŞLAR MERHABA, NASILSINIZ? UMARIM İYİSİNİZDİR.✨🍁

İYİ OKUMALAR DİLERİM

"Aşk rüzgar gibidir. Dokunamazsın ama hissedersin."

✨✨✨

Hani bazen mutlu olmak için hayal dünyanı kendince güzelleştirirsin ya, benim orada bile mutluluğum boğazımda düğümleniyor. Mutlu olduğum an da içime karamsarlık basıyor, bugün acaba yine kötü bir şey olacak mı diye düşünüyorum. Bu düşünceler insanı o kadar etkisi altına alıyor ki bir süre sonra insan kendini kaybediyor. Bazen düşünmemek en iyisi diyorlar ama o da bende pek mümkün olmuyor. Saçma sapan şeyler yaşarken nasıl olurda kafama takmam bazı şeyleri? Nasıl olurda kendimi olanların akışına bırakırım? O kadın etrafımda bir ruh gibi dolaşırken aldığım oksijen bile fazla geliyor bana. Her defasında Cihan’a bir adım yaklaşırken benim adımlarının yavaşlamasını sağlıyor. Peki bu kadını bir tek ben mi görüyordum? Düşüncelerimin sonlanmasına sebep olan Cihan’ın sesi oldu.

“Ayçin pizza yaptım, buraya getiriyorum. Bu arada kola mı? Meyve suyu mu?” diye bir soru aktardı bana. Bende biraz düşündükten sonra “Meyve suyu” diye yanıtladım. Mutfağa gidip yaptığı pizzaları getirdi ve masaya koydu. Sonra da meyve suyunu getirdi. Kısacık zamanda nasıl yapmıştı ki pizzayı düşünmeden edememiştim. Kokusu bütün salonu etkisi altına almıştı bile. İştahımın olmamasına rağmen aşırı canım çekmişti. Cihan’da yanıma oturduktan sonra yemeğe başlamıştık. Tadı da kokusu kadar muazzamdı. Cihan birazcık yedikten sonra konuşmaya başlamıştı.

“Beğendin mi? Beğenmediysen başka bir şeyler yapabilirim.” Tadı harika olmasına rağmen hâlâ başka şeyler yapabilirim diyordu. İstemsiz ağzımdan çıkan gülmeye engel olamadım. Cihan’da bana şaşkınca bakıyordu. Ciddiyetimi toparlayıp “Güzel olmasa yemezdim” dedim. Yüzüne samimi bir gülümseme takınıp yemeğine devam etmişti.

Yemeğimizi yedikten sonra Cihan masayı toplamıştı. Bulaşıkları makineye dizip yanıma oturdu tekrardan. Aşırı uykum gelmişti, saate bakmak için telefonumu elime aldığımda 7 cevapsız arama karşısında rehbere tıkladım. Babam aramıştı ve üstüne mesaj atmıştı.

BABAM; Kızım neredesin? İki saattir arıyorum ama ulaşamıyorum sana! Seni aşırı merak ettim güzelim, görünce bana dönüş yap.

Onu merakta bıraktığım için içimden kendime bir küfür savurdum. Bu ses tonundan hasta olduğumu kesinlikle anlardı. Bende ona bir mesaj attım.

Ben; Babacığım iyiyim merak etme, bugün merkezde işler çok yoğun. Önemli bir operasyon var. Onun için ben seni yarın ararım. Seni seviyorum, kendine dikkat et.

Mesajı atıp kanepenin üstüne attım telefonumu. Cihan bana sorgularcasına bakıyordu. “Babam çok merak etmişte beni ondan dolayı aramış. Üstüne bir de mesaj atmıştı. Bende ona mesajla yanıt verdim.” Merakını giderdikten sonra battaniye ile bacaklarımı örtmüştü. Uykum acayip gelmişti, tek isteğim rahat bir uyku çekmekti. Telefonu tekrar elime aldığımda daha demin bakmadığım saate baktım. Saat 21:13 idi, saatlerin bu kadar çabuk geçmesi içimi rahatlatmıştı. Ne kadar çabuk iyileşirsem o zaman merkeze gidebilecektim. Kemiklerim hâlâ sızlıyordu, yerimden kıpırdamaya çalıştıkça bütün etlerim dökülüyor gibi hissediyordum. 

Cihan sıkılmış olacak ki telefonu eline almıştı. Birisi ile mesajlaşıyordu tekrardan. Benim ona baktığımı anlar anlamaz hemen bana döndü.

“Orkidem nasıl oldun?” Yumuşak bir ses tonunda sormuştu.

“İyiyim sağ ol, uyusam aslında çok iyi olacak. Zahmet olmaz ise nerede uyuyacağımı bana gösterebilir misin?”

“Ayçin bu ne resmiyet Allah aşkına? Kendi evin gibi rahat ol lütfen.” Yüzüne alaylı bir ifade takınmaya çalışmıştı. Beni ani refleksle kucağına almıştı. Yüzümün kızarması daha yeni oluşuyorken Cihan’ın ağzından çıkan iki kelime ile daha çok kıpkırmızı olmuştu.

“Seni seviyorum,” demişti. Kalbim resmen ağzımda atıyordu. İçimde sanki birden fazla atan kalp varmış gibiydi. Bu kalp atışı tek bir kalbe ait olamazdı çünkü. Kapkara gözlerinde kocaman bir ışık belirmişti. Gözlerini gözlerimden ayırmayarak beni yukarıdaki odaya minik adımlarla çıkartıyordu. İçimde ki hisler her dakika farklı bir boyuta ulaşıyordu. Emin olmuştum artık bende onu seviyordum. Bu hislerin başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Hoşlantı değildi aşktı bu, onu kaybetmek istemiyordum.

Odaya girdiğimizde odanın içi o kadar ferah ve iç açıcıydı ki kendimi bir an başka bir gezegende gibi hissettim. Aşırı derece de soft bir şekilde bana huzur vermişti. Simsiyah perdeleri odayı içine hapsetmiş durumdaydı. Grinin en koyu tonundan olan laminat parkeleri özenle döşenmişti. Hemen kapının karşısında çift kişilik rahat bir yatak bulunuyordu. Onun çaprazında 4-5 kapaklı açık kahverengi gardırobu vardı. Odanın ortasına serilmiş orta boylarda sarı bir halı mevcuttu. Hemen yanında ise tek kişilik son derece rahat olduğu her halinden belli olan koltuk bulunuyordu. Camın kenarında fesleğenler odaya farklı bir ambiyans kattığı gibi o güzel kokusu bütün odayı etkisi altına almıştı. Duvarlar prestige duvar kağıdı ile dizayn edilmişti.

Beni yatağa yavaşça bırakıp üstümü örtmüştü.
Yüzünde ki gülümse hâlâ mevcuttu. Bir süre sonra sessizliği bozan ben olmuştum.

“İyi geceler ve teşekkür ederim Cihan.”

“İyi geceler Ayçin, her zaman.” Konuşması bittikten sonra ağır adımlarla odadan çıktı.

YAZARIN AĞZINDAN

Ayçin olacaklardan bihaber sıcak, yumuşacık yastığa başını koymuştu. Cihan gittiğinden beri onu düşlüyordu. Artık duygularından emindi, her şeye rağmen ona bir adım atmaya karar vermişti. Kalbinin sesini dinleyip belki de geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmaya hazırdı. Cihan’ın gözlerinde ki sevgiyi gerçek sanacak kadar da  ona güveniyordu. İki gözü kapalı ona teslim olabilmesi an meselesi idi. Cihan’ın onu sırf kendi çıkarları için yaralayacağını bilse yine ona yenilir miydi peki? Bunun aslında cevabı çok netti, Ayçin çok güçlü bir kadındı aksine . Her şeye rağmen, herkese rağmen dimdik ayakta durmuştu. Kendi ayaklarının üstünde durup bir komiser olmuştu. Küçüklüğünden beri tek başına sorumluluk sahibi olmuştu.  O küçük yaşta ki Ayçin büyüyüp ruhu kocaman bir kadın olmuştu.

Cihan odasına girer girmez Ayçin’e elde etmesine azıcık kalmasının sevincini yaşıyordu. İçinde her zamanki gibi kocaman bir boşlukla. O da farkında değildi, Ayçin’den hoşlandığının. Peki farkına varsa kendi egosuna bunu yedirebilecek miydi? Orası tam bir muammaydı. Cihan Ayçin’e çok büyük zararlar verecekti. Ayçin belki de Lina mevzusunu öğrenmekte çok geç kalacaktı. Kalbi onu çoktan etkisiz altına alıp derin bir okyanusun içinde mahsur bırakmıştı. O sudan ya boğulmadan çıkacaktı ya da geri dönüşü olmayacak şekilde en dibe batacaktı.! Cihan hislerinin peşinden gidecek yüreğe sahip bir karakter değildi. İlerleyen zamanlarda kalbinin sesini dinlerse eğer ki her şey için çok geç olacaktı. Ayçin Cihan’ı affedebilecek miydi?

Cihan mutfağa ineceği sırada aklına birden Ayçin’in gelmesi ile onun odasına ilerlemişti. Odaya girdiğinde ise Ayçin bir şeyler sayıklıyor ve kan ter içinde kalmıştı. Cihan bir hışım yanına gittiğinde ellerinden tutmuştu. Ateşine baktığında, yüzü normal ısıdaydı fakat gördüğü kabus nedeniyle sırılsıklam olmuştu. İlk kez Ayçin için bu kadar telaşlanmıştı. Bir süre telaşlı bir ses tonunda konuşmaya başlamıştı. Kendi bile ne dediğinin bilincinde değildi.

“Kendine gel Orkidem, ben senin yanındayım.”

BÖLÜM SONU

CANLAR UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. YORUMLARINIZI VE ELEŞTİRİLERİNİZİ BEKLİYORUM.☘️♥️

KENDİNİZE DİKKAT EDİN, ÜZÜLMEYİN.♥️

PARANORMAL "AŞK"  DÜZENLENİYOR Where stories live. Discover now